11. Hukuk Dairesi 2013/10014 E. , 2014/851 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : KONYA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/03/2013
NUMARASI : 2011/602-2013/141
Taraflar arasında görülen davada Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 12.03.2013 tarih ve 2011/602-2013/141 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosyanın incelenmesinde duruşma için gerekli tebligat giderinin yatırılmamış olması nedeniyle 6100 sayılı Kanun"un geçici 3/2. maddesi delaletiyle uygulanması gereken HUMK"nın 3156 sayılı Kanun ile değişik 438/1. maddesi gereğince duruşma isteğinin reddiyle incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı şirketin müvekkilinden para tahsil edip, geri ödemediğini, bunun üzerine müvekkilince davalı aleyhine Almanya Stutgart Eyalet Mahkemesi"nde alacak davası açıldığını, açılan bu davada verilen karar ile davalı tarafından 38.346,89 Euro ana paranın ve 1.419,19 Euro tutarındaki ek meblağın 06.01.2009 tarihinden itibaren baz faize ek %5 faiziyle birlikte müvekkiline ödenmesine karar verildiğini, kararın davalıya 17.07.2009 tarihinde tebliğ edildiğini ve 14.10.2009 tarihinde de kesinleştiğini ileri sürerek, Almanya Stuttgart Eyalet Mahkemesi"nin 17.3.2009 tarih ve 12 O 351/08 sayılı kararının tanıma ve tenfizine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, yabancı mahkeme kararının TTK"nın 329 ile 405. maddelerine, kamu düzenine, eşitlik ilkesine, MK"nın 2. maddesine aykırı sonuçlar doğuracak nitelikte olduğunu, anılan karar için “revision au fond” yasağının istisnasının uygulanması gerektiğini, yabancı mahkeme kararının davacı tarafa mükerrer tahsilat yolu açmasına sebep olduğundan MÖHUK"un 52/2. gereği kararın tenfizine engel teşkil ettiğini, mahkeme kararının Türk yargı kararları ile çeliştiğini, bu çelişkinin kamu düzenini ihlal edecek nitelikte olduğunu, karara konu teşkil eden ihtilafta Türk mahkemelerinin münhasır yetkili bulunduğunu, tenfizi istenen kararın kendilerine tebliğ edilmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, MÖHUK"un 53. maddesinde tenfize konu ilamın kesinleşmiş olması gerektiğinin belirtildiği, 54. maddesinde de tenfiz kararı verilebilmesinin şartlarının düzenlendiği, bu hüküm gereğince yabancı mahkemenin hukuk davalarına ve o devlet kanuna göre verilmiş kararların icra olunabilmesi için gereken şartlardan birinin de kendisine karşı tenfiz istenen tarafın savunma hakkına ilişkin usuli işlemlere uyulmuş olması olduğu, 1965 tarihli Hukuki ve
Ticari Konularda Adli ve Gayri Adli Belgelerin Yabancı Memleketlerde Tebliğine Dair Lahey Sözleşmesi"nin 10. maddesine Türkiye Cumhuriyeti Devleti"nin çekince koyduğu, bu durumda Türkiye Cumhuriyeti Devleti"ne yapılacak tebligatlarda anılan madde hükmünün uygulanmasının mümkün olmadığı, tüm tebligatların Adalet Bakanlığı vasıtasıyla tebliğ edilmesi gerektiği, davacı tarafın davaya dayanak mahkeme kararını ve dava dilekçesini davalı tarafa belirtilen şekilde tebliğ ettiğine dair belgeleri ibraz etmediği, bu itibarla MÖHUK"un 53. maddesinde belirtilen şekilde kesinleşmiş bir kararın söz konusu olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, yabancı mahkeme ilamının tanıma ve tenfizi istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda özetlendiği şekilde tebligatın bakanlık aracılığıyla yapılmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, Adalet Bakanlığı"nın Hukuki Konularda Uluslararası Adli Yardımlaşma Taleplerine Uygulanacak Esaslara İlişkin 63 sayılı Genelge"ye göre Lahey Sözleşmesi uyarınca Adalet Bakanlığı"na gönderilen tebliğ evrakının ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı"na iletilmesi ve ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı"na da tebligatın PTT aracılığıyla Tebligat Kanunu ve Tebligat Tüzüğü hükümlerine göre yurt içi tebligatta olduğu gibi yaptırılarak düzenlenecek tebliğ mazbatasının bakanlığa gönderilmesi, bakanlıkça da yabancı devlet makamına iletilmesi gerekmektedir. Somut olayda, dosya içerisinde davalıya Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı"nca Tebligat Kanunu hükümlerine göre evrakın tebliğ edildiğine dair tebliğ evrakı bulunmaktadır. Bu durumda tenfizi talep edilen yabancı mahkeme ilamının, ilam üzerinde de yazılı olduğu üzere o yer kanunları mucibince ve usulünce kesinleşmiş olduğunun kabulü ile tenfiz koşullarının bulunup bulunmadığının incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken Lahey Sözleşmesi"ne göre tebliğ edilmediğinden bahisle ortada kesinleşmiş bir ilam bulunmadığı gerekçesiyle ve bu nedene dayalı olarak davanın reddine hükmedilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü iel kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 15.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.