Esas No: 2013/2023
Karar No: 2013/5811
Karar Tarihi: ...09.2013
Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2013/2023 Esas 2013/5811 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki kayıt kabul davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hüküm davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmiştir.
Temyize konu karar niteliği gereği duruşmaya tâbi olmadığından duruşma isteminin reddiyle incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, %60 hissesi Tasfiye Halinde Türk Ticaret ... A.Ş."ye ait olan Tasfiye Halinde Ticaret Factoring Hizmetleri A.Ş."nin aktifinde bulunan tüm alacakların, müvekkili tarafından ....01.2006 tarihinde devir ve temlik alındığını, devir ve temlik alınan onaltı firma içinde Standart Film Video ve Televizyon Yapımcılık A.Ş."nin de bulunduğunu, bu şirketin Kanal ... Radyo Televizyon Yayıncılığı A.Ş." den ....02.1997 ve ....03.1997 tarihli senetlerden kaynaklanan toplam 770.000,00 USD karşılığı ....421.982,... TL alacağının olduğunu, müvekkili kurumun ....05.2007 tarihli ... .... İflas Müdürlüğünün 2007/... sayılı dosyasına yaptığı alacak kayıt talebinin hukuka aykırı şekilde reddedildiğini ileri sürerek, alacağın tespiti ile kayıt ve kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İflas idaresi vekili, davanın süresi içinde açılıp açılmadığının belli olmadığını, talep edilen alacakların ....02.1997 ve ....03.1997 tarihlerine ait olup, iflas masasına ilk müracaatın ....05.2007 tarihinde olduğunu, alacağın zamanaşımına uğradığı savunarak, davanın reddini istenmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; TTK"nın 661. maddesi gereğince bonodan doğan alacak hakkının borçluya karşı vadeden itibaren ... yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrayacağı, temel ilişkiye dayanılması halinde de zamanaşımı süresinin BK"nın 125. maddesi gereğince on yıl olacağı, ancak ciranta olan davacının temel ilişkiye dayanmasının mümkün olmadığı, davacı tarafça iflas masasına ....05.2007 tarihinde başvurulmuş olmakla zamanaşımı süresinin dolduğu, Bankacılık Yasası"nın 138/.... maddesinde belirtilen dokuz aylık ek sürenin zamanaşımı süresine eklenmesinin mümkün olmadığı, çünkü bu maddede de belirtildiği gibi 138. maddenin Bankacılık Yasası"nın 107. maddesi uyarınca bir bankanın borçlarının taahhütlerinin yüklenilmesi veya alacaklarının devralınması halinde uygulanmasının mümkün olduğu, kayıt kabul talebine konu alacağın ise bu nitelikte bulunmadığı, temlik sözleşmesinin özel şirket ile ... arasında yapıldığı, alacağın zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Davacı tarafça, 6183 sayılı Kanun"un 62, 69,79. maddeleri kapsamında amme borçlusu Standart Film Video Televizyon Yapımcılık A.Ş"nin, müflis Kanal ... Radyo Televizyon Yayıncılığı A.Ş"den olan alacağı nedeniyle alacağın 4389 sayılı Bankalar Kanunu"nun .../.... ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu"nun 134. maddeleri kapsamında rüçhanlı alacak olduğu ileri sürülerek kayıt kabul talebinde bulunulmuş, iflas idaresinin ret kararı üzerine de bu dava açılmıştır.
Uyuşmazlık, kayıt kabulü talep edilen alacağın, TTK"nın 661. maddesindeki üç yıllık ya da temel ilişkiye dayanılması halinde BK"nın 125. maddesindeki ... yıllık zamanaşımına mı, yoksa 5411 sayılı Bankacılık Kanunu"nun 141. maddesindeki fon alacaklarına ilişkin olarak getirilen yirmi yıllık zamanaşımı süresine mi? tabi olduğu noktasında toplanmaktadır.
01...2005 tarih ve 25983 sayılı Resmi Gazete"de yayınlanan 5411 sayılı Bankacılık Kanunu"nun 168/A fıkrasında 4389 sayılı Bankalar Kanunu ve bunu değiştiren tüm kanunlar, bu kanunun geçici maddesindeki düzenlemeler hariç olmak üzere yürürlükten kaldırdığı belirtilmiştir.
5411 sayılı Bankacılık Kanunu"nun "Zamanaşımı" başlıklı 141. maddesinde;" Bu Kanundan kaynaklanan Fon alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresi yirmi yıldır." hükmü düzenlenmiştir.
Aynı Kanun"un, geçici .../.... maddesinde, "Bu Kanunun yayımı tarihinden önce, ......2003 tarihine kadar temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Fona intikal eden ve/veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilişkili Bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından kaldırılarak tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen veya Fon tarafından tasfiye işlemleri başlatılan bankalar hakkında başlatılan işlemler sonuçlanıncaya ve her türlü Fon alacakları tahsil edilinceye kadar bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Kanunun ..., ..., .../a, ..., ..., .../a ve ... inci maddeleri, ek ..., ..., ..., ..., ... ve ... ncı maddeleri ile geçici ... üncü maddesi hükümlerinin uygulanmasına devam edilir." hükmü düzenlenmiş olup, geçici .... maddesinde ise "Bu Kanun ile Fon alacağının tahsili bakımından yarar görülerek zamanaşımı ve diğer konularda Fon lehine getirilen hükümler makable şamildir." hükmü yer almaktadır.
5411 sayılı Bankacılık Kanunu"nun geçici .... maddesi gereğince uygulanmasına devam edilen 4389 sayılı Bankalar Kanunu"nun .../.... maddesinin ilk cümlesi, " Fon her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır. ... üncü maddenin (...) numaralı fıkrasının (b) bendi ile verilen yetkiler saklı kalmak kaydıyla, Fon kaynakları ile her türlü alacaklarının ve hisseleri kısmen veya tamamen Fona intikal eden bankaların; yönetim ve denetimini doğrudan ya da dolaylı olarak tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortaklarından, bu ortakların yönetim ve denetimini doğrudan ya da dolaylı olarak tek başına veya başkalarıyla birlikte elinde bulundurdukları şirketlerden ve iştiraklerinden, yönetim ve denetim kurulu üyeleri, genel müdür ve yardımcıları, kredi komitesi başkan ve üyeleri ile imzaları bankayı ilzam eden memurları ve bunların eş ve çocuklarından olan alacakları ile hisseleri Fona intikal eden diğer bankaların bunlardan olan alacaklarından Fon tarafından devralınanlar ile (...) numaralı fıkranın (b) bendinde belirtilen kişilere ait olup Fon tarafından devralınan alacakların takip ve tahsilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanır." hükmünü içermektedir.
Somut olayda davacı tarafça, bu hükme dayalı olarak fonun her türlü alacağının 6183 sayılı Yasa"ya tabi olduğu ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu"nun 141. maddesindeki yirmi yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu iddia edilmektedir. Oysa, doktrinde Yrd. Doç. Dr. ....nin Türkiye Barolar Birliği Dergisi"nin 2012(101)"de yayınlanan "..."nin Özel Hukuktan Kaynaklı Alacaklarını Tahsilde Yetkisini Aşması Sorunu" konulu makalesinde de açıklandığı üzere;
Türk ... Hukuku, ikili bir ayrıma dayanmakta, özel hukuktan kaynaklı alacakların takip usulü 2004 sayılı ... ve İflas Kanunu, amme alacaklarının takip ve tahsil usulü ise 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun"la düzenlenmektedir.
6183 sayılı Kanun"un kapsamını düzenleyen .... maddesi özel alacaklar ile amme alacakları ayrılmakta, 6183 sayılı Kanun"un sadece amme alacaklarının tahsilinde uygulanacağı ortaya konulmaktadır. Kanun"a göre, özel alacak- amme alacağı ayrımında esas alınacak iki ölçüt bulunmaktadır. Bunlardan birincisi Kanun metninde de belirtildiği üzere sadece devlet, il özel idareleri ve belediyelerin amme alacaklısı olabilecekleridir. Bunun dışındaki kuruluşlar, başkaca konularda kamu gücünü kullanma yetkisine olsalar dahi, amme alacaklısı sayılamazlar.
Bununla beraber çeşitli kanunlarda, devlet, il özel idareleri ve belediyeler dışında kalan kuruluşların alacaklarının tahsilinde de 6183 sayılı Kanunun uygulanacağına yönelik atıflar yapılabilmektedir. Ancak bu tür atıflar sadece diğer kuruluşlara ait alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanun"da öngörülen cebri ... yollarının kullanılmasına olanak tanımakta, bu kuruluşlara ait alacakları amme alacağı statüsüne sokmamaktatır.
Kaldı ki, bir alacağın salt devlet, il özel idaresi ya da belediyeye ait olması dahi bu alacağın 6183 sayılı Kanun kapsamında bir amme alacağı olarak tanımlanmasını ya da bu Kanun dairesinde tahsilini sağlamayacaktır. 6183 sayılı Kanun"un .... maddesine göre devletin, il özel idarelerinin ve belediyelerin sözleşmeden, haksız fiilden ve haksız iktisaptan kaynaklanan alacakları 6183 sayılı Kanun"un kapsamına girmemektedir.
...; devlet, il özel idaresi ya da belediye tüzelkişiliği içinde yer almadığına göre, 6183 sayılı Kanun’un .... maddesine göre, Fon"un her türlü alacağının amme alacağı sayılamayacağının kabulü gerekir. Bununla beraber 4389 Kanun’un .../.... maddesinin ilk cümlesinin Fon alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanun’un uygulanacağı yönündeki düzenlemesi, Fonun hiçbir ayrım yapılmadan tüm alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanun’un uygulanmasının mümkün olup olmadığı sorusunu akla getirmektedir.
Kamu gücünü kullanan –devlet- dahil olmak üzere hiçbir kuruluşun –sözleşme, haksız fiil ve sebepsiz zenginleşme dahil- tüm alacaklarını 6183 sayılı Kanun dairesinde tahsil yetkisi bulunmazken, ...’nin her türlü alacağında 6183 sayılı Kanun’u kullanması mümkün müdür? sorusu haklı olarak zihinlere takılmaktadır.“Fon alacağı” birbirini bütünleyen iki kelimeden oluşan bir kavram olarak görüldüğünde ve 6183 sayılı Kanun’un lafzı ve ruhu da gözetildiğinde ise “fon alacağı” kavramının ...’nin tüm alacaklarını kapsamayacağı sonucuna ulaşılacaktır.
Gerçekten 4389 sayılı Kanun’un .../... maddesinin ilk cümlesi Kanun’un diğer maddelerinden bağımsız bir biçimde okunduğunda, ilk olarak Fonun her türlü alacağının tahsilinde 6183 sayılı Kanun’un uygulanmasına izin verildiği izlenimini doğurmaktadır. Oysa, Kanun"un sistematik yorumu halinde durum farklıdır. Özel hukuk kaynaklı alacakların 6183 sayılı Kanun’a göre tahsil edilmek istenmesi 5411 ve mülga 4389 sayılı kanunlara aykırıdır.
4389 sayılı Kanun’da “fon alacağı” özel bir kavram olarak düzenlenmişve fon alacağı statüsüne giren alacakların 6183 sayılı Kanun’a göre tahsil edilebileceğini hüküm altına almıştır.
4389 sayılı Kanun"un .../...-b bendinde “Hisseleri kısmen veya tamamen Fona intikal eden bir bankanın yönetim ve denetimini doğrudan veya dolaylı olarak tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortaklarının veya yöneticilerinin, yönetim kurulu, kredi komiteleri, şubeler, diğer yetkili ve görevliler aracılığıyla veya sair suretlerle banka kaynaklarını ve varlıklarını doğrudan veya üçüncü kişilere rehnetmek, teminat göstermek, ekonomik gücü olmayan kişilere kredi vermek, karşılığında kredi temin etmek amacıyla kredi kullandırmak, yurt içi veya yurt dışı banka ve malî kuruluşlar nezdinde depo veya sair adlarla hesap açtırmak veya bu hesapları teminat göstermek ve sair şekillerde kullanmak suretiyle veya başkaca dolanlı işlemlerle edindikleri veya bu suretle üçüncü kişilere edindirdikleri para, mal, her türlü hak ve alacakların temininde kullanılan banka kaynakları ve varlıkları nedeniyle doğan alacak Fon alacağı sayılır. Bu alacaklar hakkında 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.” hükmüne yer verilmiş, diğer anlatımla banka hâkim ortakları ve yöneticilerinin usulsüz kredilerle bankaların içini boşaltması ile doğan alacakların Fon alacağı sayılacağını hükme bağlamıştır.
Kaldı ki, 4389 sayılı Kanun’da 5020 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikle, Fon alacağı yanında .../a maddesi hükmü ile ayrıca bir de "hazine alacağı" kavramı ihdas edilmiş, böylelikle Fon birimlerinin yetersiz kaldığı durumlarda, dolanlı işlemlerle bankalardan boşaltılan kaynakların 6183 sayılı Kanun dairesinde Hazine tarafından da takip edilebilmesine imkan tanınmıştır. "Hazine alacağı" kavramını getiren düzenlemede, sadece muvazaalı işlemlerle elde edilen ya da edindirilen banka kaynaklarınından bahsedilmekte, batık bankalarla muvazaalı bir işlem yapmamakla birlikte, bu bankalara kredi borcu olan kişilerden olan alacakların hazine alacağı olarak nitelendirilmediği de dikkat çekmektedir.
4389 sayılı Kanun’da 6183 sayılı Kanun dairesinde takip edilebilecek başkaca fon alacaklarından da söz etmek mümkündür. Örneğin, .../.... maddesi hükmünde sözü geçen Fon tarafından kesilen para cezaları ya da bankaların ödemek zorunda oldukları sisteme giriş payları bu kapsamda değerlendirilebilir.
4389 sayılı Kanun’u, .... maddesi dışında ilga eden 5411 sayılı Kanun’da da, aynı yaklaşım sürdürülmektedir. 5411 sayılı Kanun’un 101, 108 ve 130 maddelerinde Fonun kaynak ve alacakları sayılmıştır. Buna göre, Kanun’un 101. maddesiyle bankaların fona ödemeleri gereken katılma paylarının, Kanunun 108 maddesiyle, el konulan bankaların hâkim ortakları ve bunların yöneticilerine yöneltilecek takiplerin, 130 maddesiyle de idari para cezaları, mevduat ve katılım sigorta primlerinin ve kamu hukukundan doğan sair kalemlere ilişkin takiplerin 6183 sayılı Kanun’a göre takip edileceği düzenlenmiştir.
Böylelikle ...’ye devredilen bankaların tüm alacakları aynı hukuksal statüye alınmamış, banka hâkim ortağı, yöneticisi veya bunların yakın eş ya da çocukları olmayan üçüncü şahıs borçluların özel borçları için 6183 sayılı Kanun’un uygulanması düzenlenmemiştir. Bir başka anlatımla, hangi kalem alacakların “fon alacağı” sayılacağı 4389 sayılı Kanun’la belirlenmiş, banka hâkim ortağı üst düzey yöneticisi veya bunların eşya da çocuğu olmayan ve dolanlı işlemlere dayanmayan üçüncü kişilere ait borçların Fon alacağı sayılacağına ilişkin hiçbir düzenleme yapılmamıştır. Buna rağmen, adi bir borç niteliği taşıyan ve banka hâkim ortağı yöneticisi ve bunların eş ya da çocuklarına ait olmayan borçların da fon alacağı gibi tahsil edilmek istenmesi hukuken doğru bir usul değildir.
Konuyu 6183 sayılı Kanun perspektifinden de ele almak mümkündür. 6183 sayılı Kanun’un "Kanunun Şumulü (kapsamı)" başlıklı .... maddesi açık bir biçimde sözleşmeden, haksız fiilden ve haksız iktisaptan doğan kamu alacaklarının 6183 sayılı Kanun’a göre tahsil edilemeyeceğini vaz etmektedir.
4389 sayılı Kanun’un .../...-b bendinde yer verilen banka kaynaklarının dolanlı işlemlerle banka hakim ortakları ve yöneticileri tarafından yapılan muvazaalı işlemlerle boşaltılması halinde, bu işlemler görünüşte bir sözleşmeye dahi dayansa, gerçek mahiyetleri farklı olduğundan, ...’ye bu kısım alacakların 6183 sayılı Kanun’a göre tahsil yetkisi tanınmasında hukuka aykırılık yoktur. Gerçekten, dolanlı işlemlerle elde edilen bu kısım haksız kazançlar hukuken geçerli sayılabilir bir sözleşmeye dayanmayacağı gibi, bu şekilde elde edilen haksız kazançların 4389 sayılı Kanun’da yapılan açık atıfla 6183 sayılı Kanun dairesinde tahsil edilebilir.
Oysa hiçbir dolanlı işlem olmaksızın batık bir bankadan aradaki kredi sözleşmesi gereğince kredi kullanan borçlunun bu borcunun bir sözleşmeden doğduğu açıktır. Dolayısıyla batık bankanın Fona intikal etmesi ile beraber alacaklı sıfatının kamuya geçmiş olması, bu alacağın 6183 sayılı Kanun’a göre tahsil edilebileceği sonucunu doğurmayacaktır. Bir başka anlatımla, bir sözleşme kaynaklı alacak, eğer 4389 sayılı Kanun’da sayılan dolanlı bir işlem niteliği taşımıyorsa amme alacağı niteliği kazanamaz.
Fon’un her türlü alacağının amme alacağı kabul edilmesi halinde banka kaynaklarının dolanlı işlemlerle kullanılmasında hiçbir dahli olmayan herhangi bir bankadan otomobil ya da ihtiyaç kredisi almış kişilerin de 6183 sayılı Kanun’a göre takip edileceği gibi bir sonuç çıkar. Bir başka anlatımla, Fonun her türlü alacağının 6183 sayılı Kanun’a göre tahsil etmek istenmesi, halen faaliyette olan herhangi bir banka yerine örneğin İmar ...’ndan kullanılan (otomobil, ihtiyaç ya da konut) kredi nedeniyle borçlu olan ancak banka hakim ortakları ya da bunların yöneticisi eş ya da çocuğu olmayan herhangi bir kişi ya da şirketi, dolanlı işlemler yaptığı belirlenen banka hakim ortakları ile aynı kefeye sokmaktadır.
Üstelik bankalara borçlu olan çok sayıda kredi müşterisinin borç miktarının ihtilaflı olması, bu kişilerin aslında sorumlu bulunmadıkları tutarları 6183 sayılı Kanun’a göre ödemek durumunda kalmaları sonucunu doğurabilir. Gerçekten bir bankanın özellikle faiz hesabını hatalı yaparak müşterisini olması gerekenden daha fazla borçlu kabul etmesi ve bu bankanın daha sonra Fona intikal etmesi halinde, aslında hukuk mahkemelerinde çözülmesi gereken ihtilaf, bu alacağın Fon tarafından temlik alınması ile birden bire kamusal nitelik kazanacak ve esası itibariyle ilgisi olmadığı halde idari yargının incelemesine konu olacaktır. Özel hukuk kurallarına göre cereyan etmiş ve özel hukuk kurallarına göre çözülmesi gereken bir ilişkinin taraflardan birinin birden bire kamuya dönüşerek, borç iddiasının kamu hukuku kurallarına göre çözülmesi hukuk güvenliği açısından da kabul edilemez.
Bu durumda ...’nin batık bankaların hakim ortak, yönetici ve bunların eş ve çocukları dışındaki kişilerden olan alacakları Fon alacağı kapsamına girmemekte, özel hukuk
kaynaklı bu alacakların tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun"u değil, 2004 sayılı ... İflas Kanunu hükümlerini uygulaması gerekmektedir.
Doktrinde yer alan bu görüş Dairemiz çoğunluğunca da benimsenmiştir. Nitekim, 4389 sayılı Bankalar Kanunu"nun .../.... maddesinin ilk cümlesinin yazılış şeklinden de hisseleri fona intikal eden bankaların alacaklarının 6183 sayılı Yasa"ya tabi olacağının öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Kanun koyucu, fonun kimden olursa olsun her türlü alacağının 6183 sayılı Yasa"ya tabi olması gerektiği amacında olsa idi, anılan madde hükmünde geçen "her türlü alacaklarının" ibaresinden sonra gelen "ve" ibaresinin yerine, "veya" ibaresini kullanması, "ve" ibaresinden sonra konumları ve sıfatları belirtilen kişi ve şirketlerden olan alacaklar ile ilgili sınırlamalara yer vermemesi gerekirdi. Bu durumda, Fon"un konumları ve sıfatları belirtilen anılan kişi ve şirketlerden olan her türlü alacağı fon alacağı sayılmak istenmiştir. Bu şekilde yorum yapılması halinde anılan maddenin yazılış şekline kendi ve Yasa"nın bütünlüğü içerisinde doğru anlam yüklenmiş olacaktır.
Bu durumda, davacı ..."ye ....01.2006 tarihinde Tasfiye Halinde Ticaret Factoring A.Ş tarafından temlik edilen alacağın 4389 sayılı Bankalar Kanunu"nun .../.... maddesi kapsamında fon alacağı olmadığı anlaşılmakla, 5411 sayılı Yasa"nın 141. maddesindeki yirmi yıllık zamanşımı süresinden yararlanmayacağı açıktır. ... "nin yayınladığı "..."ye intikal eden bankalar" listesinde Türk Ticaret ... (Türkbank)"nın Fon"a devir tarihi 06...1997; ilgili Kanun ise mülga 3182 sayılı Bankalar Kanunu"nun 64/.... maddesi olarak belirtilmiş, bu bankanın iradi tasfiye sürecinde olan bir banka olduğu açıklanmış; mevcut durumu ise "Bankanın 09.08.2002 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında infisah ve tasfiyesine karar verilmiş ve tasfiye kararı ....08.2002"de tescil edilmiştir. Bankanın fiilen ......2003 yılında başlayan fiziki tasfiyesi, hâlihazırda dava süreci devam eden ya da hukuki problemi nedeniyle tasfiyesi zaman alacak olan hesaplar haricinde tamamlanmıştır." şeklinde özetlenmiştir. Alacağını davacıya temlik eden Tasfiye Halinde Ticaret Factoring A.Ş"nin %60 hissesinin, Tasfiye Halinde Türk Ticaret ..."na ait olması, bu sonucu değiştirmez. Mahkemece varılan sonuç, anılan Yasa"nın amacına ve özüne uygun düşmektedir.
Bu açıklamalara ve dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, kararın tebliğinden itibaren ... içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, ....09.2013 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
- KARŞI OY YAZISI-
Uyuşmazlık, %60 hissesi Türk Ticaret A.Ş."tine ait olan ve tasfiye halinde Ticaret Factoring hizmetleri A.Ş."nin aktifinde bulunan alacakların ... tarafından ....01.2006 tarihinde devir ve temlik alındığından, senetlerden kaynaklanan 770.000,00 USD karşılığı ....421.982,... TL alacağın ... .... İflas Müdürlüğünün dosyasına yapılan kayıt kabul talebinin reddinin iptali ile alacağın tespiti ve kayıt - kabulüne karar verilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, alacakların özel hukuktan doğduğu ve ... yılık zamanaşımı geçtiğinden reddine karar verilmiştir.
Davaya konu, ..."ye devir ve temlik edilen %60 hissesi Tasfiye halinde olan Türk Ticaret A.Ş."ne ait alacağın, ..."ye devir ve temlik tarihi olan ....01.2006 tarihi itibariyle 4389 sayılı Bankalar Kanununun .../..., .../..., b ve .../a maddeleri uyarınca bu alacaklar kamu alacağı niteliğinde olup, alacakların takip ve tahsilinde 6183 sayılı kanunun hükümlerinin uygulanacağı uygulama sonucu verilen kararlarla istikrar kazanmıştır. ( ... HD ....02.2006 2006/144 E, 2006/1754 K)
Bu tür alacaklarda 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 141. maddesine göre "Bu Kanundan kaynaklanan fon alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresi ... yıldır." Aynı kanunun .... maddesinde ise "Bu kanun ile fon alacağının tahsili bakımından yarar görülerek zamanaşımı ve diğer konularda fon lehine getirilen hükümler makable şamildir" hükmü karşısında ... alacaklarına ait davalarda dava zamanaşımı süresi ... yıldır. (YHGK"nın 05.04.2006 gün 2006/...-110 E, 2006/122 K ve ....HD"sinin ....03.2012 gün ve 2011/12074 E, 2012/4225 K, ....HD"nin ....09.2012 gün 2011/15729 E, 2012/4489 K)
Somut olaya dava tarihi itibariyle dava zamanaşımı süresi dolmadığından, dosyanın esasına girilerek taraf delilerinin toplanıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, zamanaşımı süresinin dolduğundan bahisle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görüldüğünden hükmün bu nedenle bozulması görüşünde olduğumdan kararın onanması düşüncesinde olan sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. ....09.2013
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.