Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava, 14.11.1995 tarihindeki iş kazası sonucu %8,2 oranında sürekli iş göremezliğe uğrayan davacının maddi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacı tarafından kaza nedeniyle maruz kalınan zararın varlığının, mahiyetinin ve esaslı unsurlarının Kuruma başvurulması ve maluliyet tespit edildiği tarih itibariyle öğrenilmiş bulunması gerekçe gösterilerek olayda zamanaşımının gerçekleşmediği düşüncesiyle istemin kabulüne karar verilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, davalı işyerinde 27.2.1990 tarihinde çalışmaya başlayan davacının 14.11.1995 tarihinde iş kazası geçirdiği, hastaneye sevkinin yapıldığı, Ç.V. Hastanesi’nin 23.11.1995 tarihli raporunda, 14.11.1995 tarihinde sol el 1. parmak fleksör tendon kesisi nedeniyle acil olarak getirilen hastanın operasyona alındığı, gerekli müdahalesi yapıldıktan sonra ayaktan kontrole gelmek üzere taburcu edildiği ve 45 gün istirahatının uygun görüldüğünün belirtildiği, işverenlikçe 15.11.1995 tarihinde Kurum hastanesine sevkinin yapıldığı, SSK Lüleburgaz Hastanesinin 29.11.1995 tarih ve 603 sayılı raporu ile, sol el 1. parmakta fleksör tendon kesisi nedeniyle 15.11.1995-29.11.1995 tarihleri arasındaki sürenin istirahatten sayılmasına, 29.11.1995 tarihinden itibaren bir ay istiharati sonunda 29.12.1995 tarihinden itibaren işbaşı yapmasına karar verildiği, işyerinden 15.1.2003 tarihinde ayrılan davacının Kuruma iş kazası için 19.3.2004 tarihinde başvuruda bulunduğu, 31.5.2004 tarih 48/24 sayılı teftiş raporu ile olayın iş kazası sayıldığı, SSK İstanbul Eğitim Hastanesinin 4.2.2005 tarih, 988 sayılı raporunda sol el 1. parmak eski tendon kesisi ve fleksiyon kontraktürü nedeniyle parmakta %30 hareket kısıtlılığının belirlendiği, Kurumca incelenen rapor sonucundan davacıdaki iş göremezlik oranını %8,2 olarak belirlendiği, sürekli iş göremezlik derecesi tespit kararında sigortalının sürekli iş göremezlik durumuna girdiği tarih ve dayanağı olan belgenin Ç. V. Hastanesinin 23.11.1995 tarihli (7.1.1996 tarihinden itibaren çalışır) raporunun esas alındığı görülmüştür.
Davacının 14.11.1995 tarihinde uğradığı iş kazası sonucu malul kaldığı uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık bu tür davalarda Borçlar Kanunu’nun 125. maddesi uyarınca uygulanmakta olan zamanaşımı süresinin hangi tarihten itibaren başlatılması gerektiği noktasında toplanmaktadır. Uygulamada kabul edildiği üzere, zamanaşımı zararın öğrenildiği tarihten başlamalıdır. Somut olayda, zararın ne zaman öğrenildiği önem kazanmaktadır. Zarar görenin zararı öğrenmesi demek, zararın varlığı, mahiyeti ve esaslı unsurları hakkında bir dava açma ve davanın gerekçelerini göstermeye elverişli bütün hal şartları öğrenmiş olması demektir. Eğer zararın genişliğini tayin edecek husus, gelişmekte olan bir durum ise zamanaşımı bu gelişme sona ermedikçe başlayamaz. Zararı öğrenme, zararın kesin şekilde belli olduğu tarihtir. Kontrol kaydı mevcut ise, zamanaşımı ancak kesin maluliyetin belirlendiği tarihten itibaren başlatılmalıdır.
Mahkemece bu konuda yanılgıya düşerek, davacının Kuruma başvurması ve Kurumca maluliyetin tespit edildiği tarih itibariyle zararın öğrenildiği kabul edilerek sonuca gidilmiştir. Oysa ki davacının olay tarihinden hemen sonrada Kuruma başvuruda bulunması, kendisindeki maluliyeti tespit ettirmesi ve davasını açması da mümkündür. Bu bakımdan Kuruma başvuru ve maluliyetin tespiti tarihi değil, kesinlemiş maluliyetin başlangıç tarihi önemlidir.
Yukarıdaki açıklamalar dikkate alınarak davacıda ki sürekli iş göremezliğin başlangıç tarihi araştırılarak zamanaşımı itirazlarının değerlendirilmesi ve sonuca göre karar verilmesi gerektiği ortadadır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek kurulan hüküm usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 09.02.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.