17. Hukuk Dairesi 2015/1401 E. , 2017/7602 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
- K A R A R -
Davacı vekili, davalıların sürücüsü, maliki ve zorunlu trafik sigortacısı olduğu aracın yaya müvekkiline çarpması sonucu müvekkilinin hayati tehlike geçirecek şekilde yaralandığını, çiftçi olan müvekkilinin 1 yıldan fazla süre çalışamadığını, tarla ve bahçe işleri için yardımcı tuttuğunu, hastanede yattığı sürede kurum yardımları dışında bir kısmı belgelendirilemeyen, bir kısmı da tedavi sürecinde belli olacak tedavi ve yol gideri yaptığını, elem çektiğini beyanla, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 500 TL (işgücü) kazanç kaybı, 500 TL yardımcı gideri, 3.500 TL tedavi gideri ve 5.000 TL manevi tazminatın olay gününden işleyecek faizi ile davalılardan (davalı sigorta şirketi poliçe limiti ile sınırlı ve ödeme yükümlülüğünün başladığı tarihten itibaren faizden sorumlu olmak kaydıyla) müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiş, ıslah dilekçesiyle taleplerini (işgücü) kazanç kaybı bakımından 3.266,69 TL ve tedavi gideri bakımından 6.279,39 TL’ye yükseltmiş, tedavi gideri yönünden SGK davaya dahil edilmiştir.
Davalı ..., davacının 6/8 oranında kusurlu olduğunu, olay anında alkollü olmadığını ve ehliyetinin olduğunu, istenen tazminatın davalı sigorta şirketince karşılanması gerektiğini beyanla davanın reddini savunmuştur.
Davalı ...A.Ş. (Yeni Ünvanı... A.Ş.) vekili, müvekkilinin poliçe limiti ve sigortalı aracın kusur oranıyla sınırlı sorumlu olduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacının davasının kısmen kabul kısmen reddine, 500,00 TL maddi tazminatın davalılar...ve... yönünden kaza tarihi 23/02/2005 tarihinden itibaren davalı ... AŞ yönünden temerrüdün gerçekleştiği dava tarihi 22/03/2010 tarihinden itibaren tahsil tarihine kadar değişken orandaki yasal faiz ile birlikte davalılardan ..., ... ve ... AŞ"den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, 2.766,69 TL maddi tazminatın davalılar ..., ... ve ... AŞ"den tahsili ile davacıya ödenmesine, 3.000,00 TL manevi tazminatın haksız eylem tarihi 23/02/2005 tarihinden itibaren tahsil tarihine kadar değişken orandaki yasal faiz ile birlikte davalılar... ve ..."dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, davacının manevi tazminatta fazlaya ilişkin isteminin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
1086 sayılı HUMK"nın 388. ve 389. maddeleri ile 6100 sayılı HMK"nın karşılık 297/1-2. maddeleri uyarınca, mahkeme kararında; hüküm sonucunun, taraflara yükletilen hak ve sorumlulukların şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde ayrı ayrı ve açıkça gösterilmesi gerekir.
Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur.
Yargıtay"ın hukuka uygunluk denetimi yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hüküm bulunması gerektiği açıktır.
Mahkemece, gerekçe kısmında hem ‘‘davacı, tedavi giderinden dolayı kusur oranına göre talep edebileceği 1.569,85 TL"yi davalılar ..., ... ve ... Kurumu Başkanlığından istemekte haklıdır. İşbu bedele; haksız eylem tarihinden itibaren değişken oranda yasal faiz uygulanmalıdır.’’ denilmiş, hem de ‘‘1.569,85 TL"ye ilişkin hüküm fıkrası kısa kararda çıkmamıştır. Bu
nedenle de; hüküm fıkrası kısa karara göre yazılmıştır.’’ denilmiştir. Hükmün gerekçesi kendi içerisinde çelişkili olup taraflar yönünden şüphe ve tereddüt uyandıracak nitelikte olduğundan, bu yön yukarıda açıklanan yasa maddelerine açık bir aykırılık oluşturduğundan (10.04.1992 gün, 1991/7 Esas-1992/4 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararında da belirtildiği üzere) hükmün bozulması gerekmiştir.
2-Bozma neden ve şekline göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle bozma neden ve şekline göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 12.9.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.