
Esas No: 2013/383
Karar No: 2017/60
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/383 Esas 2017/60 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 9. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Günü : 11.08.2009
Sayısı : 571-486
Silahlı terör örgütünün propagandasını yapma suçundan sanıklar ..., ... ve ..."ın 3713 sayılı Kanunun 7/2, 5237 sayılı TCK"nun 62 ve 53. maddeleri gereğince 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve hak yoksunluğuna ilişkin Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 11.08.2009 gün ve 571-486 sayılı hükümlerin, sanıklar müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 04.06.2012 gün ve 15798-7455 sayı ile;
"İddia, oluş ve tüm dosya kapsamına göre; silahlı terör örgütü PKK tarafından karar verilip, örgüte müzahir yayın organları, internet siteleri ve haber ajansları tarafından duyurulan kampanya çerçevesinde "…eğer sayın olarak hitap etmek suç ise ben de Sayın .... diyorum ve bu suçu işleyip kendimi ihbar ediyorum…" ibarelerini içeren dilekçeleri imzalatarak topladıkları iddia ve kabul edilen sanıklar ..., ... ve ... ile aynı kapsamda toplanan çok sayıdaki dilekçeyi PTT şubesi aracılığı ile Mardin Cumhuriyet Başsavcılığına gönderip bu faaliyetlerini kamuoyuna duyurmak için kayda alıp Roj TV"nin ana haber bülteninde yayınlanmasını sağlayan sanıklar ..., ..., ..., ... ve ...’ın maddi nitelik de taşıyan bu eylemlerinin bir bütün halinde silahlı terör örgütüne yardım suçunu oluşturacağı, hukuki durumlarının buna göre takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması" isabetsizliklerinden, ceza miktarı itibarıyla kazanılmış hakları saklı kalmak kaydıyla bozulmasına oyçokluğu ile karar verilmiş,
Daire Başkanı E. Ertuğrul ve Üyesi F.Şentürk "Sanıklar ..., ... ve ..."ın üzerlerine atılı iddia ve kabul edilen silahlı terör örgütünün amaç ve faaliyeti doğrultusunda başlatılan imza kampanyası kapsamında örgütün ve amacının toplum içinde benimsenmesini sağlamaya yönelik olarak "...eğer sayın olarak hitap etmek suç ise ben de Sayın .... diyorum ve bu suçu işleyip kendimi ihbar ediyorum..." ibarelerini içeren dilekçeleri imzalatmaktan ibaret eylemlerinin, Ceza Genel Kurulu"nun 12.02.2008 gün ve 230-23 ile 03.03.2009 gün ve 184-43 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere 3713 sayılı Yasanın 7/2. maddesinde düzenlenen silahlı terör örgütünün propagandasını yapma suçunu oluşturacağı ve adı geçen sanıklar hakkındaki hükmün onanması gerektiği düşüncesinde olduğumuzdan, sayın çoğunluğun eylemin terör örgütüne yardım suçunu oluşturacağına dair bozma görüşüne bu sanıklar yönünden katılmıyoruz" şeklinde karşı oy kullanmışlardır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 31.10.2012 gün ve 223878 sayı ile;
"Çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 11.08.2009 tarihinde, yasa dışı silahlı PKK terör örgütüne üye olmamakla birlikte, bu örgüt adına ve örgütün amaçları doğrultusunda dilekçe toplama kampanyasına katıldıkları anlaşılan sanıklar Ahmet Bingöl, ... ve ..."a isnat edilen eylemin, 3713 sayılı Kanunun 7/2. maddesi kapsamında mı, yoksa örgüte yardım fiillerini de örgüt üyeliği kapsamında değerlendirip yaptırıma bağlayan 5237 sayılı TCK’nun 314. maddesi kapsamında mı değerlendirilmesi gerektiğine, başka bir anlatımla suç niteliğinin belirlenmesine ilişkindir.
Dosya incelendiğinde;
PKK terör örgütünün sözde yürütme konseyince, 2007 yılında ara dönem toplantısı sonucunda "Önder Apoyu yaşa ve yaşat" temelinde "Edi bese" kampanyası adı altında kararlar alarak, örgütün güdümünde yayın yapan tv ve yine örgüt yanlısı yayın yapan internet siteleri aracılığıyla müzahir tabanı ve sempatizanları tarafından sahiplenilmesi ve her türlü etkinlikle bu kampanya çerçevesinde eylemler gerçekleştirildiği, daha sonra 18 Mayıs 2008 tarihli 2. Edi Bese kampanyasının örgütçe başlatıldığı, bu kapsamda ülke genelinde gündemden düşen terör örgütü elebaşısı ...."ın tekrardan gündemleştirilmesi, görüş ve düşüncelerinin toplum içerisinde canlı tutulmasını sağlamak amacıyla örgütün bu çağrısı temelinde "Bende Sayın.... diyorum" sloganıyla dilekçe kampanyasının başlatıldığı, terör örgütü yanlısı tüm oluşumlarla, bu terör örgütünün sesi durumundaki bir kısım internet siteleri ve basın yayın organlarının da etkin şekilde destek verdikleri kampanya bağlamında, internet sitelerinden kampanyanın referanduma dönüştürülmesi yönünde talimatlar verildiği, çeşitli illerde imza kampanyaları düzenlendiği ve tutuklular tarafından eylemler yapılıp ilgili yerlere mektuplar gönderildiği anlaşılmaktadır.
Sanıklar Ahmet Bingöl, ... ve ..."a atılı eylemler, silahlı terör örgütünün amaç ve faaliyeti doğrultusunda başlatılan imza kampanyası kapsamında, örgütün ve amacının toplum içinde benimsenmesini sağlamaya yönelik olarak "...eğer sayın olarak hitap etmek suç ise ben de Sayın .... diyorum ve bu suçu işleyip kendimi ihbar ediyorum..." ibarelerini içeren dilekçeleri imzalatmaktan ibarettir.
Hukuki nitelendirme:
SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNE YARDIM:
TCK"nun 220/7. maddesinde; "Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır" hükmüne yer verilerek, örgüt mensubu olmasa bile örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmiş olanların aynı Kanunun 314/2. maddesi uyarınca örgüt üyesi olarak cezalandırılacakları hüküm altına alınmıştır. Yerleşik içtihatlar ve uygulamalara göre
- Örgüt üyelerini barındırma veya barınacak yer gösterme;
- Örgüte erzak veya lojistik sağlama,
- Örgüte ait malzeme, belge ve doküman saklama,
- Örgüte eleman temini,
- Örgüt üyelerine rehberlik etme,
- Örgüt üyelerinin, (parasını vermiş olsalar bile) sipariş ettikleri malzemeleri temin etme,
- Hasta veya yaralı örgüt üyelerini tedavi etme,
- Örgüte ilaç temini
gibi yardım olarak kabul edilebilecek her türlü faaliyet bu suçun konusunu teşkil edebilir. TCK"nun 315. maddesi kapsamına dahil edilmeyen silah temini de örgüte yardım suçu içinde mütalaa edilebilir. Bu suçun maddi unsuru örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmektir. Doğaldır ki yardım edilen örgütün terör örgütü de olması gerekir. Ancak bu suçu diğer suçlardan ayıran temel kriter "yardım fiillerinin maddi nitelikte bulunup bulunmamasıdır"
Silahlı terör örgütüne yardım suçunun daha iyi anlaşılabilmesi için öncelikle "yardım"ın ne manaya geldiğinin belirlenmesi gerekmektedir.
Yardım: Türk Dil Kurumuna göre
- Kendi gücünü ve imkânlarını başka birinin iyiliği için kullanma, muavenet
- Bir ülkeye bağış veya ödünç olarak verilen para ve ihtiyaç maddeleri
- Etki
--Bağış, iane
- İşlerin daha etkin ve verimli olabilmesi için sağlanan katkı, destek
anlamına gelmekte olup yardım bünyesinde gerek fiili gerek manevi olarak başka bir kişi, kurum, ülke, millete yapılan desteği ifade etmektedir. Bu kapsamda yardım "maddi" ve "manevi" unsurları içeren karma bir yapıyı ifade etmektedir. Örneğin başka bir kişiye, ya da örgütün üyelerine barınacak yer gösterme, barındırma, erzak, lojistik destek sağlama, örgüte ait malzemeleri, belge ve dokümanları saklama, ilaç temini gibi maddi fiiller olduğu gibi, terör örgütünün düşüncesini yaymak amacıyla slogan atma, bildiri/gazete/dergi/kuşlama vs dağıtmak/satmak, resim/yazı/bayrak/pankart asmak/taşımak, mesajgöndermek, konuşma/basın açıklaması yapmak gibi manevi yönden destek olmak için yapılan ancak dış dünyaya maddi fiil olarak yansıyan fiiller de bulunmaktadır.
TERÖR ÖRGÜTÜ PROPAGANDASI YAPMA:
Propaganda: yaymak, bir düşünceyi başkalarına tanıtma, benimsetme, yayma amacıyla yapılan her türlü faaliyetlerdir.
Örgüt propagandası ise; terör örgütünün düşüncesini yaymak amacıyla slogan atma, bildiri/gazete/dergi/kuşlama vs dağıtmak/satmak, resim/yazı/bayrak/pankart asmak/taşımak, mesaj göndermek, konuşma/basın açıklaması yapmak gibi faaliyet (övmek, yüceltmek, haklı, meşru göstermek) lerdir. Esasında propaganda fiilleri bünyesinde yardım fiillerini de kapsayan ancak örgüte yardım fiillerinden terör örgütünün veya bu örgütün suç işlemek yönündeki amacının propagandasının yapılması bakımından ayrılmaktadır. Bir nevi kast ve ulaşılmak istenen netice yönünden iki suç arasında ayrım bulunmaktadır. Propaganda suçunda amaç "örgütün ve amacının toplum içinde benimsenmesini sağlamaya yönelik fiil ve faaliyetler" söz konusu iken örgüte yardım suçunda ise örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardımı içinde barındıran fiil ve faaliyetler söz konusudur.
3713 sayılı Kanunun suç tarihinde yürürlükte bulunan 7/2. maddesi; "....Terör örgütünün propagandasını yapan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. Ayrıca, basın ve yayın organlarının suçun işlenişine iştirak etmemiş olan yayın sorumluları hakkında da bin günden onbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. Ancak, yayın sorumluları hakkında, bu cezanın üst sınırı beşbin gündür. Aşağıdaki fiil ve davranışlar da bu fıkra hükümlerine göre cezalandırılır" şeklindedir.
Suç tarihinden önce, 5532 S.K"nun 6.maddesi ile yapılan değişiklikten önceki 3713 sayılı Kanunun 7/2. maddesi ise "...örgüt mensuplarına yardım edenlere veya şiddet veya diğer yöntemlerine başvurmayı teşvik edecek şekilde propaganda yapanlara fiilleri başka bir suç oluştursa bile ayrıca..." ceza verileceği belirtilerek, suç tarihindeki düzenlemeden farklı olarak "yardım" ibaresinden bahsetmekte idi. Kanun koyucu "terör örgütüne yardım" suçu ile "terör örgütün propagandası yapma" suçu arasında yaşanabilecek karışıklığı önleme amacıyla suç tarihindeki yasal düzenleme ile maddeyi yeniden düzenlemiş ve "yardım" kelimesini özellikle madde metninden çıkartmış, yine "terör örgütünün veya amacının propagandası" ibaresi uygulamada oluşabilecek tereddütleri gidermek amacıyla, "terör örgütünün propagandası" olarak değiştirilmiştir. Bu fıkra hükmünde yapılan değişiklikle az bulunan cezanın üst sınırı üç yıdan beş yıla çıkarılmıştır. Suç tarihindeki düzenleme ile maddenin ikinci fıkrasında terör örgütünün veya bu örgütün suç işlemek yönündeki amacının propagandasının yapılması suç olarak tanımlanmıştır. Söz konusu fıkranın ilk iki cümlesi 5237 sayılı TCK"nun 220. maddesinin sekizinci fıkrası hükümlerinden ibarettir. Dikkat edilmelidir ki bu tanıma göre suç oluşturan fiillerden birisi, terör örgütünün amacının propagandasının yapılmasıdır. Buradaki amacı, suç işlemek yönündeki amaç olarak anlamak gerekir.
Ceza Genel Kurulunun 12.02.2008 gün ve 230-23 sayılı kararında da belirtildiği üzere;
3713 sayılı Yasanın 7/2. maddesi ile 5237 sayılı TCK’nun 220/7. maddesinin unsurları benzerlik arz etmekte ve bir kısım fiiller her iki maddede de düzenlenmiş bulunmakta ise de, uygulamada benimsenen en ayırıcı ölçüt, yardım fiillerinin maddi nitelikte bulunup bulunmamasıdır. Maddi nitelikteki yardım fiilleri suç tarihinde yürürlükte bulunan normlar dikkate alınmak suretiyle 5237 sayılı TCK’nun 220/7. maddesi kapsamında, maddi nitelikte olmayan fiiller ise 3713 sayılı Yasanın 7/2. maddesi kapsamında değerlendirilmelidir.
Tüm bunların ışığında somut olay değerlendirildiğinde; 3713 sayılı Kanunun 7/2. maddesi ile 5237 sayılı TCK"nun 220/7. maddesinin unsurları benzerlik arz etmekte ve bir kısım fiiller her iki madde de düzenlenmiş bulunmakta ise de, uygulamada benimsenen en ayırıcı ölçüt, yardım fiillerinin maddi nitelikte bulunup bulunmamasıdır. Maddi nitelikteki yardım fiilleri suç tarihinde yürürlükte bulunan normlar dikkate alınmak suretiyle 5237 sayılı TCK"nun 220/7. maddesi kapsamında, maddi nitelikte olmayan fiiller ise 3713 sayılı Kanunun 7/2. maddesi kapsamında değerlendirilmelidir.
Nitekim Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 12.02.2008 gün ve 230-23 ile 03.03.2009 gün ve 184-43 sayılı kararları ile Yüksek Yargıtay 9. Ceza Dairesinin bugüne dek istikrarlı bir şekilde yerleşik aşağıdaki kararlarında olduğu gibi,
"Sanıkların silahlı terör örgütünün amaç ve faaliyeti doğrultusunda başlatılan imza kampanyası nedeniyle örgütün ve amacının toplum içinde benimsenmesini sağlamaya yönelik olarak "ben bir kürdistanlı olarak, kürdistanda sayın ...."ı bir siyasal irade olarak görüyor ve kabul ediyorum" ibarelerini içeren bildirileri imzalatmaktan ibaret eylemlerinin silahlı terör örgütünün propagandasını yapma niteliğinde olup 3713 sayılı Yasanın 7/2. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması, (9.C.D, 13.04.2010 gün, Esas No: 2008/12548-Karar No: 2010/4254)
Yine Yargıtay 9.Ceza Dairesinin bugüne dek istikrarlı şekilde benzer kararların verildiği; bu bağlamda;
(9.C.D, 29.04.2010 gün, Esas No: 2008/14262-Karar No: 2010/4689)
(9. C.D, 20.10.2009 gün ve Esas No: 2008/3710-Karar No: 2009/10391)
(9. C.D, 23.06.2009 gün, Esas No: 2008/1397-Karar No: 2009/7426)
(9. C.D, 16.06.2009 gün, Esas No: 2008/1396-Karar No: 2009/7101)
(9.C.D, 17.02.2011 gün, Esas No: 2009/2893-Karar No: 2011/998)
(9.C.D, 22.09.2011 gün, Esas No: 2009/15966-Karar No: 2011/27199)
(9. C.D, 23.06.2009 gün, Esas No: 2008/1397-Karar No: 2009/7426)
(9. C.D, 16.06.2009 gün, Esas No: 2008/1396-Karar No: 2009/7101)
(9.C.D, 04.05.2009 gün, Esas No: 2007/11877-Karar No: 2009/5287)
( 9.C.D 03.03.2009 – 2008/9-184-2009/43 ) gibi pek çok kararın bulunduğu ve bugüne dek bu kararlarla içtihat birliğinin sağlandığı görülmektedir.
Bu bakımdan; amacı Türkiye Cumhuriyetinin hâkimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını silahlı mücadele vererek devlet idaresinden ayırıp bu bölgede Marksist-Leninist ilkelere dayalı bir Kürt devleti kurmak olan PKK terör örgütüne müzahir yayın organları, internet siteleri ve haber ajansları tarafından duyurulan, örgüt tarafından Kürdistan Demokratik Konfedaralizm önderi olarak kabul edilen ...."ı sahiplenme kampanyası çerçevesinde sanıkların örgütün ve amacının toplum içinde benimsenmesini sağlamaya yönelik olarak; "...eğer sayın olarak hitap etmek suç ise ben de Sayın .... diyorum ve bu suçu işleyip kendimi ihbar ediyorum..." ibarelerini içeren dilekçeleri imzalatmaktan ibaret eylemleri, nitelik ve yoğunlukları da dikkate alındığında maddi yardım niteliğinde görülmediğinden 3713 sayılı Yasanın 7/2. maddesinde düzenlenen suçu oluşturur.
Her ne kadar sanıkların haklarında terör örgütüne yardım suçundan bozma kararı verilen diğer sanıklarla birlikte hareket ederek topladıkları imzaları diğer sanıklara vermeleri, bozma kararı verilen diğer sanıkların da topladıkları çok sayıdaki dilekçeyi PTT şubesi aracılığıyla Mardin Cumhuriyet Başavcılığına gönderip bu faaliyetlerini kamuoyuna duyurmak için kayda alıp Roj Tv"nin ana haber bülteninde yayınlanmasını sağlamaları bir bütün olarak değerlendirilip, topladıkları dilekçeleri diğer sanıklara veren sanıklar ..., ... ve ..."ın eylemleri de bozma kararında belirtildiği üzere "maddi nitelik" taşıdığından bahisle örgütü yardım suçunu oluşturacağı bir an kabul edilse bile burada sanıkların kastına ve ulaşmak istedikleri neticeye bakmakta fayda bulunmaktadır. Şöyle ki;
Failin iç dünyasını ilgilendiren kastın belirlenmesinde sanıkların olay öncesi, olay sırasında ve olaydan sonraki davranışları ölçü olarak alınmalıdır. Oluşa ve dosya kapsamına göre sanıkların terör örgütü elebaşısı kapsamında terör örgütünün propagandasını yaptıkları, bu kapsamda topladıkları çok sayıdaki dilekçeleri haklarında terör örgütüne yardım suçundan bozma kararı verilen diğer dosya sanıklarına verdikleri, diğer sanıkların da PTT şubesi aracılığıyla Mardin C. Başsavcılığına gönderip bu faaliyetlerini kamuoyuna duyurmak için kayda alıp Roj TV"nin ana haber bülteninde yayınlanmasını sağlamak suretiyle fiillerinin bir bütün halinde terör örgütüne yardım suçunu oluşturacağı düşünülebilir ise de, sanıklar ..., ... ve ..."ın fiillerinin sadece imzalı dilekçeleri toplayıp diğer sanıklar ..., ..., ..., .... ve ..."a vermekten ibaret olup diğer sanıkların örgüte yardım mahiyetinde maddi nitelik de taşıyan daha sonraki eylemlerine iştirak ettiklerine dair bir iddia ve kabul de bulunmamaktadır. Burada her ne kadar eylemlerinin yoğunluğu, suçun işleniş biçimi, meydana gelen zarar ve tehlike, diğer sanıkların eylemleri ile bağlantısı bir bütün olarak sanıkların terör örgütünün propagandası yapma suçunu işledikleri gerçeğini değiştirmeyecektir. Sadece sanıkların eylemleri ile diğer sanıkların eylemleri neticesinde ortaya çıkan zarar ve tehlike, kullanılan araçlar düşünüldüğünde sanıkların cezalarının alt sınırdan uzaklaşılarak belirlenmesinin ceza adaletine uygun düşeceği, mahkemece de alt sınırdan uzaklaşılarak ceza tayin edilmesi karşısında; mahkeme kararının sanıklar ..., ... ve ..."a yönelik sübut ve uygulama yönünden doğru olduğu kanaatine ulaşılmıştır." düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurarak, sanıklar ..., ... ve ... hakkındaki Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince, 09.04.2013 gün ve 10131-5372 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İtirazın kapsamına göre inceleme sanıklar ..., ... ve ... hakkında silahlı terör örgütünün propagandasını yapma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; suç niteliğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
2007 yılında PKK terör örgütünün sözde yürütme konseyince yapılan ara dönem toplantısı sonucunda "Önder Apoyu yaşa ve yaşat" temelinde "Edi Bese" kampanyası adı altında kararlar alındığı, bu kararların örgüt yanlısı yayın yapan televizyon ve internet siteleri aracılığıyla müzahir taban ve sempatizanları tarafından sahiplenilmesi yönünde çağrılar yapıldığı, bu kampanya çerçevesinde ülke genelinde eylemler gerçekleştirildiği, daha sonra örgütün sözde yürütme konseyince 18 Mayıs 2008 tarihinde 2. Edi Bese kampanyasının başlatıldığı, bu kapsamda ülke genelinde gündemden düşen terör örgütü elebaşısı ...."ın tekrar gündemleştirilmesini, görüş ve düşüncelerinin toplum içerisinde canlı tutulmasını sağlamak amacıyla örgütün sesi durumundaki bir kısım internet sitelerinden “KCK: Êdi Bes E!, Artık Yeter!, 2. Hamlesi, Ben de Sayın.... Diyorum Kampanyasına Çağrı” ve “ KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı "Ben de Sayın.... Diyorum" Kampanyasına Katılım Çağrısı Yaptı” başlıklı eylem çağrıları yapıldığı, bu talimatlar üzerine çeşitli illerde imza kampanyaları düzenlendiği, “…Eğer sayın olarak hitap etmek suç ise ben de Sayın .... diyorum ve bu suçu işleyip kendimi ihbar ediyorum…” ibarelerini içeren matbu dilekçelerin tutuklu ve hükümlüler tarafından adli makamlara gönderildiği,
Bu dilekçelerden bir kısmının da, sanıklar ..., ... ve ... ile kimlikleri tespit edilemeyen diğer şahıslarca bölge halkının evleri ve iş yerlerine götürülmek suretiyle imzalatıldığı, toplanan dilekçelerin 18.07.2008 tarihinde ROJ TV adına çekim yapan bir kameraman eşliğinde inceleme dışı sanıklar ..., ..., ..., ..., ... ile sanık ... tarafından Mardin Yenişehir PTT Müdürlüğüne getirilip büyük zarflara konularak Mardin Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmek üzere görevlilere teslim edildiği ve postane çıkışında inceleme dışı sanık ..."in etkinlik boyunca yanlarında bulunan kameramana "soruşturmalara rağmen gerekirse bin defa başvuru yapacağız" şeklinde açıklamalarda bulunduğu, bu etkinliğin, aynı gün örgütün yayın organı olarak bilinen Roj TV ana haber bülteninde görüntüler eşliğinde yayınlandığı, tespit tutanağına göre Mardin Cumhuriyet Başsavcılığına bahse konu dilekçelerden 171 adet gönderildiği,
Anlaşılmaktadır.
Tanık....şüpheli sıfatıyla müdafii olmaksızın alınan kolluk ifadesinde; dilekçeyi kendisinin hazırlamadığını, kahvehanede bulunduğu sırada mahalleden tanıdığı ve Ahmet olarak bildiği şahsın kahvehaneye geldiğini, dilekçelerden bahsederek imzalamasını istediğini, daha sonra yanında bulunan dosya içerisinden bir dilekçe çıkardığını, kendisinin de dilekçeyi okumadan ve içeriğini bilmeden imzaladığını, Ahmet"in yanındaki dosyada çok sayıda dilekçe bulunduğunu ifade etmiş,
Fotoğraf teşhis tutanağına göre; sanık ..."ün fotoğrafı gösterildiğinde, fotoğraftaki şahsın kahvehanede kendisine dilekçe imzalatan şahıs olduğunu söylemiş,
Duruşmada tanık sıfatıyla; kolluk ifadesinin doğru olduğunu belirtmiş,
Tanık ...şüpheli sıfatıyla müdafii olmaksızın alınan kolluk ifadesinde; dilekçeyi kendisinin yazmadığını, mahalleden tanıdığı ..."ın tanımadığı bir şahısla birlikte evine geldiğini, elindeki dosya içerisinden bir kağıt çıkarıp "barış için imza topluyoruz, bunu imzala" dediği için dilekçeyi okumadan imzaladığını anlatmış,
Fotoğraf teşhis tutanağına göre; sanık ..."ın fotoğrafı gösterildiğinde, fotoğraftaki şahsın evine gelerek kendisine dilekçeyi imzalatan şahıs olduğunu söylemiş,
Duruşmada tanık sıfatıyla; olay tarihinde kimliğini bilmediği kişilerin evinin kapısına geldiklerini, ne istediklerini sorduğunda "barış için imza topluyoruz" demeleri üzerine gösterdikleri kağıdı okumadan imzaladığını, dilekçe içeriğinden haberinin olmadığını, okumuş olsaydı dilekçeyi imzalamayacağını, yazıyı getiren ve imzalatan şahısları tanımadığını, kolluk ifadesi okunduğunda ise; doğru olduğunu beyan etmiş,
Tanık Seher Aygün şüpheli sıfatıyla müdafi olmaksızın alınan kolluk ifadesinde; dilekçedeki isim ve imzanın kendisine ait olduğunu, dilekçeyi kendisinin yazmadığını, tanımadığı ancak fotoğraflarını görse teşhis edebileceği 4-5 kişinin evine gelip barış için imza topladıklarını söyleyerek imzalattıklarını, okumadan ve içeriğini bilmeden dilekçeyi imzaladığını ifade etmiş,
Fotoğraf teşhis tutanağına göre; sanık ..."ın fotoğrafı gösterildiğinde, fotoğraftaki şahsın evine gelip kendisine dilekçe imzalatan şahıslardan biri olduğunu söylemiş,
Duruşmada tanık sıfatıyla; kolluk ifadesinin doğru olduğunu belirtmiş,
Söz konusu matbu dilekçelerde imzaları bulunan ve sanıklarla ilgili bir anlatımda bulunmayan diğer tanıklar ise; bahse konu dilekçeleri barış amaçlı olduğu söylendiği için okumadan ve içeriğini bilmeden DTP il binasında, kahvehanede veya evlerinde bulundukları sırada imzaladıklarını beyan etmişler,
İnceleme dışı sanıklar ... ve ... aşamalarda, ..., ..., ... ise mahkemede; dilekçeleri postaneye teslim ettikleri esnada sanık ..."ın da yanlarında olduğunu ifade etmişlerdir.
Sanık ... aşamalarda; dilekçe kampanyasına katıldığını, ancak herhangi bir kimseden imza toplamadığını, olay günü dilekçe vermek üzere savcılığa gitmek istediklerini, ancak polislerin müsaade etmeyip dilekçeleri postaneye verebileceklerini söylediklerini, kendilerinin de dilekçeleri postaneye teslim ettiklerini, bu esnada yanında ..., ..., ... ve ..."un bulunduğunu,
Sanıklar ... ve ... aşamalarda; dilekçe kampanyasına katıldıklarını, ancak herhangi bir kimseden imza toplamadıklarını, toplanan dilekçeleri postaneye veren grup içerisinde yer almadıklarını,
Savunmuşlardır.
Terör örgütünün propagandasını yapma suçu 3713 sayılı Kanunun suç tarihinde yürürlükte olan 7. maddesinin ikinci fıkrasında;
“Terör örgütünün propagandasını yapan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. Ayrıca, basın ve yayın organlarının suçun işlenişine iştirak etmemiş olan sahipleri ve yayın sorumluları hakkında da bin günden onbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. Ancak, yayın sorumluları hakkında, bu cezanın üst sınırı beşbin gündür. Aşağıdaki fiil ve davranışlar da bu fıkra hükümlerine göre cezalandırılır:
a) Terör örgütünün propagandasına dönüştürülen toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde, kimliklerin gizlenmesi amacıyla yüzün tamamen veya kısmen kapatılması.
b) Terör örgütünün üyesi veya destekçisi olduğunu belli edecek şekilde, örgüte ait amblem ve işaretlerin taşınması, slogan atılması veya ses cihazları ile yayın yapılması ya da terör örgütüne ait amblem ve işaretlerin üzerinde bulunduğu üniformanın giyilmesi” biçiminde düzenlenmiştir.
Türk Dil Kurumu sözlüğünde propaganda; “Bir öğreti, düşünce veya inancı başkalarına tanıtmak, benimsetmek ve yaymak amacıyla söz, yazı vb. yollarla gerçekleştirilen çalışma, yaymaca” şeklinde tanımlanmıştır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 10.12.1990 tarih ve 1990/9-263 E., 1990/336 K. sayılı kararında ise propaganda; “bir bütün olarak toplumun ya da belirli bir kesimin inanç, tutum ve davranışlarını yönlendirmek amacıyla bilinçli olarak seçilmiş bilgi, olgu ve savları sistemli bir çaba ve çeşitli araçları kullanarak yayma etkinlikleridir. Propaganda; geniş bir kitleyi, belirli hedefler doğrultusunda ikna etme çabasıdır. Bu yolla kitle desteği sağlamak istenmektedir.” şeklinde ifade edilmiştir.
Propaganda serbest hareketli bir suç olup sözle ya da şarkı, duvarlara resim, afiş veya pankart asma yahut yazı yazma gibi eylemlerle yapılabilir. Bu şekildeki eylemlerin propaganda suçunu oluşturup oluşturmadığı diğer bir anlatımla, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. maddesindeki ifade özgürlüğü ve Anayasamızın 26. maddesi ile güvence altına alınmış olan düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti sınırları içinde kalıp kalmadığı her somut olayda, anılan sözleşmenin 10. maddesinde ve Anayasamızın 26. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sınırlamalar dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Örneğin; suçu ve suçluyu övme, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme, inanç, ırk, dil, din, felsefi düşünce farklılıkları dolayısıyla kişileri birbirlerine karşı kışkırtma gibi eylemlerin düşünceyi açıklama hürriyeti kapsamında değerlendirilemeyeceği kuşkusuzdur.
Uyuşmazlıkla ilgili silahlı terör örgütüne yardım etme suçuna ilişkin olarak;
3713 sayılı Kanunun "terör örgütleri" başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Cebir ve şiddet kullanılarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, 1 inci maddede belirtilen amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere, terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanlar Türk Ceza Kanununun 314 üncü maddesi hükümlerine göre cezalandırılır. Örgütün faaliyetini düzenleyenler de örgütün yöneticisi olarak cezalandırılır.” hükmü ile TCK"nun 314. maddesine atıf yapılmıştır.
TCK"nun 314. maddesinde tanımlanan "Silâhlı örgüt" suçu ise;
"(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır." şeklinde düzenlenmiştir.
Aynı Kanunun "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" başlıklı 220. maddesinin yedinci fıkrası ise suç tarihi itibarıyla; "Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır..." şeklinde iken, hükümden sonra 05.07.2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 85. maddesiyle fıkraya; "Örgüt üyeliğinden dolayı verilecek ceza, yapılan yardımın niteliğine göre üçte birine kadar indirilebilir" cümlesi eklenmiştir. Anılan fıkraya ilişkin madde gerekçesinde "Örgüte hâkim olan hiyerarşik ilişki içinde olmamakla beraber, örgütün amacına bilerek ve isteyerek hizmet eden kişinin, örgüt üyesi kabul edilerek cezalandırılması öngörülmüştür" açıklamalarına yer verilmiştir.
Bu hükümler göz önüne alındığında, silahlı terör örgütü mensubu olmasa bile bu örgüte bilerek ve isteyerek yardım edenler, TCK"nun 314. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca cezalandırılacaklardır.
765 sayılı Türk Ceza Kanunu sistematiğinden tamamen farklı bir anlayışla düzenlenen 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda, örgütün faaliyetleri doğrultusunda işlenen suçlardan da ayrıca sorumluluk esası kabul edilmiş, yardım etme eylemleri de yaptırım açısından örgüt üyeliği kapsamında değerlendirilerek, bağımsız bir şekilde örgüte yardım suçuna yer verilmemiş, gösterdiği vahamet dikkate alınarak örgüte silah sağlama şeklindeki yardım fiilleri 5237 sayılı TCK"nun 315. maddesinde bağımsız olarak, diğer yardım fiilleri ise örgütün niteliğine göre anılan Kanunun 220 ile 314. maddeleri kapsamında yaptırıma bağlanmıştır.
Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dâhil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişilerin örgüt üyesi olarak cezalandırılacağı hüküm altına alınırken, örgüte yardım sayılan eylemlerin nitelik bakımından örgüt üyeliğine denk sorumluluğu gerektirdiği kabul edilmiştir. Buna göre, örgüt üyesi olmaksızın, bilerek ve isteyerek örgütün bir iş, görev ya da hizmetinin yerine getirilmesi eylemi örgüt üyeliği olarak cezalandırılmakta iken; TCK"nun 220. maddesinin 7. fıkrasında 6352 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle, yapılan yardımın niteliğine göre cezanın üçte birine kadar indirilebileceği hüküm altına alınmıştır.
Silahlı terör örgütüne yardım fiilinin oluşması için, failin örgüt üyeleriyle önceden bir anlaşma yapması veya yapılan planlara dahil olması zorunlu değildir. Yardım fiilinin örgüt üyelerinin tamamına veya üyelerden birine yapılması arasında bir fark bulunmamaktadır. Fakat, örgütün amacı ve kollektif faaliyetleri bilinerek ve istenerek yardım edilmesi zorunludur. (Osman Yaşar, Hasan Tahsin Gökcan, Mustafa Artuç, Yorumlu-Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, 6. Cilt, Adalet Yayınevi, Ankara, 2014, s. 8934) Yardım edenler zamanlarının büyük bir bölümünü örgüte hasretmiş kişiler olmayıp kendi hayatlarının akışı içerisinde bazen örgüte ait işleri kabul eden şahıslardır.
Örgüte yardım etme suçuna ilişkin olarak öğretide;“Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte bilerek ve isteyerek yardım edilmiş olması gerekir. Başka bir ifadeyle, yardım fiilinin örgütün suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgüt olduğu bilinerek gerçekleştirilmiş olması gerekir. Fıkra metninde geçen "bilerek" ibaresi doğrudan kastı ifade eder. Doğrudan örgüte değil de örgüt mensuplarına yardım edilmesi halinde, yardım edilen kişilerin suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgüt mensubu olduklarının da bilinmesi gerekmektedir. Örgüt mensuplarına yapılan yardım, aynı zamanda örgüte yapılan yardım olarak değerlendirmek gerekir. Ancak, bu yardımın örgütün amacını gerçekleştirmeye hizmet eden bir yardım olması gerekmektedir” (İzzet Özgenç, Suç Örgütleri, Seçkin Yayıncılık, 7. Baskı, s. 38-39); “Yardımın maddî bir yardım olması gerekli değildir. Örneğin suç örgütüne belli bir hususta bilgi ve belge sağlanması da yardım olarak kabul edilmelidir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus yardımın örgüte yapılmasıdır. Kanun koyucu, yardımın niteliğini belirlemediği için örgüte bilerek ve isteyerek herhangi bir yardımda bulunan kişi bile bu durumda örgüt üyesi olarak cezalandırılacaktır. Örgüte sadece bir kez önemsiz nitelikte bir yardımda bulunan kişi bile, örneğin örgüt üyeleri arasında bir kez iletişim sağlayan kişi, bu hüküm nedeniyle örgüt üyesi gibi cezalandırılabilecektir” (Feridun Yenisey, Örgütlü Suçlar ve Terör Suçları Eğitim Modülü, s. 70) şeklinde görüşler ileri sürülmüştür.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Amacı, Türkiye Cumhuriyetinin hâkimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını silahlı mücadele vererek devlet idaresinden ayırıp bu bölgede Marksist-Leninist ilkelere dayalı bir Kürt devleti kurmak olan PKK terör örgütü elebaşısı ...."a destek verilmesi ve sahiplenilmesi amacıyla, terör örgütünün sözde yürütme konseyince "Önder Apo"yu yaşa ve yaşat" temelinde "Edi Bese" kampanyasının başlatıldığı, bu çerçevede gündemden düşen terör örgütü elebaşısı ...."ın tekrardan gündeme getirilmesi ile görüş ve düşüncelerinin toplum içerisinde canlı tutulmasını sağlamak amacıyla örgütün sesi durumundaki bir kısım internet sitelerinden “KCK: Êdi Bes E!, Artık Yeter!, 2. Hamlesi, Bende Sayın.... Diyorum Kampanyasına Çağrı” ve “KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı "Ben de Sayın.... Diyorum" Kampanyasına Katılım Çağrısı Yaptı” başlıklı eylem çağrıları yapıldığı, bu talimatlar üzerine çeşitli illerde imza kampanyaları düzenlendiği, “eğer sayın olarak hitap etmek suç ise ben de Sayın .... diyorum ve bu suçu işleyip kendimi ihbar ediyorum” şeklinde matbu olarak hazırlanan dilekçelerin, ceza infaz kurumlarındaki bazı hükümlü veya tutuklular ile ülke genelindeki bir kısım şahıslarca imzalanıp adli makamlara gönderildiği, bu kapsamda sanıklar ..., ... ve ... ile kimlikleri tespit edilemeyen bir kısım şahısların da ayrıca evlere ve işyerlerine giderek söz konusu matbu dilekçeleri yöre halkına imzalattırdıkları, bu şekilde toplanan dilekçeleri sanık ... ile inceleme dışı sanıklar ..., ..., ..., ... ve ..."ın Mardin Yenişehir PTT Müdürlüğüne getirdikleri ve Mardin Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmek üzere görevliye teslim ettikleri, bu dilekçelerin PTT Müdürlüğüne götürülmesinin, tesliminin ve ardından inceleme dışı sanık ..."in açıklamalarının kamuoyuna duyurulması amacıyla yanlarında getirdikleri kameramana kayıt altına aldırdıkları ve kayda alınan bu faaliyetlerin ROJ TV"nin ana haber bülteninde yayınlandığı olayda; PKK terör örgütünün sözde yürütme konseyince alınan kararlar ve yapılan eylem çağrıları doğrultusunda başlatılan kampanya kapsamında, sanıklar ..., ... ve ..."ın, örgütün aldığı bu kararlara ve çağrılarına uyup örgüt adına projelendirilen ve ancak çok sayıda insanın katılımı ile gerçekleştirilmesi mümkün olan eylem üstlenilerek terör örgütü elebaşısı ...."a destek verilmesi ve sahiplenilmesi amacıyla hazırlanan matbu dilekçeleri yöre halkının ev ve işyerlerine götürüp imzalattırmaları ve sanık ..."ın ayrıca söz konusu dilekçeleri inceleme dışı diğer sanıklarla birlikte Mardin Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmek üzere PTT Müdürlüğüne teslimi şeklindeki PKK terör örgütünün amacını gerçekleştirmeye hizmet eden faaliyetlerinin, silahlı terör örgütüne yardım etme niteliğinde olduğu kabul edilmelidir.
Öte yandan, sanıklar ..., ... ve ... hakkında silahlı terör örgütüne yardım etmeden hüküm kurulurken 05.07.2012 gün ve 28344 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 85. maddesiyle TCK"nun 220/7. maddesinde yapılan değişikliğin de göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
Ayrıca, Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 08.10.2015 gün ve 140-85 sayılı kararı ile TCK"nun 53. maddesinin iptal edilen hükümleri nazara alınarak sanıklar ..., ... ve ... hakkında belirtilen maddenin uygulanması bakımından da yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunmaktadır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle kabulüne karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi ...;
"Sayın çoğunluğun Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının değişik gerekçe ile kabulüne ilişkin kararı yerinde değildir. Şöyle ki;
Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, sanıklara isnat edilen eylemin, 3713 sayılı Yasanın 7/2. maddesi kapsamında mı, yoksa örgüte yardım fiillerini de örgüt üyeliği kapsamında değerlendirip yaptırıma bağlayan 5237 sayılı TCY"nın 314. maddesi kapsamında mı değerlendirilmesi gerektiği, yani suç niteliğinin belirlenmesine ilişkindir.
Dosya kapsamına göre;
Yasadışı PKK terör örgütünün yürütme konseyi tarafından 2007 tarihinde yapılan toplantısıyla "Önder Apo"yu yaşa ve yaşat" temelinde "EDİ BESE" kampanyası kararı alınıp örgütün TV ve internet siteleri üzerinden yapılan yayınlar sonucu ülke genelinde etkinlik ve eylemler gerçekleştirildiği, yine örgütün yürütme konseyince 18 Mayıs 2008 tarihli "2. EDİ BESE" kampanyası başlatıldığı, dosyada yargılanan sanıklar ..., ... ve ..."ın da eylemleri, "2. EDİ BESE" kampanyası kapsamında Mardin İlinde "... eğer sayın olarak hitap etmek suç ise ben de Sayın .... diyorum ve bu suçu işleyip kendimi ihbar ediyorum" içerikli matbu hazırlanmış dilekçeleri ev ve sokaklarda dolaşarak imzalatmaktan ibarettir.
3713 sayılı Yasanın suç tarihinde yürürlükte bulunan 7/2. maddesinde; "....örgüt mensuplarına yardım edenlere veya şiddet veya diğer terör yöntemlerine başvurmayı teşvik edecek şekilde propaganda yapanlara fiilleri başka bir suç oluştursa bile ayrıca..." ceza verileceği belirtilmiştir.
5237 sayılı TCY"nın 220/7. maddesinde ise; "örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır" hükmüne yer verilerek, örgüt mensubu olmasa bile örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmiş olanların aynı Yasanın 314/2. maddesi uyarınca örgüt üyesi olarak cezalandırılacakları hüküm altına alınmıştır. Ceza Genel Kurulu"nun 12.02.2008 gün ve 230-23; 03.03.2009 gün ve 184-43 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere; 3713 sayılı Yasanın 7/2. maddesi ile 5237 sayılı TCY"nın 220/7. maddesinin unsurları benzerlik arz etmekte ve bir kısım fiiler her iki maddede de düzenlenmiş bulunmakta ise de, bu iki maddeyi ayırıcı ölçüt, yardım fiillerinin maddi nitelikte bulunup bulunmamasıdır. Maddi nitelikteki yardım fiilleri suç tarihinde yürürlükte bulunan normlar dikkate alınmak suretiyle 5237 sayılı TCY"nın 220/7. maddesi kapsamında, maddi nitelikte olmayan fiiller ise 3713 sayılı Yasanın 7/2. maddesi kapsamında değerlendirilmelidir.
Şu halde; amacı Türkiye Cumhuriyetinin hâkimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını silahlı mücadele vererek devlet idaresinden ayırıp bu bölgede Marksist-Leninist ilkelere dayalı bir Kürt devleti kurmak olan PKK terör örgütü elebaşısı olup örgüt tarafından Kürdistan Demokratik Konfedaralizm önderi olarak kabul edilen ...."ı "Önder Apo"yu yaşa ve yaşat" temelinde "2. EDİ BESE" kampanyası çerçevesinde, sanıkların örgütün ve amacının toplum içinde benimsenmesini sağlamaya yönelik Mardin İlinde "...eğer sayın olarak hitap etmek suç ise ben de Sayın .... diyorum ve bu suçu işleyip kendimi ihbar ediyorum" cümlelerini içeren dilekçeleri imzalatmaktan ibaret eylemleri, nitelik ve yoğunlukları da dikkate alındığında maddi yardım niteliğinde görülmediğinden suç tarihinde 3713 sayılı Yasanın 7/2. maddesinde düzenlenen suçu oluşturması nedeniyle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının suçun vasfı yönünden kabul edilmesi yerine, sanıkların eyleminin TCK.nun 314. maddesindeki suçu oluşturacağı ancak suç tarihinden sonra bu maddede yapılan değişiklikler nedeniyle sanıkların hukuki durumlarının yeniden değerlendirilmesi gerekçesiyle yerel mahkeme kararının bozulması yerinde değildir.
Ayrıca; daha önce yukarıda tarih ve sayıları belirtilen şekliyle Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından iki kez aynı yöndeki eylemlerin 3713 sayılı Yasanın 7/2. maddesinde düzenlenen suçu oluşturduğunun kabul edilmesi karşısında 2797 sayılı Yargıtay Kanunu"nun 16/5. madde ve fıkrası uyarınca Ceza Genel Kurulu"nun benzer olaylarda birbirine aykırı karar vermesi nedeniyle de Yargıtay Büyük Genel Kurulunca içtihadı birleştirme kararı verilmesi zarureti doğması karşısında da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulüne karar verilmesi yerine değişik gerekçeyle kabulü yönündeki sayın çoğunluğun kararına katılmıyorum" şeklinde,
Üç Ceza Genel Kurulu Üyesi de: "tüm sanıkların eylemlerinin silahlı terör örgütü propagandası suçunu oluşturduğu" görüşüyle,
İtirazın kabulü gerektiği yönünde,
İki Ceza Genel Kurulu Üyesi ise: "sanıklar ... ve ..."ın eyleminin silahlı terör örgütü propagandası suçunu oluşturduğu" düşüncesiyle, sadece bu iki sanık hakkında itirazın kabulü gerektiği yönünde,
Karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle KABULÜNE,
2- Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 04.06.2012 gün ve 15798-7455 sayılı bozma ilamına;
"2- Sanıklar ..., ... ve ... hakkında silahlı terör örgütüne yardımdan hüküm kurulurken, hükümden sonra 05.07.2012 gün ve 28344 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 85. maddesiyle TCK"nun 220/7. maddesinde yapılan değişikliğin de değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
3- Anayasa Mahkemesinin, hükümden sonra 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 gün ve 140-85 sayılı kararı ile TCK’nun 53. maddesinin iptal edilen hükümleri göz önünde bulundurularak sanıklar ..., ... ve ..."ın hakkında yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması" ibarelerinin (2) ve (3) numaralı bozma nedeni olarak EKLENMESİNE,
3- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 07.02.2017 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.