3. Hukuk Dairesi 2016/439 E. , 2017/7130 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalılar vekilince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar, davalıların murisleri Mustafa Yaman ile müştereken tarımsal sulama abonesi olduklarını 10000014010 nolu abonelik nedeniyle ...."a gecikme zammı ile birlikte toplam 90.000 TL borçlarının olduğunu, yeni çıkan yapılandırma reformu ile borcu 70.000 TL"ye düşürmek ve taksitle ödeme kolaylığından yararlanmak için .... ile bir taksitlendirme protokolü imzalandığını ancak davalıların bu anlaşmaya yanaşmadığı için taksitlendirmeyi kendilerinin yaptıklarını ve peşinat olarak 21.000,00 TL civarında ödeme yaptıklarını bu bedelin üçte biri olan 7.000 TL"lik borcun, murislerinden dolayı davalıların sorumluluğunda bulunduğunu, buna rağmen davalıların bu bedeli ödemediği ve bedelin tahsili için başlatılan icra takibine de itiraz ettiklerini ancak yine de icra dosyasına 2.000 TL ödeme yaptıklarını, yapılan bu ödeme ile davalıların aslında borcu ve borçluluk sıfatını kabul etmiş olduklarını belirterek, bakiye alacak yönünden davalıların Hatay/Merkez 1.İcra Müdürlüğü"nün 2009/5127 esas sayılı icra dosyasına vaki itirazlarının iptali ile takibin devamına ve %40 icra inkar tazminatına karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, murisleri Mustafa Yaman ile davacıların hissedar oldukları 403 parsel için, müşterek tarımsal sulama abonelikleri bulunduğunu, bu taşınmazda yer alan su kuyusundan pekçok farklı taşınmazın sulandığını, bu nedenle taraflar arasında bir defter tanzim edildiğini ve herkesin ne miktar su kullandığının bu deftere yazıldığını, ekim ve sulama yapmayan hissedarın ödeme yükümlülüğü bulunmadığını, murislerinin uzun süre önce vefat ettiğini ve kendilerinin de uzun süredir ekim yapmadıklarını; be nedenle borçtan sorumlu olduklarını bu rağmen ...."a 8.000,00 TL, Abdullah Yaman isimli kişiye ise borca mahsuben 2.894 TL ödeme yaptıklarını, dava konusu kuyudan davacının kendisine ait başka taşınmazları da sulayıp bunun bedelini ödemediği için kendilerinin ödemek zorunda kaldığını, bu nedenle davacıdan 10.000 TL alacaklı olduklarını ve bu miktarın takas ve mahsubun gerektiğini belirterek, davanın reddini talep etmişlerdir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, Hatay 1 İcra Dairesinin 2009/5127 sayılı icra dosyasına davalılarca yapılan itirazın 3.019,16 TL üzerinden iptaline, takibin bu meblağ üzerinden devamına, bu meblağın % 40"ına tekabül eden icra inkar tazminatının davalılardan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı tarafça temyiz edilmiştir.
Davacılar, davalıların murisi ile müştereken sahip oldukları tarımsal sulama aboneliğinden kaynaklanan borcun, 21.000 TL"Lik kısmını yapılandırma sırasında peşin olarak ödediklerini oysa bu bedelin 1/3"üne denk gelen 7.000 TL"sinden murisin dolayısıyla davalıların sorumlu olduğunu ileri sürerek bu davayı açmış, davalılar ise kendilerinin bu borçtan sorumlu olmamalarına rağmen .... alacağına ilişkin olarak bir kısım ödemeler yaptıklarını belirtmişleridir.
Somut olayda, davaclar ile davalıların murisi Mustafa Yaman arasında, 10.09.1993 tarihinde tarımsal sulama aboneliği imzalandığı, davacıların bu abonelik borcuna istinaden 06.10.2009 tarihinde yapmış oldukları ödemenden, davalıların murisi Mustafa Yaman"ın payına düşen bedelin rücuen tahsili istemi ile, 6.791,460 TL toplam alacak üzerinden icra takibi başlattıkları, davalıların itirazı üzerine icra takibinin durduğu anlaşılmaktadır.
Yargılama sırasında görüşüne başvurulan bilirkişi tarafından 08.08.2013 tarihli ana rapor ile 23.09.2013 tarihli ek raporda, dava konusu tarımsal sulama aboneliğinden kaynaklana ödenmemiş borçlar nedeniyle düzenlenen 06.10.2009 tarihli taksitlendirme protokolüne göre davacıların peşinat olarak aynı gün 9.057,47 TL ödeme yaptıkları, bakiye borcun ödeme planı belgesinde 6 adet 8.681,87 TL taksit ile toplam 52.091,22 TL olduğu, bunun dışında 24.05.2011 tarihli bir taksitlendirme protokolü ve pekçok taksit ödeme planı tablosu bulunduğu, bu davaya esas talebin 06.10.2009 tarihinde yapılan taksitlendirme protokolünde ödenen peşinat miktarından kaynaklandığı, davalıların sayaç defteri olarak belirtilen belgenin belli bir düzende bulunmadığı ve kısmen okunabilen, içeriğinden bir sonuca varılamayacak durumda belgeler olduğu, davacıların ödemiş oldukları 9.057,47 TL"nin üçe bölünerek her bir abonenin ödemesi gereken miktarın 3.019,16 TL olduğu belirtilmiştir.
Mahkemece, her ne kadar bu bilirkişi raporu esasa alınmak suretiyle hüküm kurulmuş ise de, dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde, dava konusu 16.10.2009 tarihli taksitlendirme protokolüne ilişkin bilgi ve belgelerin dosya içerisinde yer alamadığı gibi, bilirkişi raporunda da davalıların dava konusu icra takip dosyasına yapmış olduğu 2.000 TL"lik ödemenin dikkate alınmadığı, ayrıca davalıların yapmış oldukları ve belgisi dosya içerisnde bulunan ödemelerin hangi taksitlendirme protokolüne ve hangi borca ilişkin olduğu konusunda da bir açıklama yapılmadığı, bu itibarla bilirkişi raporunun hükme esas alınabilecek nitelikte olmadığı anlaşılmaktadır.
O halde mahkemece, dava konusu talebin, 16.10.2009 tarihli taksitlendirme protokolüne dayalı olarak ödenen peşinat bedelinden kaynaklandığı göz önünde alınarak, öncelikle 16.10.2009 tarihli taksitlendirme protokolüne ilişkin tüm belgelerin dosya içerisine alınmasından sonra dava dosyasının konusunda uzman bilirkişi heyetine verilerek, tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda, dava konusu alacak miktarının, davalının icra takip dosyasına yapmış olduğu ödeme miktarı da düşülmek sureti ile hesaplanması ve davalının yapmış olduğu diğer ödemelerin (dosyada belge ve makbuzları bulunan) hangi taksitlendirme protokolüne ve hangi dönem borcuna ilişkin olduğunun açıklanması husunda taraf ve
Yargıtay
denetime elverişli rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporu benimsenerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 15.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.