11. Hukuk Dairesi 2013/11573 E. , 2014/710 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/05/2011
NUMARASI : 2010/134-2011/141
Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 31/05/2011 tarih ve 2010/134-2011/141 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin “şekil+HİDROLİFT” ibareli 1987/98532 nolu markasının 7. sınıfta tescilli olduğunu ve bu ibareyi 14.11.1986 yılından beri ticaret unvanı olarak kullandığını, bu ibareyle piyasada tanındığını, davalının ise aynı ibareyi ticaret unvanı olarak kullanıp 2001/21992 no ile marka tescilini sağlamasının müvekkilinin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunu ileri sürerek, davalı markasının hükümsüzlüğüne, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespitine, men’ine, davalı ticaret unvanının terkinine, fazlaya ilişkin haklar saklı olarak şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminat, 25.000,00 TL manevi tazminat ile 5.000,00 TL itibar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, yetki itirazında bulunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davacının marka hükümsüzlük ve ticaret ünvanının terkini istemleri için mahkemenin yetkisiz olduğu gerekçesiyle diğer istemler için dosyanın tefrikine, bu istemler açısından dava dilekçesinin yetkisizlik nedeniyle reddine dair verilen karar Dairemizin 17.05.2010 tarih, 2008/13887 E. 2010/5471 K. sayılı ilamı ile bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, davacı markası ile davalının fiilen kullandığı markanın benzer olduğu ancak davacının davalının 1997 yılından beri kullandığı markaya işbu dava tarihine kadar sessiz kaldığı, bu durumun davacı yönünden sessiz kalma sonucu hak kaybına sebep olduğu, davalının kullandığı markasının tescilli bulunmadığı gerekçesiyle markanın hükümsüzlüğü ile ilgili talep yönünden tescilli bir marka bulunmadığından hükümsüzlük konusunda karar verilmesine yer olmadığına, ticaret ünvanının terkin talebinin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, davalı markasının hükümsüzlüğüne, marka haklarına tecavüzün ve haksız rekabetin tespitine, önlenmesine, ticaret ünvanının terkini ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, markanın hükümsüzlüğü ve ticaret ünvanının terkini davalarında genel yetkili mahkemelerin davalının ikametgahı mahkemesi olduğu gerekçesiyle marka hükümsüzlüğü ve ticaret ünvanının terkini istemi haricindeki taleplerle ilgili olarak davanın ayrılmasına ve dava dilekçesinin yetkisizlik nedeniyle reddine dair verilen ilk karar, Dairemizin 17.05.2010 tarih, 2008/13887 E. 2010/5471 K. sayılı kararı ile davacının taleplerinin birbiri ile bağlantılı olduğu da nazara alınarak 556 sayılı KHK"nın 63/1 madde hükmü karşısında davaya bakılması gerekirken yazılı şekilde tefrik ve yetkisizlik kararı verilmesinin doğru olmadığı belirtilerek bozulmuştur. Mahkemece, bozma ilamı sonrasında yapılan yargılamada alınan bilirkişi raporuna göre marka hükümsüzlüğüne ilişkin talep yönünden karar verilmesine yer olmadığına, ticaret ünvanının terkini talebinin ise reddine karar verilmiştir.
Ancak, Dairemizin 17.05.2010 tarihli ilk bozma ilamında, davacının taleplerinin birbiriyle bağlantılı olduğu ve davacı talepleri yönünden tefrik kararı verilmesinin doğru olmadığı hususu vurgulanmıştır. Yine, tefrik edilen talepler yönünden Ankara 1. Fikri ve Sinai Haklar Hukuk Mahkemesi"nin 2008/224 E. 2010/23 K. sayılı dosyası kapsamında yapılan yargılama sonucu verilen kararın, davacının tüm taleplerinin birlikte görülüp sonuçlandırılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği belirtilerek Dairemizin 05.04.2012 tarih, 2010/5617 E. 2012/5435 K. sayılı ilamı ile bozulmasına karar verilmiştir. Buna göre, davaların birleştirilmesine ilişkin 6100 sayılı HMK"nın 166. maddesi de dikkate alınarak, davacının birbiri ile irtibatlı olduğu anlaşılan tüm taleplerinin birlikte değerlendirilmesi ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile kararın BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 14/01/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.