11. Hukuk Dairesi 2016/748 E. , 2016/9479 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 21/04/2015 tarih ve 2010/43-2015/289 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; ... Menkul Değerler A.Ş"nin Sermaye Piyasası Hükümlerine tabi aracı bir kurum olup, müvekkiline ait hisse senetlerinin bilgisi dışında ... A.Ş.ye rehin verip karşılığında aldığı krediyi kendi hesabına kullandığını, usulsüzlüklerinin tespit edilmesi üzerine aracı kurumun faaliyetlerinin Sermaye Piyasası Kurulu tarafından durdurulduğunu ve 06.04.2009 tarihinde tedrici tasfiye sürecine alındığını, hisse senetlerinin bilgisi dışında rehnedildiğini öğrenen müvekkilinin davalı bankaya noter marifetiyle ihtarname keşide ederek hisse senetlerinin iadesinin istenildiğini, davalı bankanın ise iade etmeyeceğini bildirdiğini, davalının usulsüz işlem yaptığını, rehin sözleşmesinin geçerli olmadığını, davacının kredi açısından bir kefaleti söz konusu olmayıp davalı bankanın rehin bedeli kadar geçerli bir alacağının bulunmadığını ileri sürerek davalı bankaya rehnedilen 183.000,00TL tutarlı hisse senetlerinin bedelli ve bedelsiz sermaye arttırmaları ve temettü ile birlikte aynen iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; rehnin usul ve yasaya uygun olarak verildiğini, geçersiz olduğu yönündeki iddianın MK 2. maddesi çerçevesinde hakkın kötüye kullanılması sayılacağını, müvekkili bankanın rehnaldığı hisse senetlerini davacıya iade etmekten kaçınmasından hukuka aykırı bir yön bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; dava konusu yapılan hisse senetlerinin yargılama sürecinde davacıya iade edildiği tarafların kabulünde olduğu, dava konusu kalmadığından esas uyuşmazlık hakkında karar verilmesine yer olmadığı, ancak davacının da aralarında bulunduğu yatırımcılara ait hisse senetlerinin aracı kurumun borcu için davalı bankaya rehin olarak verilmiş olduğu, davacı ve diğer bir kısım yatırımcıların doğrudan bir borçlarının olmadığı, davadan önce davacı tarafından davalı bankaya ihtarname keşide edilerek talepte bulunulmasına rağmen bu talebinin reddedildiği, davalının dava açılmasına sebebiyet verildiğinden yargılama giderlerinden sorumlu olacağı gerekçesiyle konusu kalmayan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili vekalet ücretine ilişkin olarak temyiz etmiştir.
Dava, aracı kurum müşterisi olan davacıya ait hisse senetlerinin usulsüz şekilde rehnedildiği iddiasına dayalı hisse senetlerinin iadesi ve temettü ödenmesi istemine ilişkin olup, yargılama devam ederken davacının hisse senetlerinin iade edildiğinden konusu kalmayan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, davacı lehine 1.500,00TL maktu vekalet ücretine hükmedilmiştir.
Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT 13. maddesine göre, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için Tarifenin İkinci Kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla (yedinci maddenin ikinci fıkrası, dokuzuncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile onuncu maddenin son fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla) Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir. AAÜT 6. maddesine göre de; anlaşmazlık, davanın konusuz kalması nedeniyle ön inceleme tutanağı imzalanıncaya kadar giderilirse, Tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yarısına, ön inceleme tutanağı imzalandıktan sonra giderilirse tamamına hükmolunur. Davacı dava dilekçesinde harca esas alınacak değeri 511.341.70TL olarak göstermiş ve bu tutar üzerinden nispi harç yatırarak dava açmıştır. Bu durumda AAÜT 6. ve 13. maddeleri uyarınca davacı vekili yararına nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıd açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 12/12/2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(M)
KARŞI OY
Dava tarihinde yürürlükte bulunan, 4487 sayılı Yasa ile değişik mülga 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 46/A maddesinde "Hakkında tedrici tasfiye veya iflas kararı verilen aracı kurumların ve Bankalar Kanunu hükümleri saklı kalmak kaydıyla Bakanlar Kurulu kararıyla faaliyetleri durdurulan bu kanunun 50"nci maddesi (a) bendi hükmü kapsamındaki bankaların, yaptıkları sermaye piyasası faaliyetleri ve işlemleri nedeniyle müşterilerine karşı hisse senedi işlemlerinden doğan nakit ödeme ve hisse senedi teslim yükümlülüklerini ve bu kanunun 46/B maddesinde düzenlenen görevleri bu kanunda öngörülen esaslara göre yerine getirmek ve tasfiye giderlerini karşılamak amacıyla tüzel kişiliği haiz Yatırımcıları Koruma Fonu kurulduğu, bütün aracı kuruluşların bu fona katılmak zorunda oldukları..." düzenlenmiştir.
2499 sayılı Yasa kapsamında, davacı dava konusu hisse senetleri nedeniyle 04.05.2009 tarihinde Yatırımcıları Koruma Fonuna başvurmuştur.
Fon tarafından, 08.07.2009 tarihinde ... 36 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/103 E. sayılı dosyasında, aynı davalılar aleyhinde, davacı ..."inde içinde bulunduğu tüm hisse senedi sahiplerinin senetlerinin iadesi istemi ile ... Menkul Değerler A.Ş"yi temsilen dava açılmış, yargılama sonucunda Yargıtay denetiminden geçmek suretiyle kesinleşen 08.03.2012 gün ve 2012/30 sayılı kararla hisse senetlerinin tüm semereleri ile birlikte iadesine karar verilmiş, karar kesinleştikten sonra davacıya ait hisse senetleri ... Menkul Değerler A.Ş."yi temsilen Yatırımcıları Koruma Fonu tarafından davacıya iade edilmiştir.
Temyiz incelemesine konu eldeki dava ise, davacı ... tarafından, ... 36. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/103 esas sayılı dosyası derdest iken, 10.09.2009 tarihinde açılmıştır.
Bilindiği üzere, davacının dava hakkına sahip olması yeterli değildir. Bundan başka davanın açılmasında hukuki bir yararında bulunması gerekir. Dava tarihinde yürürlükte bulunan mülga 1086 sayılı HUMK"da hukuki yarar ile ilgili bir düzenleme bulunmamakla birlikte Yargıtay uygulamasında hukuki yararın dava şartı olduğu hususu istikrar kazanmış, nitekim yargılama sırasında yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK 114/h maddesinde hukuki yararın bulunması dava şartı olarak düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, davacının 04.05.2009 tarihinde Yatırımcıları Koruma Fonuna başvurusu üzerine, Fon tarafından, davacının hisse senetlerini elinde bulundurmakta iken davalıya rehin veren ... Menkul Değerler A.Ş."yi temsilen davacının hisse senetlerinin tüm fer"ileri ile birlikte iadesi istemi ile ... 36 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/103 esas sayılı dosyasında dava açılmıştır.
Eldeki davada aynı istekle daha sonra 10.09.2009 tarihinde davacı tarafından ikame edilmiştir.
... 36 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/103 esas sayılı, davacının aynı isteklerini içeren davasının varlığına rağmen, davacının eldeki davayı açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır.
Bu halde eldeki davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken, mahkemece yazılı şekilde karar verilmesi doğru değil ise de temyiz edenin sıfatı nedeni ile kararın bozulması mümkün değildir.
Lehine hiç vekalet ücretine hükmedilmemesi gereken davacının temyiz istemi açıklanan nedenlerle yerinde değildir.
Kaldıki, davacıya ait aynı hisse senetleri ile ilgili ... 36. Asliye Ticaret Mahkemesince, davacının kanuni halefi olan Yatırımcıyı Koruma Fonu lehine nisbi vekalet ücretine zaten hükmedilmiş olup, davacı ile fon arasındaki iç ilişkinin gözardı edilmesi suretiyle sayın çoğunluk görüşü doğrultusunda nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi, aynı ihtilaf nedeniyle aynı davalının mükerrer nisbi vekalet ücreti ödemesine sebep olacaktır.
Açıklanan nedenlerle davacının temyiz isteminin reddi ile yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile kararın bozulmasına ilişkin sayın çoğunluk görüşüne karşıyım.