10. Hukuk Dairesi 2016/16540 E. , 2017/7021 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyarak ilâmında belirtildiği şekilde isteğin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı ve davalılardan SGK Başkanlığı vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. ve 5510 sayılı Kanunun 86/9. maddeleri olup anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip gerek görüldüğünde kendiliğinden araştırma yapılarak delil toplanabileceği açıktır.
İncelemeye konu davada, davacının 10.08.1980 - 10.09.2005 tarihleri arasında her yıl Ocak ayı başından Mart ayı sonuna; Ağustos ayı başından Aralık ayı sonuna kadar kesintisiz çalıştığının tespiti talep edilmiş olup, mahkemece verilen ilk kararın Dairemizin 05.03.2013 günlü ve 2012/23832 E. 2013/4005 K. sayılı ilamıyla bozulması üzerine, bozma kararına uyularak yapılan yargılamada, 17.03.2016 tarihli bilirkişi raporundaki tespitler doğrultusunda, davanın kısmen kabulü ile davacının 13.09.2001-10.09.2005 tarihleri arasında davalıya ait işyerinde 13 gün daha çalıştığının tespitine, fazlaya dair talebin reddine karar verilmiştir.
Ancak, bozma sonrası yapılan yargılamada, bozma ilamı gereklerinin tam olarak yerine getirilmediği anlaşılmıştır.
Bozma kararında; “506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir.
Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır. Öte yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2003/21 - 43 Esas, 2003/97 Karar ve 26.02.2003 tarihli kararında ayrıntıları açıklandığı üzere; kural olarak işe giriş bildirgeleri ve ücret ödeme bordroları sigortalının imzasını içermelidir. Sigortalı, anılan belgeleri hile, hata veya manevi baskı altında imzaladığını ileri sürmemiş veya imzanın kendisine ait olmadığını ya da kesintisiz çalıştığını söylememiş ise, birden fazla işe giriş bildirgesinin varlığı ve işyerinden yapılan kısmi bildirimler, sigortalının o işyerinde kesintili çalıştığına karine oluşturur. Bu karinenin, aksinin, ancak, eş değer de delillerle kanıtlanması gerekmekte olup tanık sözlerine değer verilemez. Bu halde ise hak düşürücü sürenin kesinti tarihleri dikkate alınarak her bir dönem bakımından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekecektir. Davaya konu somut olayda; davacının hizmet döküm cetvelinde davalının babası.... adına tescilli .... sicil sayılı işyeri ile davalı adına tescilli ... sicil sayılı işyerinden kesintili ve eksik bildirimler yapıldığı gibi dava dışı ....-Bina İnşaatı adına tescilli .... sicil sayılı işyerinden de bildirim yapıldığı, davacının talep ettiği dönem içerisinde adına düzenlenmiş birden fazla işe giriş bildirgesinin mevcut olduğu anlaşıldığından, dava konusu dönemde farklı işyerinden Kuruma bildirilen davacının çalışmalarının gerçekliği araştırılmalı, dava konusu dönemde hizmet bildirimlerinin bulunduğu davalı ve davalının babası adına tescilli işyerleri arasında organik bağ bulunup bulunmadığı, vergi ve kurum kayıtları ile araştırılarak netleştirilmeli, işyerinde hangi yıllarda mevsimlik çalışma olduğuna ve hangi aylarda çalışma yapıldığına ve yapılan işin niteliğine ilişkin belirgin çelişki giderilmeli; Kuruma bildirim yapılan dönemlerde aylık otuz günden az bildirilen çalışmaya ilişkin açıklayıcı bilgi ve belgelerin işverence prim bildirgelerine eklenip eklenmediği, eklenmemişse, Kurumun eksik bildirim nedeniyle resen tahakkuk işlemi gerçekleştirip gerçekleştirmediği araştırılmalı; mevsimlik olduğu belirtilen dönemde davacı ile işveren arasındaki sözleşmenin askıda olduğu ve bu dönemlerde hak düşürücü sürenin işlemeyeceği hatırda tutularak yukarıda açıklanan ilkeler ışığında hak düşürücü süre irdelenmeli” denilmiş ise de;
Karara esas bilirkişi raporunda mevsimlik çalışmada hizmet aktinin askıda olduğu, hak düşürücü sürenin işlemeyeceği göz ardı edilerek tespit yapıldığı ve
mahkemece rapor doğrultusunda karar verildiği görülmüştür. Mahkemece, bozma ilamında belirtildiği üzere mevsimlik olduğu belirtilen dönemde davacı ile işveren arasındaki sözleşmenin askıda olduğu ve bu dönemlerde hak düşürücü sürenin işlemeyeceği hatırda tutularak talep edilen dönem değerlendirilmeli, uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmesi gerekmektedir.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki ilkeler gözetilmeksizin eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı ve davalılardan SGK Başkanlığı vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 18.10.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.