11. Hukuk Dairesi 2012/9386 E. , 2014/770 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL 40. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/03/2012
NUMARASI : 2011/258-2012/70
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 40. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 22/03/2012 tarih ve 2011/258-2012/70 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 14/01/2014 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı vekili Av.E. K., davalı B. Gayrimenkul Değerleme temsilcisi F. D. ve davalı P. Gayrimenkul Değerleme ve Dan. A.Ş. vekili Av. P.. Y.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı sigorta şirketi dışındaki diğer davalıların müvekkiline taşınmazların değerlerini tespit hizmeti verdiğini, davalı sigorta şirketinin de davalı Beta firmasının gerçeğe aykırı değerleme raporu düzenlemesiyle verebileceği zararı sigorta örtüsüne aldığını, müvekkilinin dava dışı firmaya kredi kullandırdığını, ipotek için önerdiği taşınmazların değerlemelerin davalı şirketlerce yapıldığını, gerçeğe aykırı beyanda bulunduklarını, müvekkilinin davalı değerleme şirketlerinin düzenlediği raporlara göre kredi kullandırdığını, zarara sebep olduklarını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 15.000 TL"nin tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilleri ayrı ayrı, davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece, iddia, savunmalar, toplanan kanıtlar ve tüm dosya kapsamına göre, davacının, dava dışı firmaya çeşitli tarihlerde kredi kullandırdığı, teminat için taşınmazlar üzerinde ipotek tesis ettirdiği, taşınmazların değerlerinin tespiti hizmetini sigorta şirketi dışındaki davalıların verdiği, davacının iddia ettiği zarar ile davalı eylemleri arasında illiyet bağı bulunmadığı, ayrıca davacının asıl kredi borçlusuna karşı tüm yasal yolları tükettiği ve buna rağmen alacağını tahsil edemediğini ispatlaması halinde davalılardan zarar talep edebileceği, bu yönde bir evrak sunmadığı, erken açıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, hizmet sözleşmesinin gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle uğranılan zararın tespiti istemine ilişkindir.
Davacı bankanın dava dışı firmalara kredi kullandırdığı, bu kredileri teminat altına almak için taşınmazlar üzerinde ipotek tesis ettirdiği, ipoteklerin tesisi aşamasında taşınmazların değerlerinin tespitinin yapılması bakımından davalı sigorta şirketi dışındaki davalılarla anlaştığı, taşınmazların değerlerinin tespitinin bu davalılarca yapıldığı, davalı sigorta şirketinin de davalı Beta firmasının mesleki sorumluluk sigortacısı olduğu hususları uyuşmazlık konusu değildir. Ayrıca, davacının kullandırdığı kredilerin kredi borcu sorumluları tarafından ödenmediği, yapılan takipler sonucu sigorta şirketi dışındaki davalıların değerleme hizmeti verdikleri taşınmazların icra kanalıyla satıldıkları da dosya kapsamıyla sabittir. Davacı taraf, işbu davasında değer tespiti hizmeti veren davalı şirketlerinin kredi verilmesi aşamasında, kredinin teminatı olarak üzerinde ipotek tesis ettirilen taşınmazların değerlerini gerçeğin çok üzerinde tespit ettiklerini, bu nedenle zarara uğradığını ileri sürmüştür. Mahkemece, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, hüküm doğru değerlendirmeler içermediği gibi, eksik incelemeye de dayanmaktadır. Kredi sözleşmelerinde kredi sözleşmesinin en önemli teminatlarından biri, üzerinde ipotek tesis edilen taşınmazlardır. Kredi alacaklısının, kredi borcunun tamamen veya kısmen ödenmemesi halinde, teminat teşkil eden ve üzerinde ipotek tesis ettirdiği taşınmaz veya taşınmazları sattırmak suretiyle alacağına kavuşması en güvenli yollardan biridir. Ayrıca, taşınmaz ipoteğinin kredi sözleşmesinin kurulması aşamasında da fonksiyonun olduğu, sözleşmenin kurulması ve teminatın belirlenmesinde etkili bulunduğu ticari hayatın bir gerçeğidir. Bu nedenle, davacının kredi alacağını tahsil edememesiyle davalı değerleme şirketinin eylemleri arasında illiyet bağının bulunmadığı yönündeki tespit yerinde değildir. Davacının kredi alacağının asıl sorumlusu kredi borçlusudur. Davacı zararının, davalılar yönüyle kredi alacağının kredi borçlusundan tahsil olanağının kalmaması halinde doğduğunun kabulü gerekmektedir. Mahkemece, tüm yasal yollara tüketilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, bu yönüyle yapılan inceleme yeterli değildir. Davacının, asıl kredi sorumluları hakkındaki yaptığı takiplerin akıbetleri tam araştırılmamış, davacı kredi alacaklısının, dava tarihi itibariyle alacağın asıl sorumlularından tahsil etme imkanı olup olmadığı, zararının doğup doğmadığı incelenmemiştir.
Bu durum karşısında, davacının dava dışı kredi sorumluları aleyhine başlattığı takiplerin akıbetlerinin araştırılması, dava tarihi itibariyle davacı tarafa asıl kredi borçlularından kredi alacağının tahsil etme olanağının bulunmadığı, zararının doğduğu yönünde ispat imkanı tanınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ve eksik incelemeye dayalı hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, takdir olunan 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 14/01/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.