Hukuk Genel Kurulu 2020/264 E. , 2020/482 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki "işçilik alacakları” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Adana 4. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 22.12.2015 tarihli ve 2014/193 E., 2015/998 K. sayılı karar davalılar vekillerinin temyizi üzerine, Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 04.03.2019 tarihli ve 2017/20537 E., 2019/4865 K. sayılı kararıyla bozulmuş, yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonunda gereği görüşüldü:
4. 1 Ekim 2011 tarihinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) yürürlüğe girmiş, anılan Kanun’un 450. maddesiyle de 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ek ve değişiklikleriyle birlikte tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır. Bununla birlikte yasa koyucu uygulamada birtakım sorunların ortaya çıkmasını engellemek için Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda geçiş hükümlerini ayrıca düzenlemiştir.
5. Bu bağlamda 6100 sayılı HMK’nin geçici 3. maddesi;
(1) Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilan edilerek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
(2) Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur (Ek cümle: 1/7/2016-6723/34 md). Bu kararlara ilişkin dosyalar bölge adliye mahkemelerine gönderilemez.
(3) Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
6. Yukarıdaki madde metninden, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilmiş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanun’un 26.09.2004 tarih ve 5236 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı açıkça anlaşılmaktadır.
7. Bilindiği üzere, 21.07.2004 tarihli ve 25529 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak, öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren, 14.07.2004 tarih ve 5219 sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” yürürlük tarihinden sonra yerel mahkemelerce verilen hükümler yönünden 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427. maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını bir milyar TL; yine yürürlük tarihinden sonra Yargıtay Daireleri ve Hukuk Genel Kurulunca temyiz incelemesi sonucunda verilen kararlara karşı karar düzeltme yoluna gidilebilmesi için 440/III-1. maddesinde aranan parasal sınırı da altı milyar TL olarak değiştirmiştir. 5219 ve 5236 sayılı Kanunlara göre katsayı artışı uygulanarak bu sınırlar arttırılmıştır.
8. Direnme kararının verildiği 27.11.2019 tarihinde bu miktar 3.200,00TL’dir.
9. 16.07.1981 tarihli ve 2494 sayılı Kanun’un geçici maddesi ile temyiz ve karar düzeltme sınırlarına ilişkin değişikliklerin, Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra verilecek nihai kararlara yönelik temyiz ve karar düzeltme istemleri hakkında uygulanacağı belirtilmiş; dolayısıyla, dava hangi tarihte açılmış olursa olsun, temyiz ve karar düzeltme sınırlarının saptanmasında, hakkında bu yollara başvurulan hükmün verildiği tarihteki yasal durumun esas alınacağı kabul edilmiştir.
10. Bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken, temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise, ona bağlı kalınmalıdır. Buradaki “karar” teriminin, yerel mahkemenin, Özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını da kapsayacağında duraksama bulunmamaktadır.
11. Yeri gelmişken eldeki davada temyize konu alacak miktarının ne olduğunun açıklanmasında yarar vardır:
12. Davacı eldeki alacak davası ile fazla çalışma ücreti alacağının yanı sıra kıdem ve ihbar tazminatları, yıllık izin ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının da tahsilini istemiştir. Mahkemece verilen karar, Özel Dairece davalılarının sair temyiz itirazlarının reddi ile tediye makbuzuyla ödenen miktarlar mahsup edildiğinde kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücreti alacağının bulunmadığının anlaşıldığı, dava açıldıktan sonra yapılan söz konusu ödemeler dikkate alındığında bahsi geçen alacaklar yönünden karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm kurulması gerektiği, diğer taraftan yıllık izin ücreti alacağı hesabında davacının imzasını içeren ücret bordrolarında kullanıldığı belirtilen yıllık izin sürelerinin belirlenen alacak tutarından mahsup edilmesinin hatalı olduğu ve fazla çalışma ücreti alacağı talebinin reddinin gerektiği gerekçeleriyle bozulmuştur. Mahkeme tarafından fazla çalışma ücreti yönünden direnilmesine, diğer bozma sebeplerine uyulmasına karar verildikten sonra, kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücreti alacağı bakımından ödeme sebebiyle konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, net 2.105,47TL fazla çalışma ücreti alacağından taleple bağlı kalınarak 100,00TL, net 134,22TL ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağından taleple bağlı kalınarak 100,00TL’nin davalılardan tahsiline, hafta tatili ücret alacağına ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
13. Bu durumda mahkeme tarafından sadece fazla çalışma ücreti alacağı yönünden direnilmesi ile hesaplanan ve %30 karineye dayalı indirim uygulanarak belirlenen net 2.105,47TL fazla çalışma ücreti alacağından fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak suretiyle 100,00TL’nin hüküm altına alınmasına göre, belirtilen ve direnmeye konu olan bu miktar direnme kararının verildiği 27.11.2019 tarihinde temyiz kesinlik sınırı olan 3.200,00TL’nin altında olduğundan anılan karara karşı temyiz yasa yoluna gidilmesi miktar itibariyle mümkün değildir.
14. Şu hâlde davalılar vekillerinin direnme kararına yönelik temyiz isteminin miktar itibari ile reddine karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
Davalılar vekillerinin direnme kararına yönelik temyiz isteminin miktar itibariyle kesin olduğundan REDDİNE,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine, 30.06.2020 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.