Hukuk Genel Kurulu 2017/13 E. , 2020/473 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “Türk Patent Enstitüsü (TPE) Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (YİDK) kararının iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 3. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili 02.08.2012 tarihli dava dilekçesinde; müvekkili tarafından “Görüp Ahkam-i Mehakimi münharif Hukuktan ve Adaletten Çekiliyoruz izzet-ü ikbal ile İcra-ı vekaletten Avukat, M. Teoman Seyithanoğlu+şekil” ibaresinin 35, 41 ve 45. sınıflarda yer alan hizmetler bakımından marka olarak tescili için davalıya başvurulduğunu, ancak başvurunun 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin (556 sayılı KHK) 7/1-a maddesi gereğince ayırt edici olmadığından bahisle TPE YİDK tarafından nihai olarak reddedildiğini, oysa başvurunun sözcük ve şekilden oluştuğunu, söz dizisinin uzun olmasının bir işareti ayırt edici olmaktan uzaklaştıramayacağını, kaldı ki cümle sonunda yer alan “Avukat, M. Teoman Seyithanoğlu” ibaresinin dahi ayırt edicilik sağlamaya yeterli olduğunu ileri sürerek TPE YİDK kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili 08.10.2012 tarihli cevap dilekçesinde; davacı başvurusunun meşhur olan bir şiirin tahrifi ile oluşturulduğunu ve markasal algıdan ziyade bir şiir duygusu yarattığını, bu nedenle ayırt edici olmadığını ve 556 sayılı KHK’nin 7/1-a maddesi gereğince yapılan işlem ve alınan kararların hukuka uygun bulunduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. Ankara 3. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 18.04.2013 tarihli ve 2012/164 E., 2013/77 K. sayılı kararı ile; davacının marka başvurusunun vurguyu üzerinde taşıyan cümle kısmının ifade özgürlüğü içinde değerlendirilmesi gereken hukuk ve adalet sistemine ciddi ve eleştirel bir düşünce ve eylemi tanımladığı, ne var ki bu düşünceyi ortaya koyan ibarenin bir bütün olarak birden fazla sözcük ve sloganlardan ibaret işaretlerin marka olabilmesi için asgari düzeyde sahip olmaları gereken ayırt edicilik niteliğini barındırmaktan uzak olduğu, zira ifadeler bir bütün olarak adalet ve hukuktan beklediğini bulamayan bir avukatın vekaletten itibarı ile çekildiğini ifade etmekten öte markasal bir ayırt ediciliğe sahip olmadığı, söz dizisinin sonunda sözün sahibini belirten ve aynı tek düzelik içinde verilen ad, soyad ve buna gönderme yapan “T.S.” rumuzunun da fikir beyanından ibaret uzun cümle algısını değiştiremediği, bu nedenlerle davacı başvurusunun bir işaretin marka olarak tescili için zorunlu olan asgari seviyede ayırt edici nitelik taşımadığı ve TPE YİDK kararının yerinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Ankara 3. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 18.02.2014 tarihli ve 2013/12931 E., 2014/2791 K. sayılı kararı ile; “…Dava, TPE YİDK kararının iptali istemine ilişkin olup, mahkemece yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, dava konusu marka başvurusu, isim, soyad, şekil ve kelime dizesinden meydana gelmektedir. Mahkemece, her ne kadar kelime dizeleri nedeniyle işaretin ayırt edici olmadığı gerekçesiyle red kararı verilmiş ise de, 556 sayılı KHK"nın 5. maddesi kapsamında isim, soyadı, şekil ve kelimelerin marka olarak tescili mümkün olup, bir işaretin ayırt edici olup olmadığı hususunda işarette yer alan kelime dizesinin çokluğu ya da bu bakımdan edebi niteliği bulunup bulunmadığı ayırt edicilik belirlemesinde münhasıran dikkate alınamaz. Öte yandan, Dairemizin kararlılık gösteren içtihatlarında da açıklandığı üzere, mutlak ret sebepleri mahkemece resen nazara alınır. Davaya konu başvuruda yer alan "Görüp Ahkam-i Mehakimi münharif Hukuktan ve Adaletten çekiliyoruz izzet-ü ikbal ile İcra-ı vekaletten Avukat M. Teoman Seyithanoğlu+şekil" şeklindeki kelimeler dizesinin 556 sayılı KHK 7/1-k maddesi kapsamında tartışılarak, bu kelimeler dizesinin kamu düzenine aykırılık oluşturup oluşturmayacağı değerlendirilmek suretiyle hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekmekte iken, bu yönde bir değerlendirme yapılmaksızın başvurunun ayırt edici nitelikte bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Ankara 3. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 13.01.2015 tarihli ve 2014/507 E., 2015/4 K. sayılı kararı ile; davacı başvurusunun bir işaretin marka olarak tescili için zorunlu olan asgari seviyede ayırt edici nitelik taşımadığı, ayrıca önceki kararda başvurunun vurguyu üzerinde taşıyan cümle kısmının ifade özgürlüğü içinde değerlendirilmesi gereken hukuk ve adalet sistemine ciddi ve eleştirel bir düşünce olarak kabul edildiği, bu nedenle diğer mutlak ret nedenleri ve özellikle “kamu düzenine aykırılık” bulunmadığının belirlendiği, dolayısıyla kamu düzenine aykırılık hususunun değerlendirilmesi eksikliğinden bahseden bozma ilamına uymanın mümkün olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının “Görüp Ahkam-i Mehakimi münharif Hukuktan ve Adaletten Çekiliyoruz izzet-ü ikbal ile İcra-ı vekaletten Avukat, M. Teoman Seyithanoğlu+şekil” ibareli marka başvurusunun 556 sayılı KHK’nin 7/1-a maddesi gereğince ayırt ediciliğinin bulunup bulunmadığı ve 556 sayılı KHK’nin 7/1-k maddesi gereğince kamu düzenine aykırı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
12. Hukuk Genel Kurulundaki görüşme sırasında işin esasının incelenmesinden önce, temyize konu kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla, temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak değerlendirilmiştir.
13. Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için, mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi).
14. Başka bir deyişle mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenerek gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması hâlinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
15. Somut olayda ise mahkemece verilen karar, Özel Dairece; dava konusu marka başvurusunun 556 sayılı KHK’nin 7/1-k maddesi kapsamında tartışılarak, markaya konu kelimeler dizesinin kamu düzenine aykırılık oluşturup oluşturmayacağı değerlendirilmek suretiyle karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece, ilk kararda 556 sayılı KHK’nin 7/1-k maddesi tartışılmamasına rağmen, dava konusu marka başvurusunda yer alan kelimeler dizesinin 556 sayılı KHK’nin 7/1-k maddesi kapsamında kamu düzenine aykırı olmadığı, ancak anılan marka başvurusunun ayırt ediciliğinin bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
16. Bu itibarla, mahkemece bozma ilamında belirtilen hususların değerlendirilerek yerine getirilmesi hâli bozma kararına eylemli olarak uyma niteliğinde olup, direnme kararının varlığından söz edilemeyeceğinden, yerel mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu karar yeni hüküm niteliğindedir.
17. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; direnme kararında Özel Dairenin bozma ilamına cevap verildiği ve direnme kararının yeni hüküm niteliğinde olmadığı, bu nedenle temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca yapılması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
18. Hâl böyle olunca; kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir. Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle
Davacı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince bu işlemlerin yerine getirilmesine, karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan 11. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 24.06.2020 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.