Davacı, 21.4.1984 -23.3.2000 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa kapsamında Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava, davacının 21.04.1984-23.03.2000 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa kapsamında Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacının 21.04.1984-21.09.1984 tarihleri arasında vergi, mesleki kuruluş ve esnaf sicil kaydı olmadığı gerekçesiyle; 02.08.1990-12.02.1999 tarihleri arasında da 19.04.2000 tarihli dilekçesiyle sadece vergi kaydı esas alınarak zorunlu Bağ-kur sigortalısı sayılması gerektiğini talep ettiğinden davanın reddine karar verilmiştir.
01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren, 1479 sayılı Yasa’nın 24. maddesi ilk şekliyle, sigortalılığın oluşumu için, kendi ad ve hesabına bağımsız çalışma olgusunun gerçekleşmesi yanında, ayrıca, kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı olma koşulunu da aramıştır. Bu kuruluşlara kayıt tarihi ise, sigortalılığın başlangıcı yönünden, yasal karine kabul edilmiştir. 04.05.1979 tarihinde yürürlüğe giren 2229 sayılı Yasa, Bağ-Kur’lu olabilme yönünden, söz konusu 24. maddenin öngördüğü meslek kuruluşlarına kayıtlı olma koşulunu kaldırmış, sadece yasanın temel ilkesi olan kendi ad ve hesabına çalışma koşulunun gerçekleşmesi durumunda, sigortalılığın oluşacağını yeterli görmüştür. Buna karşın, 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı yasa bağımsız çalışanların sigortalı olabilmeleri yönünden vergi yükümlülüğünü öngörmüş, vergiden muaf olanların da kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı olmaları durumunda yine sigortalı sayılacaklarını kabul etmiştir. Nihayet, 22.03.1985 yürürlük tarihli 3165 sayılı Yasa, sigortalılığa karine yönünden vergi kaydının, bu kaydın bulunmaması veya vergiden muaf olunması halinde, esnaf ve sanatkar sicili veya kanunla kurulu meslek kuruluşu kayıtlarının esas alınacağını belirlemiştir.
Davacının şahsi sicil dosyasının incelenmesinden, 11.07.1986 tarihli giriş bildirgesine istinaden, 21.04.1984 tarihi itibariyle Bağ-Kur sigortalısı olarak kayıt ve tescilinin yapıldığı, ancak daha sonra davacının 19.04.2000 tarihli dilekçesiyle sadece vergi kaydı esas alınarak zorunlu Bağ-kur sigortalısı sayılması gerektiğini talep ettiği dilekçesi dikkate alınarak 21.09.1984-02.08.1990; 09.02.1999-23.03.2000 tarihleri arasında zorunlu Bağ-kur sigortalısı sayıldığı anlaşılmaktadır.
Davacının 17.10.1984 tarihinden itibaren devam eden oda kaydı ve esnaf ve sanatkar sicil kaydı ile 21.09.1984-02.08.1990; 09.02.1999-23.03.2000 tarihleri arasında vergi kaydı bulunmaktadır. Davacının 21.04.1984-21.09.1984 tarihleri arasında vergi kaydı, esnaf ve sanatkar sicili kaydı veya kanunla kurulu meslek kuruluşu kaydı bulunmadığından zorunlu Bağ-Kur sigortalısı değildir. Ancak davacının, 12.09.1990 tarihinden itibaren 27.04.2000
tarihine kadar devam eden prim ödemeleri mevcuttur. 21.04.1984-12.02.1999 dönemine ait prim borç ve cezalarını Kuruma icra takibi sonunda ve 1992 affından da yararlanarak ödediği anlaşılmaktadır. Davalı Kurum’un geçmişe yönelik (uyuşmazlık konusu dönemi de kapsar şekilde) prim tahsil etmesi ve uzun süre bu primleri kullanması ve daha sonra davacının sigortalılığını iptal etmesi Medeni Kanun’un 2. maddesinde ifadesini bulan objektif iyi niyet kurallarıyla bağdaşmayacaktır. Sosyal güvenlik kurumlarının anayasal görevlerini yerine getirirken, sigortalılara karşı olabildiğince yasal haklarını hatırlatması ve bu durumlarını izlemesi zorunlu görev olarak ortaya çıkar. Bağ-Kur’un bu anayasal sosyal güvenlik ödevinin gereği olarak, sigortalısını uyarmaması sonucu, primleri tahsil edilen sürelerin 1479 sayılı yasaya tabi zorunlu sigortalı olarak kabul edilmesi gerekmektedir. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 01.10.1997 gün ve E: 1997/10-578, K: 1997/758; 24.09.2003 gün ve 2003/10-489, 2003/490 sayılı kararı da bu doğrultudadır. Öte yandan davacının vergi kaydı olmasa da, oda ve esnaf sicil kaydının mevcut olduğu 02.1990-09.02.1999 tarihleri arasında önceden tescil edilmiş olduğu da açıktır. Bu durumda davalı Kurumun önceden tescil edilen ve 1479 sayılı yasanın 24. maddesinin öngördüğü koşulları taşıyan davacıyı 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı yasa ile değişik 24. maddesine yanlış anlam vermek suretiyle sigortalılığını iptal etmesi yerinde değildir. Davacının bu davada Bağ-Kur sigortalılığının geçerli sayılmasına karar verilmesini istediği görülmektedir. Davacının daha önce Bağ-Kur’a verdiği 19.04.2000 tarihli matbu dilekçesi, sosyal güvenlik hakkıyla ilgili kamu düzenine ilişkin bu hizmet tespiti davasında dikkate alınamaz. Bağ-Kur Kanununun 26.maddesine göre sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemez ve kaçınılamaz. Ayrıca Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15.10.2003 gün ve E:2003/21-579, K:2003/570 sayılı kararında da belirtildiği gibi, 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı yasa ile yapılan değişiklik, değişiklikten önceki mevzuatın öngördüğü koşullara sahip olması nedeniyle sigortalı olanların sigortalılıklarına son vermemekte, değişikliğin yürürlüğe girdiği tarihlerde Bağ-Kur’a yeni kayıt ve tescil edilecekler için yeni düzenlemeler öngörmektedir. Tersinin kabulü kazanılmış hakları ortadan kaldırmak olur ki, bu durumun kabulüne, yasaca ve hukukça olanak olmadığı ortadadır. Bu nedenle, davacının 01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı yasanın 24. maddesindeki koşullara göre 21.04.1984 tarihinde başlayan zorunlu sigortalılığına geçerlilik tanınarak uyuşmazlık konusu 21.04.1984-09.02.1999 döneminde de zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılması gerekmektedir.Belirtilen nedenlerle davanın kabulü yerine reddine karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 29.01.2009 gününde oy birliği ile karar verildi.