16. Hukuk Dairesi 2015/3138 E. , 2016/5658 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sonucu Merkez Mahallesi çalışma alanında bulunan 712 parsel sayılı 1.733 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz tapu kaydı nedeniyle dava dışı ........, ...., .... .....ve .....adına tespit edilmiş, davacı Hazinenin komisyona itirazı neticesinde Hazine adına tespit edilmiş, komisyon kararı ilgililere tebliğ edilerek kesinleştirilmiş, 712 parsel sayılı taşınmaz 26.09.1994 tarihinde Hazine adına tapuya tescil edilmiştir. Davacılar, ilk tespit maliklerinden ...... mirasçıları olduklarını ve söz konusu komisyon kararının askı ilanına alınarak kesinleştirilmesi gerekirken ilgililere tebliği ile yetinilerek usulsüz olarak kesinleştirildiğine dayanarak taşınmazın tapu kaydının iptali ile adlarına tesciline karar verilmesi istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulü ile çekişmeli 712 parsel sayılı taşınmazın Hazine adına olan tapu kaydının iptali ile...."ın mirasçılarının veraset ilamındaki miras payları oranında tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, davacılar yararına zilyetlik ile edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçesi ile davanın esasına girilerek kabulüne dair karar verilmiş ise de; yapılan değerlendirme dosya kapsamına ve yasa hükümlerine uygun bulunmamaktadır. 766 sayılı Tapulama Kanunu"na göre düzenlenen tutanaklar, aynı Yasa"nın 26. maddesi gereğince askıya çıkarılmakta, askı ilanı süresi içinde yapılan itirazlar 28. madde gereğince kurulan komisyonlarca incelenip karara bağlanarak, bu karar Tapulama Müdürlüğü tarafından itiraz eden ve lehine tapulama tespiti yapılan kişilere Tebligat Kanunu hükümleri uyarınca tebliğ edilmekte ve komisyon kararına karşı 30 günlük dava açma süresi de tebliğ tarihinden başlamakta idi. Ancak, tebligatların ilgililere haklı olarak farklı zamanlarda yapılması uygulamada karışıklıklara neden olmuş; tutanak, bazı kişiler yönünden kesinleştiği halde, bazı kişiler yönünden kesinleşmediği gibi sonuçlar ortaya çıkmış; bu da, açılacak davalara bakacak mahkemenin belirlenmesinde uyuşmazlıklara neden olmuştur. Ayrıca tebligat için ödenek bulunamaması da komisyon kararlarının senelerce ilgililere ulaştırılamamasına ve uyuşmazlıkların sürüncemede kalmasına yol açmıştır. 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun hazırlanması sırasında bu sakıncaları nazara alan kanun koyucu; tanzim edilen tutanakların ve bu tutanaklarla ilgili komisyon kararlarının 30 gün süre ile ilana çıkarılacağını, bu ilanın, ilgili gerçek kişilere, kamu ve özel hukuk tüzel kişilerine şahsen yapılmış tebliğ niteliğinde bulunduğunu, itirazı olanların askı ilan süresi içerisinde dava açabilecekleri genel kuralını benimsemiş; kanunun geçici maddesinde de "bu kanunun yürürlüğe girmesinden önce 766 ve 2613 sayılı Kanun hükümlerine göre kurulmuş komisyonlara intikal etmiş veya edecek itirazlar, bu komisyonlarda bu kanun hükümlerine göre sonuçlandırılır. Tebligatlar ve ilanlar 766 ve 2613 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılır." hükmünü getirerek; komisyonlara intikal etmiş veya edecek itirazlar yönünden eski uygulamanın devam edeceğini belirtmiştir. Ne var ki, aradan geçen zaman içerisinde (bir kısım itirazlar için bile olsa) eski uygulamanın devamına imkan vermenin, eski sakıncaların artarak devamına imkan vermek anlamına geldiği anlaşılmış, bunun üzerine kanun koyucu 22.02.2005 tarih 5304 sayılı Kanun"un 12. maddesi ile 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun Geçici 5. maddesini "bu kanun yürürlüğe girmesinden önce 766 ve 2613 sayılı Kanun hükümlerine göre kurulmuş komisyonlara intikal etmiş veya edecek itirazlar bu komisyonlarda bu kanun hükümlerine göre incelenip askı ilanına alınarak sonuçlandırılır." şekline dönüştürülerek, Tebligat Kanunu"na göre tebliğden vazgeçip, Yasa"nın temel ilkesi olan ilanen duyuru yolunu seçmiştir. Somut olayda dava konusu taşınmazın kadastro tutanağı 30.11.1987 tarihinde tanzim edilmiş, ...... ve müşterekleri,....ve ....."ın itirazları, komisyon tarafından 30.10.1991 tarihinde incelenerek reddedilmiş, karar 766 sayılı Kanun"un 28. maddesine göre ilgililere tebliğ edilmiş, ilgililerce Kadastro Mahkemesi"nde süresinde dava açılmadığından karar kesinleşmiş, dava konusu taşınmaz Hazine adına 26.09.1994 tarihinde tapuya tescil edilmiştir. Davacılar, dava dışı .... .... mirasçıları olduklarını, dava konusu taşınmaz hakkında düzenlenen kadastro tespit tutanağına itiraza ilişkin kararın komisyonca 766 sayılı Kanun"a göre tebliğ edilerek kesinleştirildiği, 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun Geçici 5. maddesine göre itirazın askı ilanına alınarak kesinleştirilmesi gerektiği dolayısı ile komisyon kararının usulsüz olarak kesinleştirilmesi nedeni ile 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmemesi nedeni ile taşınmazın adlarına tescilini talep etmişlerdir. Komisyon karar tarihi 30.10.1991 olup o tarihte 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun Geçici 5. maddesinin 22.02.2005 tarih 5304 sayılı Kanun"un 12. maddesi ile değiştirilmeden önceki halinin yürürlükte olduğu ve bu hükme göre de 766 sayılı kanuna göre komisyona intikal eden ve edecek olan itirazların ilgililere tebliği ile sonuçlandırılacağı hükmü benimsenmesi nedeni ile komisyonun yaptığı kesinleştirme işlemi usulüne uygundur. Mahkemenin kabulü 22.02.2005 tarihinden sonra yapılacak olan kesinleştirmelere ilişkin olup, dava konusu taşınmazın 26.09.1994 tarihinde Hazine adına tapuya tescil edildiği ve dava tarihinin 04.04.2014 olduğu nazara alındığında 3402 sayılı Kanun"un 12/3 maddesi gereğince 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmesi nedeni ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi yerinde görülmeyerek hükmün BOZULMASINA, 24.05.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.