![Abaküs Yazılım](/3.png)
Esas No: 2014/1857
Karar No: 2014/5131
Uyuşturucu madde ticareti yapma - Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2014/1857 Esas 2014/5131 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Tebliğname No : 10 - 2013/60036
Mahkeme : ÇORLU 1. Ağır Ceza Mahkemesi
Karar Tarihi- Numarası : 12.09.2012- 2011/202 esas ve 2012/297 karar
Suç : Uyuşturucu madde ticareti yapma
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
A) Sanıklar Gazi ve Tuna hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan hükümlerin incelenmesi:
Yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- Gerekçeli karar başlığında suç tarihlerinin "27/11/2010, 02/12/2010, 04/02/2010, 06/12/2010, 24/01/2011, 24/02/2011 ve 07/03/2011" yerine 12/04/2011-14/04/2011 olarak yazılması,
2- Suç konusu uyuşturucu maddenin miktarı ile suçun işleniş biçiminde bir ağırlık bulunmadığı gözetilmeden, TCK"nın 3/1. maddesindeki “orantılılık” ilkesi ile 61. maddesindeki ölçütlere aykırı olarak, temel hapis cezasının sanık Gazi hakkında 8 yıl, sanık Tuna hakkında 10 yıl olarak fazla tayin edilmesi,
3- 07/03/2011 tarihli suçun işlendiği sabit ise de; 27/11/2010, 02/12/2010, 04/12/2010, 06/12/2010, 24/01/2011 ve 24/02/2011 tarihlerinde yakalanan M.. H.., Ç. E., E. C., O.. Ö.., N.. S.. ve D.. Y.. isimli kişilerde ele geçirilen ve sanıkların birlikte temin edip sattıkları kabul edilen uyuşturucu maddelerle ilgili olarak adı geçenler hakkındaki soruşturma sonuçlarının araştırılması, dava açılmış ve hüküm verilmiş ise dosyalarının bu dosya içine konması, derdest ise uyuşturucu maddelere ilişkin varsa ekspertiz raporlarının onaylı örneklerinin çıkartılarak dosya içine konması, yoksa bu konuda uzman bir kurum veya kuruluştan rapor alınması, sonucuna göre her iki sanık hakkında TCK"nın 43. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılması gerektiği gözetilmeden, eksik araştırma ile hüküm kurulması,
4-TCK’nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrası uygulanırken, sanıkların bu fıkranın (c) bendinde yazılı olan "velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri" açısından yoksunluğunun, sadece kendi altsoyu üzerindekiler yönünden koşullu salıverilmesine, diğer kişiler yönünden ise hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar süreceği gözetilmeden, tümü için koşullu salıverilmesine kadar sürmesine karar verilmesi,
Kanuna aykırı, sanıkların müdafileri ile sanık Gazi"nin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan, hükümlerin BOZULMASINA, hükmolunan hapis cezasının miktarı ile tutuklama tarihine göre, sanık Gazi hakkındaki salıverme isteğinin reddine; sanık Gazi hakkında oybirliğiyle, sanık Tuna hakkında ise Başkan Vekili Ali Kınacı"nın değişik gerekçesi ve oybirliğiyle,
B) Sanık Emre hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan hükmün incelenmesi:
Yargılama sürecindeki işlemlerin yasaya uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdani kanının dosya içerisindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipi ile aşağıda belirtilen dışındaki yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
07.03.2011 tarihinde diğer sanık Gazi"nin ticaret amacıyla bulundurduğu esrarın sanık Emre tarafından getirildiğinin sabit olduğu; ancak sanığın diğer sanıkların önceki tarihlerde işledikleri ileri sürülen suçlara iştirak ettiğine ilişkin, somut olay ve olgularla örtüşmeyen telefon görüşmeleri dışında, kuşku sınırlarını aşan kesin ve yeterli delil bulunmadığı gözetilmeden, sanığın cezasının TCK"nın 43. maddesi uyarınca artırılması,
Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan, hükmün BOZULMASINA, oybirliğiyle,
04.07.2014 tarihinde karar verildi.
DEĞİŞİK GEREKÇE
(sanık Tuna hakkında)
A) TARTIŞMANIN KONUSU:
"Uyuşturucu madde ticareti yapma" suçundan şüpheli (A) hakkında CMK"nın 135. maddesi uyarınca verilen "iletişimin denetlenmesi" kararı üzerine, (A) ile telefon görüşmesi yapan ve belirtilen suça iştirak ettiği ileri sürülen (B) hakkında aynı konuda bir karar alınmadan, bu kişiler arasındaki telefon konuşmaları (B) aleyhinde delil olarak kullanılabilir mi? Başka bir ifadeyle, telefon konuşmaları (B) yönünden "hukuka aykırı olarak elde edilmiş" delil midir?
B) SOMUT OLAY, YEREL MAHKEMENİN KABULÜ VE YARGITAY 10. CEZA DAİRESİ ÇOĞUNLUĞUNUN GÖRÜŞÜ:
1- Somut olayda, "uyuşturucu madde ticareti yapma" suçunu işlediği ileri sürülen şüpheli Gazi"nin telefonu hâkim kararıyla dinlemeye alınmış, ancak sanık Tuna"nın bu sanıkla yaptığı telefon konuşmaları hâkim veya Cumhuriyet savcısının kararı olmadan dinlenmiş ve kayda alınmıştır.
2- Yerel Mahkeme, aleyhinde başka delil bulunmayan sanık Tuna hakkında, telefon konuşmalarına dayanarak, zincirleme olarak yedi kez uyuşturucu madde ticareti yaptığını kabul etmek suretiyle mahkûmiyet hükmü kurmuştur.
3- Dairemiz çoğunluğu tarafından, sanığın isnat olunan suçları işlediği kabul edilerek; temel hapis cezasının fazla tayin edildiği ve 07.03.2011 dışındaki tarihlerde ele geçirilen maddelerle ilgili ekspertiz raporları varsa getirtilmeden, yoksa rapor alınmadan eksik araştırma ile hüküm kurulduğu gerekçesiyle Tuna hakkındaki hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
C) KONUYA İLİŞKİN ULUSLARARASI VE ULUSAL DÜZENLEMELER:
1- Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin (AİHS"nin) 8. maddesinin 1. fıkrasına göre, “Her kişi özel ve aile yaşamına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir. Bu hakların kullanılmasına resmî bir makamın müdahalesi demokratik bir toplumda millî güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suçların önlenmesi, sağlığın veya ahlâkın ve başkasının hak ve özgürlüklerinin korunması için zorunlu bulunduğu ölçüde ve kanunla düzenlenmesi koşuluyla olabilir.”
AİHS"nin başlangıç bölümünde,“Aşağıda imzası bulunan Avrupa Konseyi üyesi hükümetler, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 10 Aralık 1948"de ilan edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirisi"ni, bu Bildiri"nin, metninde açıklanan hakların her yerde ve etkin olarak tanınmasını ve uygulanmasını sağlamayı hedef aldığını, ...Avrupa devletlerinin hükümetleri sıfatıyla, Evrensel Bildiri"de yer alan bazı hakların ortak güvenceye bağlanmasını sağlama yolunda ilk adımları atmayı kararlaştırarak, aşağıdaki hususlarda anlaşmışlardır: ...” denilmiştir.
AİHS"nin 53. maddesinde, “Bu Sözleşme hükümlerinden hiçbiri, herhangi bir Yüksek Sözleşmeci Taraf’ın yasalarına ve onun taraf olduğu başka bir Sözleşme’ye göre tanınabilecek insan haklarını ve temel özgürlükleri sınırlayamaz veya onlara aykırı düşecek şekilde yorumlanamaz.” hükmü öngörülmüştür.
2- İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 12. maddesinde, “Hiç kimse, özel hayatı, ailesi, meskeni veya yazışması hususlarında keyfi karışmalara, şeref ve şöhretine karşı tecavüzlere maruz kalamaz. Herkesin bu karışım ve müdahalelere karşı kanun ile korunmaya hakkı vardır.” denilmek suretiyle, kişilerin yazışması ve özel hayatı koruma altına alınmıştır.
3- Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 17. maddesinde, “Hiç kimsenin özel ve aile yaşamına, konutuna veya haberleşmesine keyfi veya hukuka aykırı olarak müdahale edilemez; onuru veya itibarı hukuka aykırı saldırılara maruz bırakılamaz. Herkes bu tür saldırılara veya müdahalelere karşı hukuk tarafından korunma hakkına sahiptir.” hükmüne yer verilmiştir.
Böylece uluslararası metinlerde haberleşme özgürlüğü ve haberleşmenin gizliliği, “bir temel insan hakkı” olarak kabul edilip koruma altına alınmıştır.
4- Anayasa’nın 22. maddesinde, “Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde karar kendiliğinden kalkar.” hükmü yer almaktadır.
5- Anayasa"nın 12, 13 ve 14. maddelerine göre;
a) Temel hak ve hürriyetlerden vazgeçilemez ve bunlar başkasına devredilemez.
b) Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.
c) Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete ve kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz.
6- 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun (CMK"nın) 135. maddesinde, bir suç nedeniyle yapılan soruşturma kapsamında, şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişiminin tespitinin, dinlenmesinin ve kayda alınmasının yani (haberleşmesinin gizliliğine müdahale edilebilmesinin) koşulları ve biçimsel kuralları belirlenmiş; bu soruşturma tedbirinin hangi suçlar için uygulanabileceği sınırlı olarak sayılmıştır.
Buna göre, şüphelinin telefonu ancak hâkim kararı ile ya da gecikmesinde sakınca bulunan durumlarda Cumhuriyet savcısının yazılı kararı ile dinlenebilir. Dinlemeye Cumhuriyet savcısı karar vermiş ise, bu kararın derhal hâkimin onayına sunulması gerekir. Hâkim bu kararı onaylamadığı takdirde, telefon dinleme tedbiri derhal kaldırılır.
7- CMK"nın “Tesadüfen elde edilen deliller” başlığını taşıyan 138. maddesinin ikinci fıkrasında ise, “Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi sırasında, yapılmakta olan soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi olmayan ve ancak, 135 inci maddenin altıncı fıkrasında sayılan suçlardan birinin işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delil elde edilirse; bu delil muhafaza altına alınır ve durum Cumhuriyet Savcılığına derhâl bildirilir.” denilmiştir.
D) KONUYLA İLGİLİ NORMLARIN YORUMU:
1- AİHS"nin başlangıç bölümü ve 53. maddesi hükümlerine göre;
a) AİHS insan haklarını ve temel özgürlükleri asgari ölçüde koruyan bir sözleşmedir. Zamanla koruma sınırlarının genişletilmesi amaçlanmıştır.
b) AİHS"ye taraf olan devletler, iç hukuklarında insan haklarını ve temel özgürlükleri daha fazla koruyacak düzenlemeler yapabilirler veya bu konuda başka bir sözleşmeyi kabul edebilirler. AİHS"nin hiçbir hükmü, bu nitelikteki düzenlemelere aykırı düşecek şekilde yorumlanamaz. Başka bir anlatımla, AİHS"ye taraf olan devletlerin, iç hukuklarında veya kabul ettikleri başka bir sözleşmede yer alan insan haklarını ve temel özgürlükleri daha fazla koruyan hükümlerin, AİHS"ye aykırılığı ileri sürülemez.
2- Temel hak ve özgürlükleri asgari ölçüde koruyan uluslararası sözleşmelerin ve anayasanın bu konudaki hükümleri, temel hak ve özgürlükleri daraltacak şekilde yorumlanamaz. Buna karşın, temel hak ve özgürlüklerin yasalarla daha fazla korunması mümkündür.
3- Temel hak ve özgürlüklere müdahalenin, kural olarak, hâkim kararına bağlanarak teminat altına alınmasınındaki amaç, suçluları değil, masumları korumaktır.
4- 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 135. maddesinde şüpheli veya sanığın iletişiminin denetlenebilmesinin koşulları ve kuralları belirlenmiştir. Bunun için;
a) İlgili maddede sınırlı olarak sayılan suçların işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması ve başka suretle delil elde edilememesi,
b) Hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının kararı
Gerekmektedir.
5- CMK"nın 138. maddesine göre, soruşturması yapılan suç dışında ancak CMK"nın 135. maddesinde sınırlı olarak sayılan suçlardan birine ait delil elde edilmesi halinde durumun Cumhuriyet savcısına bildirilmesi gerekmektedir. Başka bir suçun işlendiğine ilişkin ilk tespit "tesadüfen elde edilen delil" olarak adlandırılmıştır. Bu durumda Cumhuriyet savcısı yeni bir soruşturma başlatabilecektir. CMK"nın 135. maddesine göre bu suçla ilgili olarak şüpheli hakkında iletişimin denetlenmesi kararı alınabilecektir.
6- Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 135. maddesinin 7. fıkrasına göre, bu maddede belirlenen esas ve usuller dışında hiç kimse, bir başkasının telekomünikasyon yoluyla iletişimini dinleyemez ve kayda alamaz.
7- Anayasa"nın 38. maddesinin 6. fıkrası ile CMK"nın 217. maddesinin 2. fıkrasına göre, hukuka aykırı olarak elde edilen deliller hükme esas alınamaz.
8- Öte yandan, Türk Ceza Kanunu"nun 133. maddesinde, kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaların rıza dışında dinlenmesi, kayda alınması ve kaydedilerek elde edilen verilerin ifşa edilmesi suç olarak düzenlenmiştir.
E) KONUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ:
1- Gerekli koşullar bulunduğunda, bir kişinin telefonunun dinlenmesi ya da konuşmalarının kayda alınması için hâkim veya Cumhuriyet savcısından alınan karar, sadece o kişinin temel hakkına müdahale yetkisi verir. Hakkında karar bulunmayan kişilerin telefonunun dinlenmesi ya da konuşmalarının kayda alınması bu kişiler yönünden “hukuka aykırı delil” niteliğindedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi"nin (AİHM"nin) Lambert-Fransa kararı da bu doğrultudadır.
2- Sanık Tuna"nın telefon konuşmaları, soruşturması yapılan suçla ilgili olduğu için, bu sanık hakkında da ayrıca CMK"nın 135. maddesi kapsamında "iletişimin denetlenmesi" kararı alınması gerekirdi. Böyle bir karar alınmadan telefon konuşmalarının dinlenmesi ve kayda alınması hukuka aykırıdır.
Sanık Tuna"nın telefon konuşmalarını "tesadüfen elde edilen delil" olarak kabul etmek de mümkün değildir. Çünkü bu konuşmalar soruşturması yapılan suçla ilgilidir.
3- Anayasa"nın 38. maddesinin 6. fıkrası ile CMK"nın 217. maddesinin 2. fıkrasına göre, hukuka aykırı olarak elde edilen deliller hükme esas alınamaz. Bu hükümler mutlak olup herhangi bir istisnasına yer verilmemiştir.
4- Türk Ceza Kanunu"nun 133. maddesine göre, kayda alan açısından suç oluşturan verilerin hukuka uygun olarak elde edildiğini ve delil olarak kullanılabileceğini savunmak mümkün değildir.
5- Gerek Anayasa gerekse Ceza Muhakemesi Kanunu"nda, hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin hükme esas alınamayacağı öngörülmüş olup bunun istisnasına yer verilmemiştir. "Kamu yararı" ve benzeri nedenlerle, hukuka aykırı olarak elde edilen delilin hükme esas alınmasına olanak yoktur.
6- Hakkında "iletişimin denetlenmesi kararı bulunmadığı için", sanık Tuna"nın telefon konuşmaları "hukuka aykırı olarak elde edilmiş delil" niteliğindedir ve hükme esas alınamaz. Aksinin kabulü halinde açık bir "hak ihlali" söz konusu olur ve bu durum "hukuk devleti ilkesi" ile bağdaşmaz.
7- Çoğunluğun telefon konuşmalarına dayanarak, sanık Tuna"nın isnat olunan suçları işlediğinin sabit olduğuna ilişkin görüşü Uluslarası ve ulusal normlara aykırıdır.
8- Sanık Tuna"nın, hukuka aykırı olarak elde edilen telefon konuşmaları dışında, atılı suçları işlediğine ilişkin delil bulunmadığından, sanık hakkında beraat yerine mahkûmiyet hükmü kurulması yasaya aykırıdır.
F) SONUÇ:
Sanık Tuna hakkındaki hükmün, sanığın beraatine karar verilmesi gerektiğine ilişkin değişik gerekçeyle bozulması gerekir. 04.07.2014
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.