1. Hukuk Dairesi 2014/7705 E. , 2016/2865 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ECRİMİSİL
Taraflar arasında görülen ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 08.03.2016 Salı günü saat: 09.40"ta daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, paydaşlar arasında ecrimisil isteğine ilişkindir.
Davacı, kayden paydaşı olduğu 200 ada 7 parsel sayılı taşınmazda her paydaşın tasarrufuna ayrılan kısmın belli olduğunu, fiili taksimin yapıldığını, uzun zamandır cezaevinde olduğu için kendisine ayrılan bölümü büfe işletmek suretiyle davalının haksız kullandığını ileri sürerek 5 yıl için 15.000,00 TL ecrimisilin faizi ile tahsiline karar verilmesi isteğiyle eldeki davayı açmış, yargılama sırasında ıslah ile 21.219,00 TL ecrimisilin tahsilini istediğini bildirmiştir.
Davalı, dava konusu taşınmazda paydaş olup, çekişmeli yerin bitişiğindeki ... Restaurant"ı işlettiğini, çekişmeli yerde ise bir tasarrufu bulunmadığını, davacı taşınmazdan pay alınca ... Asliye Hukuk Mahkemesinde 2003/582 Esas sayılı dosyasıyla şufa davası açtığını, anılan davanın derdest olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, çekişme konusu taşınmazı ecrimisil istenen dönemde davalının haksız kullandığı, bilirkişi raporu doğrultusunda ecrimisilin hüküm altına alınması gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 200 ada 7 parsel sayılı taşınmazda davacı, davalı ve dava dışı kişilerin paydaş oldukları, “ bahçesi olan 2 hane, bir oda, bir dükkan ve arsa nitelikli, 1.975,00 m²"lik” taşınmazın 120 m²"lik kısmının büfe ve depo olarak kullanılmak suretiyle davalı tarafından işgal edildiği iddiasıyla eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan, ... Cezaevi Müdürlüğünün ihbarı üzerine ... Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 27.08.2009 tarihli, 2009/341 Esas, 2009/1929 Karar sayılı kararı ile davacının Türk Medeni Kanunu"nun 407. maddesi hükmü gereğince vesayet altına alındığı ve yeğeni ..."nın vasi atandığı, vasi tarafından eldeki davanın açıldığı, vasinin yargılama sırasında husumete izin aldığı görülmektedir.
Hemen belirtilmelidir ki, dava konu taşınmazda taraflar paydaştırlar. Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan her zaman payına vaki elatmanın önlenilmesini ve/veya ecrimisil isteyebilir. Elbirliği mülkiyetinde de paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine ecrimisil davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı ecrimisil davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Kural olarak, men edilmedikçe paydaşlar birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi de, ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlıdır. Ancak, bu kuralın yerleşik yargısal uygulamalarla ortaya çıkmış bir takım istisnaları vardır. Bunlar; davaya konu taşınmazın kamu malı olması, ecrimisil istenen taşınmazın (bağ, bahçe gibi) doğal ürün veren yada (işyeri, konut gibi) kiraya verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerden olması, paylı taşınmazı işgal eden paydaşın bu yerin tamamında hak iddiası ve diğerlerinin paydaşlığını inkar etmesi, paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belirli bulunması, davacı tarafından diğer paydaşlar aleyhine daha önce bu taşınmaza ilişkin, elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri davalar açılması veya icra takibi yapılmış olması halleridir. Bundan ayrı, taşınmazın getirdiği ürün itibariyle de, kendiliğinden oluşan ürünler; biçilen ot, toplanan fındık, çay yahut muris tarafından kurulan işletmenin yahut, başlı başına gelir getiren işletmelerin işgali halinde intifadan men koşulunun oluşmasına gerek bulunmamaktadır.
Yine paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belli bulunması durumunda, davacı paydaş tarafından davalı paydaş aleyhine bu taşınmaza ilişkin elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri dava açılması hallerinde yine intifadan men koşulu aranmaz.
Bu nedenle, davaya konu taşınmazlar yönünden sayılan istisnalar dışında intifadan men koşulunun gerçekleşmesi aranacak ve intifadan men koşulunun gerçekleştiği iddiası, her türlü delille kanıtlanabilecektir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.02.2002 gün ve 2002/3-131 E, 2002/114 K sayılı ilamı)
Somut olayda, yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda hükme yeterli bir araştırma yapıldığını söyleyebilme olanağı bulunmadığı gibi, davacının halen vesayet altında olup olmadığı, başka bir deyişle vesayet durumunun devam edip etmediği dahi saptanmış değildir.
Bilindiği gibi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 448. maddesinde, vasinin, vesayet altındaki kişiyi bütün hukuki işlemlerinde temsil edeceği hükmüne yer verilmiş olup, davacı vasisi ..."nın vesayet görevinin devam edip etmediği, başka bir deyişle davacının halen hükümlü olup olmadığının tespit edilerek öncelikle taraf sıfatının belirlenmesi gerektiği açıktır.
Diğer taraftan, dosya kapsamından ve özellikle ... Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2003/582 Esas sayılı şufa dosyası içeriğinden, çekişme konusu 200 ada 7 parsel sayılı taşınmazda tüm paydaşların katılımı ile yapılan fiili bir taksimin bulunmadığı da kuşkusuzdur.
Ayrıca, taraflar arasında dava konusu büfe alanının kullanımı nedeniyle ihtilaf olduğu, bu nedenle davalı şirketin sahibi olan ..."ın davacı ... ..."yı dava konusu taşınmazdaki iş yeri kiralarının kendisine ödenmesi konusunda tehdit ettiğinden bahisle şikayeti üzerine kamu davası açıldığı, ... Sulh Ceza Mahkemesi"nin 15.01.2013 tarihli, 2012/1980 Esas, 2013/17 Karar sayılı kararı ile delil yetersizliğinden beraat kararı verildiği, kararın temyiz edilmeden 23.01.2013 tarihinde kesinleştiği, bu dosya kapsamı ile ecrimisil istenen dönemleri de kapsar şekilde (2007 tarihinden itibaren tehdit iddiasının ileri sürüldüğü) ihtilafın var olduğu da sabittir.
Hâl böyle olunca; öncelikle davacının halen vesayet altında olup olmadığının saptanması, başka bir deyişle vasinin görevinin devam edip etmediğinin belirlenmesi, böylece taraf teşkili tamamlandıktan sonra dava konusu taşınmaz bakımından yukarıda açıklanan ilke ve olguları kapsar biçimde gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, çekişmeye konu edilen bölüm bakımından davalının haksız kullanımının ecrimisil istenen dönemlerde var olup olmadığının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde saptanması, kullanıma dair çelişkilerin giderilmesi, davacının payına karşılık kullandığı ya da kullanabileceği yer olup olmadığının tespit edilmesi, haksız kullanımın varlığının belirlenmesi halinde usûlüne uygun ecrimsil hesabı yapılarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.