20. Hukuk Dairesi 2016/10821 E. , 2016/10479 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
Taraflar arasındaki davada, ... 2. Asliye Hukuk ve ... Tüketici Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
... 2. Asliye Hukuk Mahkemesince, uyuşmazlığın 6502 sayılı Kanundan kaynaklandığı ve ... ilinde Tüketici Mahkemesinin 03.08.2015 tarihinde faaliyete geçirildiği gerekçesi ile görevsizlik yönünde hüküm kurulmuştur.
... Tüketici Mahkemesince ise dava tarihi itibariyle 4077 sayılı Kanunun yürürlükte olduğu, bu Kanuna göre banka tarafından açılan kredi kartı sözleşmesinden kaynaklı davaların tüketici mahkesinde görülmesinin mümkün bulunmadığı, 6502 sayılı Kanunun 1. maddesine göre de Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davaların açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam edeceği gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmiştir.
Banka kredi kartları, 4077 sayılı mülga Tüketicinin Korunması Hakkında Kanununa 14.03.2003 tarihinde 4822 sayılı Kanunla eklenen 10/A maddesi ile tüketici ilişkisi kapsamına alınmıştır. Kanunda, kart hamili ve kartı veren kurum ayrımı yapılmadığından, bu tarihten sonra kredi kartlarından kaynaklanan davalarda, 4077 sayılı Kanunun 23. maddesi uyarınca tüketici mahkemeleri görevli hale gelmiştir.
01.03.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun 44. maddesinde konu yeniden düzenlenmiş ve "kart hamili/kart çıkaran kuruluş" ayrımına gidilmiştir. Maddenin birinci fıkrası, "Tüketici olan kart hamili" tarafından açılacak davalarda 4077 sayılı Kanunun 22 ve 23. maddelerinin uygulanacağı ve dolayısı ile tüketici mahkemelerinin görevli olacağı açıklanmışken; ikinci fıkrada, "Kart çıkaran kuruluşlar" tarafından kart hamili aleyhine açılacak davalar yönünden 1086 sayılı HUMK"nın (6100 sayılı HMK"nın 447/2. maddesinde, başka kanunların HUMK"ya yaptığı atıfların HMK"ya yapılmış sayılacağı belirtildiğinden 01.10.2011 tarihinden itibaren bu atıf HMK olarak anlaşılmalıdır) görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK"nın 2. maddesi, malvarlığı haklarından kaynaklanan davalar yönünden, sulh ve asliye hukuk mahkemeleri arasında dava konusunun değerine bağlı görev ayrımı kaldırarak, bu tür davalarda, dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiştir
07.11.2013 tarihinde kabul edilip, 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3/1-(k) maddesinde tüketici, "Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiler" olarak tarif edilmiş, 3/l maddesinde ise "Bankacılık" sözleşmeleri de "Tüketici işlemleri" arasında sayılmıştır. Kanunun 73/1. maddesinde "Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri"nin görevli olduğu belirtilmiş; 83/2. maddesinde ise "Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin
tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez" hükmüne yer verilmiştir. Görüldüğü gibi 6502 sayılı Kanunda, "Kart hamili/kartı veren kuruluş" ayrımı yeniden ortadan kaldırılarak, kredi kartından kaynaklanan uyuşmazlıklarda (kart hamilinin tacir olması hali hariç) görevli mahkemenin, dava açanın sıfatına bakılmaksızın tüketici mahkemeleri olacağı benimsenmiştir.
6502 sayılı TKHK"nın “Geçiş Hükümleri” başlıklı geçici maddenin 1. fıkrası ise “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalar açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam eder” hükmünü içermektedir.
Somut olaya gelince davacı banka vekili, müvekkili ile dava dışı ... arasında imzalanan genel kredi sözleşmesine istinaden bu kişiye Bizcard kredisi/kredi kartı kullandırıldığını, 06.06.2006 tarih ve 250.000.-TL limitli genel kredi sözleşemesini davalının müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, dava dışı borçlunun edimini yerine getirmediğini, asıl borçlu ve davalı hakkında icra takibi başlatıldığını ileri sürerek, davalının icra takibine yapmış olduğu itirazın iptalini talep etmekte olup, dava kredi kartını veren banka tarafından 21.4.2014 tarihinde (6502 sayılı Kanunun yürürlüğünden önce), açıldığından, her iki mahkemenin de davalıyı tüketici olarak kabul ettiği dikkate alındığında yukarıda açıklandığı üzere, özel kanun olan 5464 sayılı Kanunun 44/2 ve 43. maddelerinin açık hükümleri karşısında görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğunu kabul etmek gerekmektedir.
Kaldı ki dosya kapsamından davacı ile davalı arasında kredi sözleşmesi bulunmadığı, kredi sözleşmesinin davacı ile dava dışı ... arasında düzenlendiği, taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin hukuki bir işlem bulunmadığından dava konusu olayda gerek 4077 gerekse 6502 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması mümkün olmadığından, uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 11/11/2016 gününde oy birliğiyle karar verildi.