Davacılar, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Dosyadaki yazılara,toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacıların tüm, davalı tarafın aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine.
2-Dava, iş kazası sonucu ölüm nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacıların Ankara 5.İş Mahkemesinde 2003/1134Esas sayılı dosya ile T. Genel Müdürlüğü aleyhine fazlaya ait haklarını saklı tutmak suretiyle toplam 300.00YTL .-TL maddi ve eş için 7.000.00YTL çocukların her biri için 4.000.00 er YTL manevi tazminat davası açtığı ve davanın HUMK 409.maddesi gereğince açılmamış sayılmasına karar verildiği , kararın kesinleştiği uyuşmazlık konusu değildir.
Uyuşmazlık manevi tazminatın bölünüp bölünmeyeceği noktasında toplanmaktadır. Gerçekten, hukuka aykırı bir eylem yüzünden çekilen elem ve üzüntüler, o tarihte duyulan ve duyulması gereken bir haldir. Başka bir anlatımla üzüntü ve acıyı zamana yaymak suretiyle, manevi tazminatın bölünmesi, bir kısmının dava konusu yapılması kalanın saklı tutulması olanağı yoktur. Niteliği itibariyle manevi tazminat bölünemez. Bir defada istenilmesi gerekir. Manevi acı tazminata hükmedilirken davalısına göre değişiklik göstermez. Yargıtay H.G.K"nun 25.9.1996 gün ve 1996/21-397-637 sayılı kararı ile 13.10.1999 gün ve 1999/21-684-818 sayılı kararı da bu doğrultudadır.
Bu nedenlerle mahkemece manevi tazminata hükmedilirken önceden açılan ve yukarıda belirtilen dava da talep edilen miktarı geçmemek üzere tazminatın taktir edilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
3- Çocuklar yönünden ret edilen manevi tazminat tutarları üzerinden davalı yararına ayrı ayrı avukatlık ücreti takdir edilmesi gerekirken toplamı üzerinden avukatlık ücretine hükmedilmesi de mahkemenin kabul şekli bakımından hatalı olmuştur.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz eden davacıya yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalılara iadesine 10,02.2009 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Açılmamış sayılan bir davada talep olunan manevi tazminat miktarı, yeni açılacak davalar veya talepler yönünden davacıyı bağlayıp bağlamadığı, başka söylemle açılmamış sayılan davadaki talebin daha sonraki davalarda artırılıp artırılamayacağı sorunu, hukuki temelde iki açıdan değerlendirilebilir:
1-Açılmamış sayılma müessesesinin genel yapısına dayalı değerlendirme:
Açılmamış sayılma, davayı bütün sonuçlarıyla söndüren yasal bir yaptırımdır. Usul veya maddi hukuk hükümlerinde ayrık bir düzenleme olmadıkça, açılmamış sayılma kurumunun bu sonucu bütün davalar bakımından etki doğurur. Bu konuda öğreti ve içtihat bakımından bir duraksama yoktur. Manevi tazminat talepleriyle ilgili olarak açılmamış sayılmanın herhangi bir sonucu istisna kılan bir düzenleme hukukumuzda mevcut değildir. Normatif sonuçlara içtihatla istisna getirilemez. . Esasen Dairemizin 8.10.2002 tarih, 6738-8207-Esas Karar sayılı kararına düşülen muhalefet şerhi ve orada yollama yapılan kaynaklar, sorunu net şekilde orta koymuştur.
2-Manevi zarar ve manevi tazminat kavramlarına dayalı değerlendirme:
Manevi zarar ile manevi tazminat genellikle birbirine karıştırılan iki bağlantılı ve fakat farklı kavramlardır. Manevi zarar, kişilik değerlerindeki zedelenmeyi, manevi tazminat ise bu zararın telafisini ifade eden kavramlardır. Manevi zarara ilişkin psikomatik, psikolojik ve hukuksal bilim verileri, “manevi zararın bölünemeyeceği” yönündedir. Gerçekten üzüntü ve onur değerlerinden oluşan manevi zarar, zamanlara yayılabilir ama bölünemez. Ne var ki manevi zararı gidermeye yönelik bir çare olan tazminat (manevi tazminat), özellikle para ile takdir edilmesi halinde para borçlarının akibetine tabidir ve elbetteki bölünür. Yüce daire bozması, manevi zarar ile manevi tazminat arasındaki bu organik farkı gözetmediğinden, yanlış temel üzerine oturtulmuştur. Sözgelimi yedi sene evvel açılıp açılmamış sayılan davadaki 1 milyon TL.’lik manevi tazminat, bugünkü emsallerde esas alınan 1 milyarlık tazminatın yerine geçemez. Enflasyon muhasebesini manevi tazminata uygulamamak, bu tazminat hakkını tanımamakla aynı anlama gelir. Öte yandan açılmamış sayılmanın oluşturduğu usuli fırsatı, manevi tazminatlar bakımından içtihatla etkisiz kılmanın adalet kurma ilkeleriyle de bağdaşır yanı bulunmamaktadır.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle talep edilen miktar dikkate alınarak, bir değerlendirme yapılması gerekirken, manevi tazminatın bölünmezliği düşüncesinden hareketle açılmamış sayılmasına karar verilen davadaki istemle bağlı kalınarak hüküm verilmesini uygun gören çoğunluğun sadece bu yöne ilişkin görüşüne katılmamaktayım.