
Esas No: 2015/20053
Karar No: 2017/7080
Karar Tarihi: 23.10.2017
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2015/20053 Esas 2017/7080 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
.....
Dava, davacının 01.06.1995-31.01.2006 tarihleri arasındaki 506 sayılı yasa kapsamındaki çalışmalarıyla çakışan Tarım Bağ-Kur sigortalılığı ile 01.10.2008 tarihinden dava tarihine kadar olan ...... sigortalılığının iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Davanın yasal dayanağı olan 2926 sayılı Kanunun “sigortalılığın başlangıcı ve zorunlu oluşu” başlığını taşıyan 5. maddesinin birinci fıkrasında belirtilen, “2. madde kapsamına girenler, on sekiz yaşını doldurdukları tarihi takip eden yıl başından itibaren sigortalı sayılırlar. Ancak, 7. maddede belirtilen süre içinde kayıt ve tescillerini yaptırmayan sigortalıların hak ve yükümlülükleri kayıt ve tescil edildikleri tarihi takip eden ay başından itibaren başlar.”, ikinci fıkrasında, “Bu suretle sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemez ve kaçınılamaz.” hükümleri gereği; sigortalı olmak, kamu düzenine ilişkin, kişiye bağlı, vazgeçilemez ve kaçınılamaz hak ve yükümlülük doğuran bir hukuksal statü meydana getirmektedir.
Ayrıca, 6100 sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanununun 114/1-i maddesinde tanımlanan şekilde "aynı davanın daha önceden kesin hükme bağlanmamış "olması da dava şartıdır. Kesin hüküm, hem bireyler için hem de devlet için hukuki durumda bir kararlılık ortaya koyar. Bununla, hukuki güvenlik ve yargı erkine güven sağlandığından kamu yararı ile doğrudan ilgilidir. Hemen belirtilmelidir ki, kesin hükmün amacı; kişiler arasındaki uyuşmazlıkların kesin bir biçimde çözümlenmesidir. Bu amacın gerçekleşmesinde, hem kişilerin hem de Devletin yararı vardır. Çünkü kişiler, uyuşmazlığın kesin bir biçimde sonuçlanması için dava sırasında bütün olanaklarını kullanırlar ve dava sonucunda verilecek kararla artık, bu uyuşmazlığın sona ermesini isterler. Bu açıdan, Devletin de menfaati söz konusudur. Çünkü Devlet, mahkemelerin sınırsız bir biçimde aynı uyuşmazlık (dava) ile sürekli ve yinelenerek meşgul edilmesini istemez.
Dava konusu uyuşmazlık hakkında kesin hüküm bulunuyorsa, aynı konuda, aynı taraflar arasında ve aynı dava sebebine dayanılarak yeni bir dava açılamaz.
Kesin hüküm itirazı, davanın her aşamasında ileri sürülebilir ve mahkemenin de; (Yargıtay’ın da) davanın her aşamasında kesin hükmün varlığını kendiliğinden gözetip, davayı kesin hükümden (dava şartı yokluğundan) reddetmesi gerekir. Yine kesin hüküm itirazı mahkemede ileri sürülmemiş olsa dahi, ilk defa Yargıtay"da (temyiz veya karar düzeltme aşamasında) ve dahası bozmadan sonra da ileri sürülebilir. Bu bakımdan usulü kazanılmış hakkın istisnasıdır ve tarafların iradesine de bağlı olmayan mutlak bir etkiye sahiptir. O nedenle kesin hükmün varlığının, yargılamanın bir kesiminde nazara alınmamış olması diğer bir kesiminde ele alınmasını engellemez.
Maddi anlamda kesin hükmün koşulları 1086 sayılı HUMK’nun 237. maddesinde açıklanmıştır. Birinci dava ile ikinci davanın müddeabihlerinin (konusunun), dava sebeplerinin (vakıaların) ve taraflarının aynı olması maddi anlamda kesin hüküm oluşturur.
6100 sayılı HMK’nun 303/1. maddesi de “Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.” şeklinde benzer bir düzenleme içermektedir.
Eldeki davada, davacının daha önce 01.06.1995 - 31.01.2006 tarihleri arasında .....sigortalılığının tespiti için ..... 2006/690 esasa kayden dava açmış, dava neticesinde verilen ve Dairemizin E. 2006/14698 K.2006/16696 sayılı kararı ile onanmak suretiyle kesinleşen K. 2006/674 sayılı kararla, davacının 01.06.1995 - 31.01.2006 tarihleri arasında .....sigortalılığının tespitine karar verilmiş olmasına dolayısıyla dava konusu edilen 01.06.1995 - 31.01.2006 tarihleri arası dönem için kesin hüküm nedeniyle davadaki bu talebin reddine karar verilmesi gerekirken kabulü usul ve yasaya aykırı olup bozma sebebidir.
2-Davacının 01.10.2008 tarihinden sonraki döneme ilişkin...... sigortalılığının iptali talebine ilişkin olarak Mahkemenin bu döneme ait sigortalılığın iptaline dair vermiş olduğu karar da eksik inceleme ve araştırma sonucu verilmiştir.
5510 sayılı yasanın 6 (ı) bendinde, “Bu Kanunun kısa ve uzun vadeli sigorta kolları... hükümlerinin uygulanmasında;Kamu idarelerinde ve Kanunun ek 5 inci maddesi kapsamında sayılanlar hariç olmak üzere, tarım işlerinde veya orman işlerinde hizmet akdiyle süreksiz işlerde çalışanlar ile tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; tarımsal faaliyette bulunan ve yıllık tarımsal faaliyet gelirlerinden, bu faaliyete ilişkin masraflar düşüldükten sonra kalan tutarın aylık ortalamasının, bu Kanunda tanımlanan prime esas günlük kazanç alt sınırının otuz katından az olduğunu belgeleyenler ile 65 yaşını dolduranlardan talepte bulunanlar, ... 4 üncü ve 5 inci maddelere göre sigortalı sayılmaz.”hükmü ile 53. maddesinin birinci fıkrasında;
""Sigortalının, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık nedenlerinden birden fazlasına aynı anda tâbi olmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde; öncelikle (c) bendi kapsamında, (c) bendi kapsamında çalışması yoksa ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınarak sigortalı sayılır. "" düzenlemesi öngörülmüş olup, anılan madde, 1.3.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6111 sayılı Kanunun 33. maddesi ile değiştirilmiştir. Değişiklik sonrası;
""(Değişik fıkra: 13/02/2011-6111 S.K 33.mad. ) Sigortalının 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statüleri ile (c) bendinde yer alan sigortalılık statüsüne aynı anda tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi halinde öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statülerine tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi halinde ise aynı maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılır. Ancak, sigortalılık hallerinin çakışması nedeniyle Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalılığı esas alınanlar, yazılı talepte bulunmak ve Kanunun 82 nci maddesine göre belirlenen prime esas kazanç alt sınırı ve üst sınırına ilişkin hükümler saklı olmak kaydıyla, esas alınmayan sigortalılık statüsü kapsamında talep tarihinden itibaren prim ödeyebilirler. Bu şekilde ödenen primler; iş kazası ve meslek hastalığı sigortasından sağlanan haklar yönünden, Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalılık statüsünde, kısa vadeli sigorta kollarından sağlanan diğer yardımlar ile uzun vadeli sigorta kollarından sağlanan yardımlar yönünden ise Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalılık statüsünde değerlendirilir. Bu fıkra hükümlerine göre ödeme talebinde bulunulduğu halde ait olduğu ayı izleyen ayın sonuna kadar ödenmeyen primlerin ödenme hakkı düşer. 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi ile aynı maddenin birinci fıkrasının (b) bendindeki diğer sigortalılık statülerine aynı anda tabi olacak şekilde çalışılması durumunda, (b) bendinin (4) numaralı alt bendi dışındaki diğer sigortalılık durumu dikkate alınır."" olarak düzenlenmiş ise de, 6111 sayılı Kanunun 52. maddesi ile 5510 sayılı Kanun"a eklenen geçici 33. madde ile; ""Kanunun 53 üncü maddesinin birinci fıkrasında bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla yapılan değişiklikler, bu değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten öncesi için uygulanmaz."" denilerek geçmişe yürütülmesi engellenmiş bulunmaktadır.
Öte yandan, 5510 sayılı Yasa"nın 53. maddesinin beşinci fıkrasında ""Birinci fıkra hükmü saklı olmak üzere sigortalının, bu madde hükmüne göre sigortalı sayılması gereken sigortalılık halinden başka bir sigortalılık hali için prim ödemiş olması durumunda, ödenen primler birinci fıkraya göre esas alınan sigortalılık hali için ödenmiş ve esas alınan sigortalılık halinde geçmiş kabul edilir."" hükmü düzenlenmiştir.
Belirtilen açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde, mahkemece yukarıda belirtilen açıklamalar ışığında 01.10.2008 tarihinden sonraki döneme ilişkin 5510 sayılı Yasanın 6. maddesinin (ı) bendi ve 53. maddesi kapsamında değerlendirme yapılmak suretiyle bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönlerini amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 23.10.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
......