1. Hukuk Dairesi 2016/1741 E. , 2016/2571 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ-TAŞINMAZIN TESLİMİ-ECRİMİSİL
Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi, taşınmazın teslimi ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, taşınmazın boş olarak teslimi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Davacı vekili, davacı bankanın maliki olduğu kat mülkiyeti kurulu 2814 ada 21 parseldeki 11 nolu meskenin, 06.10.2008 tarihinde yapılan satış protokolü doğrultusunda davalıya satışının vaat edilerek aynı tarihte zilyetliğinin de devredildiğini, ancak davalının zamanında ödemelerini gerçekleştirmemesi sebebi ile protokolün 3. maddesi hükmü gereğince noter kanalı ile keşide edilen 07.05.2010 tarihli ihtarname ile tek taraflı olarak sözleşmenin feshedildiğini buna rağmen davalının taşınmazı teslim etmeyerek haksız yere işgal etmeye devam ettiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesine, taşınmazın boş olarak teslimine, 06.10.2008 tarihinden 10.05.2010 tarihine kadar 56.666,87.-TL"nin temerrüt tarihinden itibaren, ihtarname tarihinden taşınmazın teslim edileceği tarihe kadar ise aylık 2.926.-TL ecrimisilin, %53 faiz oranları ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalının ticaret sicil gazetesinde yeralan adresine Tebligat Kanunu"nun 35. maddesine göre tebligat yapılmış, davalı savunma getirmemiştir.
Mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmenin davacı tarafça tek taraflı olarak haklı yere feshedildiği ve kayden davacıya ait taşınmazda davalının fuzuli şagil olduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile 56.438,50.-TL ecrimisilin dava tarihinden itibaren %53 temerrüt faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun (TTK) 6335 Sayılı Yasa ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre; her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı yasanın 5/3.maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler uyarınca Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde olduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının, TTK’da ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 6335 sayılı Yasa ile değişik 4. maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nun 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise; tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların, Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği kuşkusuzdur.
Somut olaya gelince; eldeki davanın 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunun (TMK) Eşya Hukuku başlıklı 4. kitabında düzenlenmiş gayrimenkul mülkiyetine ilişkin 683. maddesine dayalı mülkiyet hakkının korunmasına yönelik dava olduğu, uyuşmazlığın tarafların ticari işletmesiyle ilgisinin olmadığı, davanın bu özelliği itibariyle mutlak ve nispi ticari dava olarak nitelendirilemeyeceği, Asliye Ticaret Mahkemelerinin uzmanlık gerektiren ticari davalara bakmakla görevli özel nitelikli mahkemeler olduğu, eldeki davada ise uyuşmazlığın TMK’nun 683. ve devamı maddeler uygulanmak suretiyle çözüme kavuşturulacağı, taraflar arasında Türk Ticaret Kanunu hükümleri veya özel kanun hükümlerinin uygulanmasını gerektirir ticari bir uyuşmazlık bulunmadığı hususları bir bütün halinde değerlendirildiğinde davada genel mahkemelerin görevli olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Aksi düşünce, Asliye Ticaret Mahkemelerinin kuruluş amacına ve niteliğine aykırı olacaktır.
Hâl böyle olunca; görevin kamu düzenine ilişkin olduğu ve yargılamanın her aşamasında resen gözetilmesi gerektiği değerlendirilerek, mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esası hakkında karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün belirtilen nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların şimdilik incelenmesine yerolmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.