3. Hukuk Dairesi 2015/19412 E. , 2017/6961 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraflarca temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, sahte nüfus cüzdanı ile noterde 14/11/2005 tarihinde düzenlenen vekaletnameye istinaden kendisine araç satıldığını, daha sonra aracın kendisinden alınarak malikine teslim edildiğini, araca karşılık 16.000,00 TL ödeme yaptığını, davalı noterin gerekli dikkat ve özeni göstermediğini, oluşan zarardan sorumlu olduğunu belirterek; fazlaya ilişkin hakların saklı kalması kaydıyla 16.000,00 TL’nin yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davanın zamanaşımına uğradığını, dava konusu işlem nedeniyle beraat ettiğini, aynı işleme dayanılarak açılan davanın reddedildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; vekaletname düzenlenmesi için sunulan kimliğin aldatma kabiliyeti bulunup bulunmadığının bilirkişi raporuyla tespit edilemediği, bu durumun davacı yararına yorumlanması gerektiği, oluşan zararda tamamen kusurlu kabul edilemeyeceği, noterlerin de kasıtlı olmasa da hatalı işler nedeniyle bölüşük kusurlarının olduğu, dava konusu olayda davalının % 40 kusuru bulunduğu, zararın bu oranda oluştuğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü 6.400,00 TL’nin 15/11/2005 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde taraflarca temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Dava; noterin hukuki sorumluluğundan kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Temyize konu uyuşmazlık; noterde düzenlenen araç satış sözleşmesine dayanak belgelerin sahte olması nedeniyle, davacının uğradığını iddia ettiği zarardan, davalı noterin sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Noterlik Kanunu’nun 1.maddesinde; noterliğin bir kamu hizmeti olduğu ve noterin, hukukî güvenliği sağlamak ve anlaşmazlıkları önlemek için işlemleri belgelendirdiği belirtilmiştir. Görevi belge ve işlemlere resmîyet kazandırmak olan noterlerin, yaptıkları işlemler dolayısıyla meydana gelecek zararlardan ötürü sorumlu tutulması bir zorunluluktur.
Noterlerin yaptıkları hizmet dolayısıyla sorumlulukları, 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun 162. maddesinde hüküm altına alınmış olup; stajyer, katip ve katip adayları tarafından yapılmış olsa bile, noterlerin, bir işin yapılmamasından veya hatalı yahut eksik yapılmasından dolayı zarar görmüş olanlara karşı sorumlu oldukları, noterin, ödediği miktar için, işin yapılmaması, hatalı yahut eksik yapılmasına sebep olan stajyer veya noterlik personeline rücu edebileceği hükme bağlanmıştır.
Noterlik Kanunu’nun 162. maddesinde kusurdan söz edilmemiş olup, bu özel bir "kusursuz sorumluluk" türüdür. Bu sorumlulukta noterin çalıştırdığı kişilerin hatalı işlemlerinden de noter sorumludur. Sorumluluktan kurtulması için notere bir hukuki yol tanınmamıştır. Bu bakımdan 162. maddedeki düzenleme, ağırlaştırılmış bir kusursuz sorumluluk niteliğindedir.
Tüm kusursuz sorumluluk hallerinde olduğu gibi zarar gören davacı, davalı noterin kusurunu kanıtlamak zorunda değildir. Zarar gören davacı yalnızca zararla eylem arasındaki uygun illiyet bağını kanıtlamak zorundadır. İlliyet bağının kesildiği durumlarda kusursuz sorumlu olan kişi sorumlu tutulmayacaktır. Mücbir sebep, zarar görenin tam kusuru ve üçüncü kişinin ağır kusuru ile illiyet bağı kesilir ve kusursuz sorumlu olan kişi sorumluluktan kurtulur. Buna göre noter, gerekli özeni gösterdiğini iddia ederek sorumluluktan kurtulamayacaktır. Ancak, gerekli özeni göstermiş olsa bile, zararın doğmasına engel olamayacağını ispat ederek sorumluluktan kurtulabilir. Bu husus nedensellik bağının kesilmesidir. Bunun ispatı da davalı notere aittir.
Noterlik Yasası"nın 72.maddesi gereğince noter, iş yaptıracak kişilerin kimlik ve adresleri ile gerçek isteklerini tamamen öğrenmekle yükümlüdür. Noterin sahte belgeler ile işlem yapması hatalı ve eksik bir işlemdir.
Dosyanın incelenmesinde; sahte nüfus cüzdanı kullanılarak davalı noter tarafından düzenlenen vekaletnameye istinaden davacıya araç satışı yapıldığı, davalının sahte kimlik belgesine dayanarak vekaletname verilmesi işlemini tamamlamış olması özen yükümlülüğünün kusurlu şekilde aksattığını gösterdiği, noterin eylemi ile meydana gelen zarar arasında illiyet bağının kesilmediği açıktır. Bu nedenle davalı noterin sorumluluğu cihetine gidilmelidir.
Türk Borçlar Kanununun 52. maddesine göre “Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir.
Zarara hafif kusuruyla sebep olan tazminat yükümlüsü, tazminatı ödediğinde yoksulluğa düşecek olur ve hakkaniyet de gerektirirse hâkim, tazminatı indirebilir.
Mahkemece; davalının kusursuz sorumlu olduğu nitelendirildikten sonra zarar nedeniyle % 40 oranında bölüşük kusurlu olduğunun belirtildiği, kalan % 60 kusur oranının dağılımına ilişkin gerekçe oluşturulmadığı görülmektedir. Müterafik kusur indirimi yapılabilmesi için davacının zarar gören sıfatıyla zarara razı olması, doğmasına, artmasına etkili olması yada davalının durumunu ağırlaştırması gerekmektedir. Dava konusu olayda davalı noterin oluşan zarardan tamamen sorumlu olduğu gözetilmeksizin bölüşük kusuru bulunduğu belirtilerek kusur indirimi yapılması doğru görülmemiştir.
../...
-3-
O halde; mahkemece sahte kimlik kullanılarak vekaletname düzenlemesi nedeniyle davalı noterin oluşan zarardan tamamen sorumlu olduğu dikkate alınarak zararın tamamına hükmedilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde bölüşük kusur indirimi yapılması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ:Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalı tarafın temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.