15. Hukuk Dairesi 2019/815 E. , 2019/4872 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi:... Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı olan Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’nce verilen karar taraf vekillerince temyiz edilmiş, davalı vekili tarafından duruşmalı olarak istenmiş, duruşma talebi kabul edilerek 26.11.2019 tarihinde yapılan duruşmaya davacı vekili Avukat ... ile davalı vekili Avukat ...geldi. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
- K A R A R -
Dava, eser sözleşmesi ilişkisi nedeniyle davalı yüklenici tarafından davacı iş sahibi aleyhine yapılıp kesinleşen ilamsız icra takibi nedeniyle borçlu bulunulmadığının tespiti istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne, tazminat talebinin reddine dair verilen karara karşı taraf vekillerinin istinaf kanun yoluna başvurması üzerine davacı vekilinin istinaf talebinin reddine, davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabul edilerek ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp davanın 187.729,32 TL’lik kısım yönünden kısmen kabulüne, davacının İİK’nın 72/3. maddesi gereğince inkâr tazminatıyla sorumlu tutulmasına, koşulları oluşmadığından tarafların icra inkâr ve kötüniyet tazminatı taleplerinin reddine dair verilen karara karşı taraf vekillerince yasal süresi içerisinde temyiz talebinde bulunulmuştur.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle HMK 355. maddedeki kamu düzenine aykırılık halleri resen gözetilmek üzere istinaf incelemesinin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı kuralına uygun biçimde inceleme yapılıp bir isabetsizlik bulunmaksızın karar verilmiş
olmasına, dava şartları, delillerin toplanması ve hukukun uygulanması bakımından da hükmün bozulmasını gerektirir bir neden bulunmamasına göre taraf vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Davacı iş sahibi, davalı yüklenicidir. Yazılı sözleşme bulunmamakla birlikte taraflar arasında davacıya ait restoranın mimari tasarımı konusunda eser sözleşmesi ilişkisi kurulduğu anlaşılmaktadır. Davalı yüklenicinin en son keşide ettiği revize teklif fiyat listesi ve ekinde düzenleyip e-mail ile gönderdiği proforma faturaya davacı iş sahibince itiraz edildiği anlaşılmaktadır. Davalı yüklenicinin gerçekleştirdiği proje bedelinin 26.11.2012 tarihli fatura ile belirtilen 162.604,00 TL olduğu ve yüklenicinin projeyi hazırlayıp bedeline hak kazandığı ihtilâf konusu değildir. Uyuşmazlık, sözlü eser sözleşmesi ilişkisinde bedelinde anlaşılamayan davacıya ait restorandaki mimari tasarımın uygulanması ve yapılan imalât bedeli konusunda toplanmaktadır. Az yukarıda değinildiği gibi en son revize teklif ve ekindeki proforma faturaya iş sahibince itiraz edildiğinden akdî ilişkinin bu teklif ve ekindeki proforma fatura miktarı üzerinden kurulduğunun kabulü mümkün değildir.
Eser sözleşmesi ilişkilerinde tarafların akdî ilişkinin varlığı konusunda mutabık kalıp bedelde anlaşamamaları ya da bedelin yaklaşık olarak belirlenmiş olması halinde 6098 sayılı TBK’nın 481. maddesi hükmünce iş bedelinin, yapıldığı yer ve zamandaki mahalli piyasa rayiçleriyle hesaplanması gerekir. Mahalli piyasa rayiçlerinin içerisinde KDV ve yüklenici kârı bulunacağından bunlar hesaplanacak miktara ayrıca eklenemeyecektir.
Yine eser sözleşmesi ilişkilerinde ayıbın varlığı ve bunun ileri sürülmesi defi niteliğinde olup itiraz niteliğinde olmadığından ileri sürülmedikçe bunun bilirkişiler ve mahkemece itiraz gibi nitelendirilerek kendiliğinden dikkate alınması mümkün değildir (Yargıtay 15. HD’nin 17.09.2013 gün, 2013/2829 Esas - 2013/4913 Karar sayılı ilamı ile benzer içtihat ve uygulamaları). Eldeki davada davacı iş sahibince açık ayıplarla ilgili TBK 474, gizli ayıplarla ilgili 477/son maddesi uyarınca ihbar yükümlülüğünün yerine getirildiği ileri sürülüp kanıtlanmadığı gibi dava dilekçesinde de eserin ayıplı olduğu ileri sürülmediğinden davacı iş sahibi TBK’nın 477. maddesinin 2 fıkrası gereğince eseri olduğu gibi kabul etmiş sayılacağından aynı Kanun"un 475. maddesindeki seçimlik haklarını kullanmak ve bu arada bedelden indirim talep etmesi ya da yapılması mümkün değildir.
Bu durumda mahkemece hükme esas raporu düzenleyen teknik bilirkişi kurulundan tarafların mutabık kaldıkları 162.604,00 TL bedelli proje dışında davalı yüklenicinin üstlenip gerçekleştirdiği imalâtların eksikler dikkate alınarak, ayıplar yönünden süresinde ayıp ihbarı bulunmadığından bedel tenzili yapılmaksızın, işin yapıldığı tarihteki mahalli payasa rayiçleriyle bedeli konusunda gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınıp bulunacak miktara ihtilâfsız proje bedeli eklendikten sonra kanıtlanan ödeme mahsup edilerek ve ayıp nedeniyle herhangi bir bedel tenzili-nefaset indirimi yapılmaksızın sonucuna uygun menfi tespit istemiyle ilgili bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanlış değerlendirme ile bedel tenzili yapan ve proforma fatura ile teklif formuna göre hesaplama yapan bilirkişi raporuna itibar edilerek davanın kısmen kabulü doğru olmamıştır.
Açılan menfi tespit davasında İİK’nın 72/3. maddesi gereğince ihtiyati tedbir kararı alınarak icra veznesine girecek paranın ödenmemesinin sağlandığı ve uygulandığından davanın
reddolunan kısmı üzerinden davacının inkar tazminatıyla sorumlu tutulması doğru ise de; koşulları oluşmadığından kabul edilen kısım yönünden davacının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesiyle yetinilmesi gerekirken, hükmün A-4 bendinde kabul edilen tazminatla çelişkili olacak şekilde tarafların icra inkar ve kötüniyet tazminatı talebinin ayrıca reddi de usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Kararın belirtilen sebeplerle bozulması uygun bulunmuştur.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle tarafların diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca kabulüyle ... Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi’nin 04.12.2018 gün, 2017/1196 Esas - 2018/1496 Karar sayılı hükmünün taraflar yararına BOZULMASINA, 2.037,00’er TL duruşma vekillik ücretinin taraflardan karşılıklı olarak alınarak Yargıtay"daki duruşmada vekille temsil olunan diğer tarafa verilmesine, 5766 sayılı Kanun"un 11. maddesi ile yapılan değişiklik gereğince Harçlar Kanunu 42/2-d maddesi uyarınca alınması gereken 218,50 TL Yargıtay başvurma harcının temyiz eden davacıdan, 218,50 TL Yargıtay başvurma harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, ödedikleri temyiz peşin harçlarının istek halinde temyiz eden taraflara iadesine, 6100 sayılı HMK 373. madde hükümleri gözetilerek dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi"ne, karardan bir örneğinin ise ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 27.11.2019 gününde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.