3. Hukuk Dairesi 2015/19409 E. , 2017/7137 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tespit ve alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalı ile aralarında, ...."nın Kaş ilçesinde bulunan... isimli iş yerini işletmek üzere 2008 yılında %50 hisse ile adi ortaklık kurulduğunu, güven ilişkisinden dolayı yazılı sözleşme yapılmadığını, otelin 29.07.2009 yılında faaliyet geçtiğini, kendisinin İstanbul"da yaşıyor olması sebebiyle davalının bu oteli istediği gibi işlettiğini, otelin gelir gider hesapları konusunda kendisine bilgi vermediğini, otelin giderlerini olduğundan fazla gösterip zarar edildiğinden bahisle kendisinden sürekli para aldıklarını, 2010 yılında otel defterlerini incelediğini ve aslında otelin iyi durumda olduğunu fark ettiğini, bunun üzerine davalı hakkında dolandırıcılık suçundan......Savcılığı"na suç duyurusunda bulunduğunu, ancak daha sonra aralarındaki uzlaşma sebebi ile bu şikayetinden vazgeçtiğini, davalının ortaklığın hesapları hakkında hiçbir bilgi vermemesi sebebiyle otelin faaliyete geçtiği 29.07.2009 tarihinden dava tarihine kadar otelden elde edilen karın ne kadar olduğu konusunda bilgisi bulunmadığını belirterek, iş bu belirsiz alacak davası ile, davalı ile aralarında Nisa Hotel"e ilişkin ortaklığın 2008 Aralık ayından itibaren kurulduğunun ve her bir ortağın pay oranının %50 olduğunun tespiti ile ..."in faaliyete geçtiği 29/07/2009 tarihinden itibaren dava tarihine kadar elde ettiği karın bilirkişi marifetiyle belirlenerek fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması üzerine şimdilik 20.000,00 TL kar payının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacı ile aralarında 2008 yılında değil 2011 yılında yazılı bir adi ortaklık sözleşmesi kurulduğunu, 2011 yılında yapılan bu sözleşme ile aynı zamanda tarafların birbirlerini ibra ettikleri, ayrıca davacı ile kurulan adi ortaklığın feshedildiğinin tarafların kabulünde olduğunu ve buna göre davacının tasfiye davası açması gerekirken böyle bir davayı açmasında hukuki yarar bulunmadığını, kaldı ki ortaklığın zarar etmesine davacı tarafın sebep olduğunu ileri sürerek, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, alınan bilirkişi raporunda göre, ortaklığın dağıtılacak bir karı bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafça temyiz edilmiştir.
Dava, taraflar arasında kurulan adi ortaklığın tespiti ile bu ortaklıktan kaynaklana kar payı alacağı istemine ilişkindir.
Dosya kapsamında davacı taraf davalı ile aralarında, 2008 yılında adi ortaklık ilişkisi kurulduğunu ancak davalının ortaklıktan kaynaklanan hesap verme ve kar payı dağıtma yükümlülüğünü ihlal ettiğini iddia ederek eldeki davayı açmış, davalı taraf ise işbu davada davacı ile aralarında bir adi ortaklık kurulduğunu kabul etmiş olup, adi ortaklığın kuruluğu tarih ile ilgili farklı beyanlarda bulunmuş olmasına karşın 10.08.2010 tarihinde......Savcılığına vermiş olduğu beyanında ise davacı ile aralarında yaklaşık birbuçuk yıl önce ortaklık kurulduğunu belirtmiştir. Buna göre, taraflar arasında 2008 yılında, ... isimli otelin işletilmesi konusunda adi ortaklık kurulduğunun tespiti hususunda bir isabetsizlik bulunmaktadır.
Bu kapsamda çözümlenmesi gereken husus, taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisinde, talep konusu dönemler için dağıtılması gereken kar payı bulunup bulunmadığı ve bu kar payının ortaklar arasında dağılımının yapılıp yapılmadığı noktasındadır.
Davacının kar payı alacağı istemine ilişkin olarak görüşüne başvurulan bilirkişi tarafında düzenlenen 13.06.2014 havale tarihli bilirkişi raporunda, taraflar arasında 2008 yılı Aralık ayından itibaren ... isimli iş yerinin isletilmesi konusunda adi ortaklık kurulduğu, otelin davalı adına ka,yıtlı olduğu, işletme defter ve kayıtlarına göre ortaklığın dağıtılabilir bir karının bulunmadığı belirtilmiştir.
Davacı taraf bilirkişi raporuna karşı sunmuş olduğu itiraz dilekçesinde, davalı tarafın tek taraflı ve gerçek dışı olarak tutulan kayıtlardan yaralanılmasının doğru olmadığını, davalının hem daha az vergi ödemek hem de kendisine kar payı vermemek için ticari kayıtları gerçeğe aykırı tuttuğunu, bu durumun Kaş......Savcılığı"nı 2010/1101 sor. Numaralı dosyasında düzenlenen bilirkişi raporları ile sabit olduğunu, nitekim vergi denetmeni Mehdi Erenler tarafından düzenlenen 21.02.2011 ve 03.03.2011 tarihli raporlarında bu otelin yalnızca 2020 yılına ait karının 18.777,35 TL olarak saptandığını ve mükellefin (davalının) bir kısım hasılatını defter ve kayıtlarına intikal ettirmediğini, defter ve kayıtların yasal bir vergi incelemesine olanak vermeyecek derecede noksan, usulsüz ve karışık olduğunu gösterdiğinin ifade edildiğini, yine aynı dosyada mübrez 14.12.2010 tarihli bir başka bilirkiş raporunda da otelin 18.07.209-09.10.2009 tarihleri arasındaki yalnızca 3 aylım dönemdeki net gelirinin 42.792,01 TL olduğunun tespit edildiğini, bilirkişi incelemesinin turizm sektöründe uzman bilirkişiler tarafından ilçenin turizm verilerinin de göz önüne alınarak yapılması gerektiğini ifade etmiş ve yeni bir bilirkişi raporu alınmasını talep etmiştir.
HMK."nın 266 ve devamı maddeleri uyarınca mahkeme; çözümü hukuk dışında, özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir.
Hakim, kendisinin sahip olmadığı özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişiye başvurur. Bu nedenle, bilirkişinin kendisinden sorulan husus hakkında, özel ve teknik bir bilgiye sahip olması, başka bir deyişle o konuda uzmanlaşmış olması gerekir.
HMK."nun 281.maddesinde; tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri; mahkemenin bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca, gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği açıklanmıştır.
Bilirkişiler, raporlarını hazırlarken raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu aynı zamanda Yargıtay denetimine de elverişli olacak şekilde bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak, bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hüküm kurmaya dayanak yapılabilir. ../...
Bilirkişi raporu kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim, raporu serbestçe takdir eder. Hâkim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir.
Eldeki davada; davacı taraf mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporuna gerekçelerini de belirtmek sureti ile itiraz etmiş, ne var ki mahkemece bu itirazlar karşılanmamış, aynı bilirkişi heyetinden ek rapor ya da yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınmamış, itiraza uğrayan hususlar hakkında mahkeme kararının gerekçesinde de bir açıklama bulunmadığı görülmüştür.
Hal böyle olunca, mahkemece, davacının itirazlarında belirttiği soruşturma dosyası içerisindeki tüm bilirkişi raporları dosya içerisine celbedilerek, dava dosyasının önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak, içinde turizm ve otel işletmesi konusunda ve adi ortaklık konusunda uzman bilirkişilerin de bulunduğu bilirkişi heyetine verilerek, bilirkişi heyetinden davacının itirazlarını da giderecek şekilde, hüküm kurmaya ve denetime elverişli bir rapor alınarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ve araştırma ile itiraza uğrayan bilirkişi raporlarına dayanılarak, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, hükmün bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.05.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.