3. Hukuk Dairesi 2016/16652 E. , 2017/6985 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tedbir nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, dava dilekçesi ile, tarafların 1978 yılında evlendiklerini, 10 yıl öncesine kadar evliliğin yolunda gittiğini, davalının sorumsuz davranışları, birlik yükümlülüklerine uymaması sebebiyle taraflar arasında geçimsizliğin başladığını, davalının müvekkiline hakaret ettiğini, şiddet uyguladığını, içki, sigara, gece hayatı gibi kötü alışkanlıkları olduğunu, başka bir kadınla ilişkisi olduğunu; müvekkilinin bu baskı ve şiddete 2010 yılındaki darp ve kovma olayına kadar dayandığını, ancak bu tarihte bir kaç parça eşyasını da alarak babasının evine gittiğini, tarafların o tarihten beri ayrı yaşadıklarını; davalının bu süre zarfında eşini hiç aramadığını, maddi ve manevi olarak ilgilenmediğini, emekli olduğunu ve 3.000 TL maaş aldığını, ayrıca halen çalışmakta olup 3.000 TL aylık gelirinin de bulunduğunu, mercedes marka bir aracının olduğunu; müvekkilinin ise hiç bir gelirinin bulunmadığını, yaşı ve sağlık durumu itibari ile çalışmasına imkan olmadığını beyanla adli yardım taleplerinin kabulü ile; müvekkili için 2.000 TL tedbir nafakasına hükmedilmesine, bu nafakanın gelecek yıllarda mahkemece belirlenecek oranda artışına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde; dava dilekçesindeki iddiaların asılsız olduğunu, davacının evi terk etmesinde kusurlu olmadığını, işçi emeklisi olduğunu, 2.700 TL emekli maaşı olduğunu, müşterek çocuk ve kendisinin borçlarından dolayı çektiği krediler sebebiyle 1.250 TL kredi borcu kesildiğini, ayrıca kredi kartı borcundan dolayı 275 TL ödemesi bulunduğunu, emekli maaşından sırada bekleyen icralarında kesilmeye başlayacağını, 550 TL kira ödediğini, eline 600 TL para kaldığını; çalışarak 3.000 TL daha gelir elde ettiğinin de doğru olmadığını, epilepsi hastası olduğunu, bu nedenle çalışmasının mümkün olmadığını; mercedes marka aracın müşterek çocuk Mehmet"e ait olduğunu, onun borçları sebebiyle aracın kendi üzerine kayıt ettirildiğini, zaten aracın değerinin 7.000-8.000 TL civarında olduğunu, davacının müşterek evi tamamen kendi iradesiyle terk ettiğini ve maddi durumunun kendisinden daha iyi olduğunu savunarak; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile, dava tarihinden geçerli olmak üzere aylık 350 TL tedbir nafakasının her ay davalıdan alınarak davacıya verilmesine, takdir edilen nafakanın her yeni yıl 4 Şubat tarihi itibariyle TÜFE oranında artışına karar verilmiş; hüküm süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, ayrı yaşamda haklılık nedenine dayalı olarak açılmış, tedbir nafakası talebine ilişkindir.
Türk Medeni Kanunu"nun 197.maddesine göre, ayrı yaşamakta haklı olan eş diğer eşten tedbir nafakası isteminde bulunabilir. Tedbir nafakasının niteliği ve yasal düzenlemeler gereği eşler evlilik birliğinin giderlerine güçleri oranında katılmak zorundadırlar (TMK.madde 186/son). Buna göre, evlilik birliğinin ortak giderleri olan kira, elektrik, yakıt, su ve benzeri giderlere davalı eş katılmak zorundadır.
Bu bağlamda; tedbir nafakası miktarı tayin edilirken, birliğin giderlerine katılmada eşlerin "ekonomik güçleri" ile müşterek yaşam sırasında davalının eş ve çocuklarına sağlamış olduğu yaşam düzeyi dikkate alınmalı, hakim; eşlerin birlikte yaşarken sürdürdükleri hayat seviyelerinin ayrı yaşamaları halinde de korumaları gerektiğini gözetmelidir.
Nafaka takdirinde, tarafların ekonomik durumları tam ve sağlıklı araştırılıp, gerçekleşen ekonomik ve sosyal durumlarına ve TMK"nun 4.maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun bir miktar nafakaya hükmedilmelidir.
Somut olayda; mahkemece, davalı eşin kolluk araştırması yaptırılmamıştır.
Hal böyle olunca; davalının ekonomik ve durumu tam ve sağlıklı bir biçimde araştırılıp, geliri saptanarak, oluşacak sonuç dairesinde bir hüküm verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.