Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/1601
Karar No: 2020/477
Karar Tarihi: 24.06.2020

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1601 Esas 2020/477 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/1601 E.  ,  2020/477 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi



    1. Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Soma 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacılar vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacılar İstemi:
    4. Davacılar vekili, müvekkillerinin Turgutalp Köyü 456 parsel sayılı taşınmazın maliki olduklarını, taşınmazın bulunduğu bölgede yapılan kadastro çalışmaları sırasında komşu 461 parsel malikinin itirazı üzerine Bergama Bölgesi Tapulama Komisyonunun 13.04.1977 tarih ve 108 numaralı kararı ile 456 parsel sayılı taşınmazla davalıların murisi Hasan ..."ın maliki olduğu 455 parsel sayılı taşınmazın sınırının yanlış ölçüldüğünden bahisle 456 parselin 1675 m2 olarak tespit edilen yüzölçümünün 3660 m2, 455 parselin de 2137 m2 olarak tespit edilen yüzölçümünün 620 m2 olarak değiştirildiğini, bu karara göre tapuda tescil yapıldığını, ancak davalılar murisi Hasan ..."ın komisyon kararının iptali için dava açtığını, yapılan yargılama sonucunda Soma Tapulama Mahkemesinin 1977/40 E., 1980/30 K. sayılı ilamı ile 108 numaralı komisyon kararının 455 parselle ilgili kısmının iptaliyle taşınmazın itiraz öncesi gibi 2137 m2 olarak davalılar murisi adına kayıt ve tesciline karar verildiğini, kararın kesinleşip buna göre sicil kaydı oluşturulduğunu, ancak davacılar murisinin mülkiyet hakkı söz konusu olduğu hâlde Soma Tapulama Mahkemesindeki davaya dâhil edilmediği gibi Komisyon Kararının 456 parselle ilgili kısmı hakkında da bir karar verilmediğini, böyle olunca 456 parselin yüzölçümünün 3660 m2 olarak kaldığını ve bu şekilde mükerrer olarak sicil kaydı oluştuğunu ileri sürerek, oluşan bu yolsuz tescilin davalılara ait 455 parselin 2137 m2 olan tapu kaydının iptal edilerek 620 m2"ye düşürülmesi suretiyle düzeltilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalılar Cevabı:
    5.1. Davalı ... vekili; dava konusu taşınmaza ilişkin Soma Tapulama Mahkemesinin 1977/40 E. ve 1980/30 K. sayılı ilamının kesin hüküm niteliğinde olduğunu, mahkeme kararının uygulanması neticesinde yolsuz tescil durumunun oluşmayacağını, mahkemece verilen kararı uygulamakla yükümlü olan idarenin bir kusuru bulunmadığından müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, hak düşürücü sürenin de geçtiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    5.2. Diğer davalılar vekili de; kesin hüküm bulunan bir konuda ikinci bir dava açılmasının mümkün olmadığını, mahkeme kararı ile yapılmış bulunan tescilin yolsuz da olmayacağını, ayrıca hak düşürücü sürenin geçirildiğini savunarak, davanın esasa girilmeden reddine karar verilmesini istemiştir.
    İlk Derece Mahkemesi Kararı:
    6. Soma 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.10.2012 tarihli ve 2011/10 E., 2012/444 K. sayılı kararı ile; Soma Tapulama Mahkemesindeki dava ile eldeki davanın taraflarının farklı olması nedeniyle kesin hükümden söz edilemeyeceği, ayrıca eldeki davanın kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayalı olarak açılmadığı, kadastro çalışmaları sırasında yapıldığı iddia edilen bir hatanın düzeltilmesinin talep edildiği, bu nedenle hak düşürücü süre bakımından 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 12. maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığı, diğer yandan Soma Tapulama Mahkemesinin ilamı ile Bergama Tapulama Komisyonunun vermiş olduğu 13.04.1977 tarih 108 sayılı kararın yalnızca 455 parselle ilgili kısmının iptali ile taşınmazın tespit gibi 2.137,00 m2 olarak tapuya tesciline karar verildiği, 456 parsel hakkında ise herhangi bir karar verilmediği, bu nedenle yüzölçümünün komisyon kararındaki gibi 3.660,00 m2 olarak kaldığı, bu durumda 455 ve 456 parsellerin her ikisine ait ortak bir alanın oluştuğu, bu alanın bilirkişiler tarafından düzenlenen 20.07.2012 tarihli krokide (A) harfi ile gösterildiği ve bu yerin 1.480,00 m2 olduğu, ayrıca 455 parsel sayılı taşınmazın yüzölçümü yükseltilirken 456 parsel sayılı taşınmazın yüzölçümünün eksilmesi ve 2.180,00 m2 olması gerektiğinin rapor edildiği, ancak dava konusu 456 parsel sayılı taşınmazın yüzölçümünün 2.180,00 m2 olarak düzeltilmesi hâlinde müşterek tescilin ortadan kalkacağı ve davacıların talebinin yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Özel Daire Bozma Kararı:
    7. Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
    8. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 25.06.2013 tarihli ve 2013/9706 E., 2013/10513 K. sayılı kararı ile;
    "...Dava, mükerrer oluşan kaydın iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
    Mahkemece; teknik bilirkişiler tarafından düzenlenen 20.07.2012 havale tarihli krokili raporda A ile işaretlenen 1.480 m² yüzölçümlü kesimin 455 ve 456 parselin geometrik çapı içinde kaldığı, Soma Tapulama Mahkemesinin 26.12.1980 gün 1977/40-1980/30 sayılı kararıyla 455 parselin yüzölçümü 2.137 m²"ye yükseltildiğinden, 456 sayılı taşınmazın yüzölçümünün 2.180m2 olarak düzeltilmesi halinde mükerrer tescilin ortadan kalkacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 455 sayılı taşınmazın 22.8.1972 tarihinde yapılan genel arazi kadastrosu sırasında kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine istinaden 2.137 m² yüzölçümlü olarak Hasan ... adına tespit edildiği, 456 sayılı taşınmazın ise aynı tarihte yapılan kadastro sırasında kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle 1.675m2 yüzölçümlü olarak Şerif Ali Nalbant adına tespit edildiği, bu tespitlerin 28.11.1975-29.12.1975 tarihleri arasında askı ilanlarının yapıldığı, 455 parselin tutanağının itiraz olmadığı yönündeki açıklama ile 30.12.1975 tarihinde kesinleştirildiği, ancak Hüseyin Kutlu "nun yasal süresi içinde 461 parsele itirazı, Şerif Ali Nalbant"ın ise 456 parseldeki yerim noksandır yönündeki itirazı üzerine Bergama Bölgesi Tapulama Komisyonunca 13.4.1977 gün 108 sayılı karar ile 455 parselin yüzölçüm ve malik bölümlerinin iptal edilerek 620 m² yüzölçümlü olarak 1/2"şer pay itibariyle Hasan ... ve Hüseyin Kutlu adlarına, 456 parselin yüzölçüm bölümünün iptal edilerek 3.660 m" yüzölçümlü olarak Şerif Ali Nalbant adına tespite karar verildiği, bu kararın Hasan ..."a 02.05.1977 tarihinde tebliğ edildiği, Hasan Hüseyin"in 20.05.1977 tarihinde Hüseyin Kutlu"yu taraf göstererek 455 parsele ilişkin komisyon kararının iptali kadastro tespitinde olduğu gibi adına tescile karar verilmesi istemiyle dava açtığı , Soma Tapulama Mahkemesinin 26.12.1980 gün 1977/40-1980/30 sayılı ilamı ile “30 günlük süre içinde 455 parsel hakkında komisyona itiraz edilmediğinden 455 sayılı taşınmazın kadastro tespitinin 30.12.1975 tarihinde kesinleştiği ve tapuda infazının yapıldığı, komisyonun kesinleşen parselin malikini ve yüzölçümünü değiştirme yetkisinin bulunmadığı“ gerekçesiyle Tapulama Komisyonunun anılan kararının iptaline ve 455 parselin ilk kadastro tespitinde olduğu gibi 2.137 m² yüzölçümlü olarak Hasan ... adına tesciline karar verildiği, kararın kesinleştiği ve halen 455 parselin 2.137 m² yüzölçümlü olarak ırsen intikal yoluyla davalılar ... ve ortakları adlarına tescilli oldukları, 456 sayılı taşınmazın ise halen 3.660m² yüzölçümlü olarak satış ve hisse devri yoluyla davacılar adlarına tapuda kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.
    Davacılar, 3402 sayılı Kadastro Yasasının 22. maddesi uyarınca mükerrer olarak yapılan tescilin iptali ve tescil isteğinde bulunmuşlardır.
    Bilindiği üzere, 3402 sayılı Yasanın 22/1 maddesi “evvelce tespit, tescil veya sınırlandırma suretiyle kadastrosu ya da tapulaması yapılmış yerin yeniden kadastrosu yapılamaz. Bu gibi yerler ikinci bir kadastroya tabi tutulmuşsa, ikinci kadastro bütün sonuçlarıyla hükümsüz sayılır” hükmünü getirmiştir. Böylesi bir durumda ise mükerrer olarak oluşturulan hangi sicil kaydına değer verilmesi gerektiği önem ifade etmektedir.
    O halde, yukarıda değinilen yasal düzenleme ve sapma gösterilmeksizin gerçekleştirilen ve uygulamada benimsenen ilke gereğince kadastro tespit tutanağı önce tanzim edilen sicil kaydının yasal açıdan korunacağı tartışmasızdır.
    Ancak 455 ve 456 parsel sayılı taşınmazların kadastro tespitleri aynı tarihte yapılmış olup Soma Tapulama Mahkemesinin 26.12.1980 gün 1977/40-1980/30 sayılı ilamı üzerine teknik bilirkişiler tarafından düzenlenen 20.07.2012 havale tarihli krokili raporda A ile işaretlenen 1.480 m2 yüzölçümlü kesim 455 ve 456 parsel sayılı taşınmazların geometrik çapı içinde kaldığından mükerrer tescil oluşmuştur. Tapulama Mahkemesi kararı üzerine mükerrer tescil meydana geldiğinden kadastro tespit tarihinden sonraki sebep söz konusu olup somut uyuşmazlıkta 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3 maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre uygulanamaz. Soma Tapulama Mahkemesinin anılan kararında 456 parsel sayılı taşınmazın tespit maliki Veli İzzettin Nalbant taraf olmadığından ve 456 parsel hakkında hüküm de kurulmadığından davacılar ve miras bırakanları (Veli İzzettin Nalbant) yönünden 6100 sayılı HMK"nin 303. maddesinde düzenlenen kesin hükümden de söz edilemez. Bu durumda teknik bilirkişiler tarafından düzenlenen 20.07.2012 havale tarihli krokili raporda A ile işaretlenen 1.480 m² yüzölçümlü kesimin 455 ve 456 sayılı parsel sayılı taşınmazların geometrik çapı içinde kaldığı, Soma Tapulama Mahkemesinin 26.12.1980 gün 1977/40-1980/30 sayılı ilamının kadastro paftasında tersimatının yapılmadığı anlaşıldığına göre A ile işaretlenen bölümün kim/kimlerin zilyetliğinde bulunduğu önem arzetmektedir. Zilyetlik maddi bir olgu olup, bunun tanık dahil her türlü delille kanıtlanması gerekir. Mahkemece keşif yapılarak taraf tanıkları dinlenmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli değildir.
    O halde mahkemece tarafların bildirdiği tanıklar ve hayatta bulunan kadastro tespit bilirkişileri huzuruyla taşınmaz başında yeniden keşif yapılarak çekişme konusu A ile işaretlenen yerin kadastro tespit tarihinden önce kime ait olduğu, zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp, kadastro tesbit tarihine kadar kimden kime ne şekilde intikal ettiği, kimlerin zilyetliğinde bulunduğu duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmeli, komşu parsellerin kadastro tespit tutanakları ve var ise kadastro sırasında uygulanan dayanak vergi ve tapu kayıtları bulundukları yerlerden getirtilip, dayanak belgelerin çekişmeli taşınmaz bölümünü ne okuduğu belirlenmeli, tanık ve bilirkişilerin anlatımları komşu parsel kayıtlarıyla denetlenmeli, oluşacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır. Mahkemece değinilen şekilde araştırma, inceleme ve uygulama yapılması gerekirken eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir..." gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.
    Direnme Kararı:
    9. Soma 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.05.2015 tarihli ve 2014/488 E., 2015/194 K. sayılı kararı ile ilk hükümdeki gerekçelerle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    10. Direnme kararı süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    II. UYUŞMAZLIK
    11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda mükerrer tescilin bulunup bulunmadığı, burada varılacak sonuca göre 455 ve 456 parsel sayılı taşınmazların kadastro tespitleri aynı tarihte yapılmış olduğundan bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen bölümün kadastro tespiti öncesinde kim ya da kimlerin zilyetliğinde bulunduğu hususunun taşınmaz başında yeniden keşif yapılarak belirlenmesi ve komşu parsellerin kadastro tespit tutanakları ile var ise kadastro sırasında uygulanan dayanak vergi ve tapu kayıtlarının getirtilerek, dayanak belgelerin çekişmeli taşınmaz bölümünü ne okuduğu tespit edildikten sonra oluşacak duruma göre bir karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

    III. GEREKÇE
    12. Dava, mükerrerlik iddiasına dayalı yolsuz tescilin iptali istemine ilişkindir.
    13. Tapu sicili, taşınmazlar üzerindeki mevcut hakları göstermek, bunların tesis ve devirlerini sağlamak için tutulan resmî bir sicildir.
    14. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 997 ve devamı maddelerinde düzenlenen tapu sicili, ana ve yardımcı sicillerden oluşan ve çeşitli defter ile belgeleri kapsayan bir bütündür. Zira, tapu sicilinin en önemli unsuru tapu kütüğü olmakla birlikte tek başına kütük kaydının bir taşınmazın geometrik ve hukuki durumunu göstermeye yeterli olduğu söylenemez. Bu anlamda devletin yetkili kıldığı memurlar tarafından tutulan defter, belge ve planlar; taşınmazın malikini, taşınmazı takyit eden sınırlı ayni hakları, konumunu, yüzölçümünü, miktarını, türünü ve şeklini gösterir. Yine, varsa taşınmazla ilgili bazı şahsi haklar ile devir ve temlik hakkı üzerindeki kısıtlamaları da gösterir.
    15. Tescil ise tapu kütüğünde ayni hakka ilişkin kaydı ifade eden teknik bir terimdir. Ancak, tapu sicilinin taşınmazlar üzerindeki ayni hakları gösterebilmesi için öncelikle taşınmazın tapu siciline kaydı gerekmektedir. Çünkü TMK"nın 1000/1. maddesinde, her taşınmaza kütükte bir sayfa açılacağı belirtilerek, tapu sicilinin oluşturulmasında "ayni sistem" adı verilen sistem kabul edilmiştir. Bu sistemin kadastrosu yapılmamış yerlerde uygulama imkânı bulunmadığından ülke topraklarının kadastrosunun yapılması, tapuya kayıtlı olmayan taşınmazların çap kaydının oluşturularak tapulanması çok önemlidir.
    16. Tapu sicilinin, taşınmazlar üzerindeki hakların hukuki durumunu gösterme ve üçüncü kişilere karşı aleniliğini sağlama gibi çok önemli iki fonksiyonu bulunmaktadır. Bu nedenledir ki devlet, tapu sicilinin düzenli ve doğru bir şekilde tutulmasını üstlenmiş, tapu sicilinin aleniyetini sağlamış ve sicilin doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu (TMK m. 1007) kabullenmiştir.
    17. Diğer yandan, ayni haklar tescille doğmakta beraber, tescilin bir hüküm ve sonuç meydana getirmesi için geçerli bir hukuki sebebe dayanması gerekir. Çünkü, hukuk sistemimizde tapu kayıtlarının oluşumunda "illilik" diğer bir anlatımla "sebebe bağlılık" prensibi esas alındığından bu prensip uyarınca tescilin geçerli ve haklı bir sebebe dayanması zorunluluğu bulunmaktadır.
    18. Bu husus TMK"nın 1024. maddesinin ikinci fıkrasında "Bağlayıcı olmayan bir hukuki işleme dayanan veya hukuki sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur" şeklinde açıklanmıştır. Yasa maddesindeki bu tanımdan da anlaşılacağı üzere gerçek hak durumuna uymayan tescil, yolsuz tescildir.
    19. Belirtilmelidir ki yolsuz tescil bir üst kavramdır. Yolsuzluk, tescil talebinde bulunan kişinin fiil ehliyetine veya tasarruf yetkisine sahip bulunmaması, tescile dayanak teşkil eden işlemin (satış, bağış vb.) şekil, irade sakatlığı, sahte vekâletnameyle veya vekâletnamede belirtilen yetkilerin aşılması suretiyle gerçekleştirilmesi, aynı taşınmaza ait birden çok tapu kaydı bulunması (çifte tapu kaydı) ya da tapu ve kadastro memurlarının kasıtlı davranışları veya hataya düşmeleri gibi çeşitli sebeplerden kaynaklanabilir. Tescilin yolsuz olması hâlinde, tescil işlemi gerçek hak sahipliğini ve hakkın kapsamını göstermez. Bu tür bir tescil yolsuzluğu nedeniyle sonuç doğurmaz, diğer bir anlatımla geçerli bir sebebe dayanmayan tescil veya terkin işlemi taşınmaz üzerindeki ayni hakkın durumunu etkilemez ve böyle bir durumda gerçek hak sahipliğinde herhangi bir değişiklik meydana gelmez. Ancak, tapu sicilindeki bir kaydın gerçek hak durumunu yansıtmayıp, sadece şekli bir değer taşıması hâlinde, tapu sicilinin kendisinden beklenen fonksiyonu yerine getirmesi imkânı ortadan kalkar.
    20. Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş veya bir tescil yolsuz olarak terkin olunmuş ya da değiştirilmiş ise bu yüzden ayni hakkı zedelenen kimse tapu sicilinin düzeltilmesini dava edebilir (TMK m. 1025/1).
    21. Az yukarıda açıklandığı gibi, ayni sistem uyarınca her taşınmaz için tapu kütüğünde bir sayfa açılır. Kat Mülkiyeti Kanunu"nda da aynı sistem kat mülkiyetine tabi her bir bağımsız bölüm için kabul edilmiştir. Anılan hüküm uyarınca her taşınmazın tapu sicilinde yalnız bir sayfasının olması kuraldır. Tapu sicilinin güvenilirliğini sağlayabilmek için bir taşınmazın birden fazla sayfaya sahip olmaması şarttır. Ayni sistem nedeniyle tapuda kayıtlı bulunan bir taşınmazın tescil yoluyla yeniden tapuya bağlanması hukuken mümkün değildir.
    22. Buna karşın bir taşınmaz için iki ayrı sayfa açılıp, bunlardan biri başka bir kişi adına tescil edilir ise çifte tapunun varlığı ortaya çıkar. Mükerrer (çifte) tapu, bir taşınmaz hakkında kütükte çift sayfanın açılmış olması hâlidir. Bu durumda, birbirine aykırı iki ayrı bilgi içeren tapu kütüğü kendi içinde çelişkiye düşeceğinden, mükerrer olan kayıt yolsuzdur ve yolsuz kaydın düzeltilmesi gerekecektir. Aksi hâlde, mükerrer kayıt olgusunun devam ettirilmesi devletin doğru sicil oluşturma ilkesine aykırı olacaktır.
    23. Bununla ilgili olarak, Tapu Kayıtlarından Hukuki Kıymetlerini Kaybetmiş Olanların Tasfiyesine Dair 1515 sayılı Kanunun 2.maddesinde, tapu memurunun çift tapunun varlığını öğrendiği anda, her iki kayda maliklerin tasarruf yetkisini sınırlamak için geçici tescil şerhi verip, maliklere iki ay içinde durumu aydınlatmak üzere mahkemeye başvurmalarını bildireceği, onların bu süre içerisinde mahkemeye başvurmaması hâlinde ise bizzat tapu memurunun mahkemeden bu çift kayıtlardan hangisinin geçerli olacağı hakkında bir karar vermesini isteyeceği düzenlenmiştir.
    24. 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 22. maddesinde de, evvelce tespit, tescil veya sınırlandırma suretiyle kadastro veya tapulaması yapılmış olan yerlerin yeniden kadastrosunun yapılamayacağı, bu gibi yerler ikinci defa kadastroya tabi tutulmuşsa ikinci kadastronun bütün sonuçlarıyla hükümsüz sayılacağı, süresinde dava açılmadığı takdirde ise ikinci defa yapılan kadastronun tapu sicil müdürlüğünce resen iptal edileceği hüküm altına alınmıştır.
    25. Ancak, eldeki davada Kadastro Kanunu"nun 22. maddesinde belirtildiği şekilde ikinci kez yapılan bir kadastronun varlığından söz edilemez.
    26. Somut olayda, evveliyatı tapusuz olan 455 ve 456 parsel sayılı taşınmazların 22.08.1972 tarihinde senetsizden kadastro tespitlerinin yapılarak, 455 parselin 2137 m2 olarak davalılar murisi Hasan ... adına, 456 parselin de 1675 m2 olarak davacılar murisi Şerif Ali Nalbant adına tespit gördüğü, 455 parsel hakkındaki tespitin askı ilan süresi içerisinde itiraz edilmediğinden bahisle kesinleştirilerek ve 2137 m2 olarak tapuya tescil edildiği, bu arada komşu 461 parsel maliklerinin yaptığı itiraz üzerine Bergama Bölgesi Tapulama Müdürlüğünün 13.04.1977 tarih ve 108 sayılı kararı ile 461 parselin 456 parsele olan sınırı ile 456 parselin 455 parsele olan sınırının yanlış ölçüldüğü, orjinalde karar ekinde bulunan krokide (B) harfi ile gösterilen ve miktarı 540 m2 olan yerin 456 parsele aitken yanlışlıkla 461 parsele dahil edildiği, (A) harfi ile gösterilen ve miktarı 1480 m2 olan yerin 456 parsel maliki Şerif Ali Nalbant"ın malı iken 455 parsele dahil edildiği, (C) harfi ile gösterilen ve 27 m2 olan yerin de 461 parsele aitken 456 parsele kaydırıldığı belirtilerek, 456 parselin 1675 m2 olarak tespit edilen yüzölçümünün 3660 m2, 455 parselin de 2137 m2 olarak tespit edilen yüzölçümünün 620 m2 olarak düzeltilmesine karar verildiği, davalılar murisi Hasan ..."ın komisyon kararının iptali için 20.05.1977 tarihinde dava açtığı, ancak bu davada komisyon kararı ile lehine tespit ve tescil yapılan 456 parsel malikine husumet yöneltilmediği, Soma Tapulama Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda ise 455 parsel hakkındaki tespitin kesinleşerek çaplı tasarruf vesikasının malike verildiği, Tapulama Komisyonunun kesinleşen bu tespiti iptal ederek değiştirmeye ya da düzeltmeye yetkili olmadığı gerekçesiyle 26.12.1980 tarih ve 1977/40 E., 1980/30 K. sayılı ilamı ile yetki dışı verilen 108 numaralı komisyon kararının 455 parselle ilgili kısmının iptaliyle taşınmazın 2137 m2 olarak davalılar murisi adına tesciline karar verildiği, Manisa Kadastro Müdürlüğünün 21.05.2013 tarihli yazısında da 455 parselle ilgili Soma Tapulama Mahkemesi kararı gereğince yapılan değişikliğin kadastro paftasına işlenerek tersimatın yapıldığının bildirildiği anlaşılmaktadır.
    27. Dosyada mevcut güncel tapu kayıtları incelendiğinde, 455 parselin 2137 m2 olarak davalılar, 456 parselin ise 3660 m2 olarak davacılar adına kayıtlı olduğu görülmektedir. Mahkemece yapılan keşif sonucunda ise teknik bilirkişiler tarafından düzenlenen 20.07.2012 havale tarihli krokili raporda (A) ile işaretlenen 1.480 m² yüzölçümlü bölümün Tapulama Mahkemesi kararı uyarınca 455 parsele dahil edildiği bildirilmiştir.
    28. Davacılar tarafından, kendilerinin taraf olmadığı dava sonucunda davalı tarafa ait taşınmazın yüzölçümünün artırıldığı ve bu durumun yolsuz tescil niteliğinde olduğu ileri sürülerek eldeki dava açılmıştır.
    29. Mahkemece, bu yer üzerinde her iki parsele ait ortak bir alan oluştuğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. Oysa ki, bir parsel üzerindeki mülkiyet hakkı paylı ya da elbirliği mülkiyeti şeklinde birden çok kişiye ait olabilir ise de bir arazi parçasının iki ayrı parselin mülkiyet hakkına konu olarak her iki parsel maliklerine ait olması mümkün değildir.
    30. O hâlde, iddianın ileri sürülüş biçimi ve dosya kapsamı itibariyle mahkemece davacıların yolsuz tescil hukuksal nedenine dayandığı gözetilerek, 455 ve 456 parsel sayılı taşınmazlarla ilgi Tapulama Komisyonu kararı ile 455 parsel sayılı taşınmaza ilişkin Tapulama Mahkemesi kararı değerlendirilip, mülkiyet hakkı bakımından hangisine neden üstünlük tanındığı da belirtilmek suretiyle gerçek hak durumu tespit edilip, varılacak sonuca göre karar verilmelidir.
    31. Hâl böyle olunca direnme kararı, açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulmalıdır.

    IV. SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıdaki değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
    İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
    Aynı Kanun"un 440/III-1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 24.06.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi