10. Hukuk Dairesi 2017/3890 E. , 2017/7016 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, 1982 yılından 2003 yılı Haziran ayına kadar davalılardan işverene ait olan işyerinde kesintisiz çalıştığının tespitine karar verilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde ilâmında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Mahkemece uyulan bozma ilamında "....davacının, kesintisiz olarak geçtiğini iddia ettiği çalışmasının gerçekliği, işin ve işyerinin kapsam ve niteliğiyle süresinin belirlenebilmesi amacıyla; işyerinin fiilen çalıştığı dönemler araştırılarak saptanmalı; davacının çalışmaları ile ilgili tüm belgeler davalı kurumdan; puantaj kayıtları ve ücret tediye bordrolarının asılları işverenden ve dava konusu dönem içerisinde davacı çalışmalarını Kuruma bildiren davadışı işverenlerden getirtilmeli, iş bu belgelerden sigortalının imzasını içerenler yönünden (13.11.1995 tarihli işyeri durum tespit tutanağında 01.09.1994 tarihinde işe girdiğini imzalı beyanıyla davacının bildirdiği göz ardı edilmemelidir.) imzanın kendisine aidiyeti sigortalı tarafından kabul edilenler ile inkar edilip de aidiyeti ehil bilirkişi incelemesiyle saptananlardan yine sigortalı tarafından hata-hile-ikrah durumu iddia ve ispat edilemeyenler bakımından, işbu yazılı belgelerin aksi eşdeğerde delillerle kanıtlanması için davacıya delilleri sorulmalı; dava konusu dönemde farklı işyerlerinden Kuruma bildirilen davacı çalışmalarının gerçekliği araştırılmalı, dava konusu dönemde işyeri devri yada işverenler arasında organik bağ bulunması, başka bir deyişle kesintisiz çalışma söz konusu olması durumunda ilk işe giriş bildirgesi verilmesinden önceki davacı çalışmaları yönünden hakdüşürücü sürenin çalışmanın sona erdiği yılın sonundan başlayacağı gözetilmeli, dava konusu dönemde davacı ile birlikte çalışan ve işverenlerin bordrolarında kayıtlı kişiler ile, aynı yörede komşu veya benzeri işleri yapan başka işverenler ve bu işverenlerin çalıştırdığı bordrolara geçmiş kişiler saptanarak bilgi ve görgülerine başvurulmalı, bunun dışında sigortalının kayıtlarda gözükmeyen çalışmalarının hangi nedenlerle kayıtlara geçmediği ya da bildirim dışı kaldığı hususu gereğince araştırılmalı, tespiti istenen dönemde davalı işyerinde Kurum müfettişlerince inceleme yapılıp yapılmadığı sorulmalı, inceleme yapılmışsa belgeler getirtilmeli yargılama sürecinde dinlenen tanık anlatımlarının değerlendirilmesinde, iş yerinin kapsamı, kapasitesi ve niteliği nazara alınmalı, böylece bu konuda gerekli tüm soruşturma yapılarak uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmesi" gerektiği belirtilmiştir.
Davanın yasal dayanağını teşkil eden 506 sayılı Kanunun, 17.04.2008 tarihli 5754 sayılı Kanunun 64. maddesi ile değişikliğe uğrayan ve 2008 yılı Ekim ayı başında yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 106/1. maddesiyle mülga 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi, yada, çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki, sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
Açıklanan yasal düzenlemeler çerçevesinde eldeki davada; Mahkemece, 01.01.1998 tarihinden dava tarihine kadar hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiş ise de, davacıya ait hizmet cetvelinde, (410904) sicil nolu davalı işyerinden, 01.10.1989-31.01.1997 tarihleri arasında davacı çalışmalarının kesintisiz olarak devam ettiği anlaşılmakta olup; 01.10.1989 tarihinden sonra kesintisiz devam eden davacı çalışmaları yönünden hak düşürücü süreden söz etmenin mümkün olmadığı gözetilerek, ayrıca kabule göre 01.01.1989-31.01.1997 tarihleri arasındaki dönem yönünden hüküm altına alınmış ise de, alınan tanık beyanlarının net olmadığı da gözetildiğinde, dosyada yer alan deliller karar vermeye elverişli görünmemektedir. Bu bakımdan; davalı işyerine ait uyuşmazlık konusu tarihleri içerir dönemsel sigorta primleri bordrolarında bildirimleri yapılan ve beyanlarına başvurulmamış diğer sigortalıların hizmet cetvelleri getirtilerek bilgi ve görgüsüne başvurulmalı, bordro tanığı bildirilmeyen dönemler yönünden gerektiğinde kolluk aracılığıyla da daha fazla komşu işyeri tanığı araştırması yapılmalı belirdiği takdirde dinlenilmeli, tanık anlatımları arasındaki çelişkiler giderilmeli, Mahkemece de davanın kamu düzenine ilişkin niteliği gereği gerekli görülecek diğer araştırmalar resen yapılarak, toplanan tüm kanıtlar değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Mahkemenin, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda araştırma yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacı ve davalılardan ..."ye iadesine, 18.10.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.