4. Ceza Dairesi 2014/2516 E. , 2014/7647 K.
"İçtihat Metni"
Tefecilik suçundan sanık ... hakkında yapılan yargılama sonunda mahkumiyetine dair,... Asliye Ceza Mahkemesi"nce verilen 15/05/2008 tarih ve 2007/109 esas, 2008/72 karar sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyizi üzerine,
Dairemizin 21.12.2011 tarih ve 2010/1246 esas, 2011/24858 sayılı kararıyla;
"Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Sanığa yüklenen tefecilik suçundan doğrudan doğruya zarar görmesi nedeniyle davaya katılma ve duruşmadan haberdar edilme hakkı bulunan Maliye Hazinesi"nin yöntemince duruşmadan haberdar edilip davaya katılma olanağı sağlanmamak suretiyle CMK.nun 233. maddesine uyulmaması,
Yasaya aykırı, sanık ... müdafiinin temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKMÜN BOZULMASINA, " karar verilmiştir.
I- İTİRAZ NEDENLERİ
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 10/07/2012 tarihli kararı ile Dairemize gönderilen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 02.02.2012 gün ve 2008/194300 sayılı yazısı ile;
"5271 sayılı CMK"nın 237. maddesinde; mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabileceği, kanun yolu muhakemesinde davaya katılma isteğinde bulunulamayacağı, ancak, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma istekleri, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmişse incelenip karara bağlanacağı belirtilmektedir.
5271 sayılı CMK"nın 238/2. maddesinde; duruşma sırasında şikâyeti belirten ifade üzerine, suçtan zarar görenden davaya katılmak isteyip istemediği sorulacağı hükme bağlanmıştır.
5271 sayılı CMK"nın 260/1 maddesinde ise, hâkim ve mahkeme kararlarına karşı Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık ve bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar için kanun yollarının açık olacağı amir hükmü mevcuttur.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında;
Hüküm, duruşmadan haberdar edilmemiş Hazine temsilcisinin yokluğunda verilmiş bulunmakla, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 237, 238/2, 260/1 maddelerindeki düzenlemeler karşısında, katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş ancak katılan sıfatını almamış bulunanlara yasa yolları açıldığından, suçtan zarar gören Hazineye gerekçeli kararın tebliğ edilmesinde yasal zorunluluk bulunduğundan, mahkemesince bu eksikliğin giderilmesi, yokluğunda verilen hükmün adı geçene tebliğ edilerek, buna ilişkin belgenin ve verildiği takdirde temyiz dilekçesinin eklendikten sonra dosyanın iadesinin temini istenmek suretiyle söz konusu eksikliğin giderilmesinin talep edilmesi gerekmektedir.
./..
-2-
Diğer taraftan, 5271 sayılı CMK"nm 307/4 maddesine göre, hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 262 nci maddede gösterilen kimselerce temyiz edilmişse, yeniden verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır.
Ceza yargılamasında böyle bir kurala ihtiyaç duyulması şu gerekçelere dayanmaktadır:
Vicahilik: Ceza yargılaması hukukunda "vicahilik prensibi" esastır. Sanık, aleyhine olan hususlar bakımından savunmasını bildirmek hakkına sahiptir. Aleyhe değiştirme yasağı olmaması halinde sanık aleyhine bir karar verilmiş olacaktır.
Talep dışı karar: Sanığın temyiz yoluna başvurmuş olmasına karşın hükmün aleyhine bozulması, davacı kişinin lehine, istemi olmadığı halde bir karar verilmesi anlamına gelmiş olacaktır.
Yasa yolundan beklenen fayda: İlgilinin beklediği bir faydanın mevcut olması Yasa yoluna başvurmanın ön şartı olmasına karşın, hükmün aleyhe bozulması bu şartın gerçekleşmediğini, dolayısıyla kararın aleyhe bozulamayacağını gösterir. Somut olayda hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmektedir. Aleyhe temyiz başvurusu bulunmadığından öncelikle dosyadaki eksikliğin giderilmesi gerekirken bozulmasına karar verilmesi sanığın aleyhine bir durum oluşturmaktadır.
Nitekim, bir örneği ekte takdim edilen Yüksek Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 25.05.2011 tarih ve 2010/25608 E.-2011/6965 sayılı kararında, "..Sanığa yüklenen tefecilik suçundan zarar görmesi nedeniyle davaya katılma ve duruşmadan haberdar edilme hakkı bulunan ancak duruşmaya çağrılmayan Hazineye, temyiz iradesinin belirlenmesi bakımından, gerekçeli kararın tebliğ olunması gerektiği, anlaşıldığından....temyiz davası isteği hakkında bir karar vermeye yer olmadığına ve dosyanın suçtan zarar gören hazineye tebliğ işlemi gerekleştirdikten sonra Dairemize yollanılmak üzere geri gönderilmesine..." karar verilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle hukuka aykırı olduğu düşünülen Yüksek Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 21.12.2011 tarih ve 2010/1246 E.-2011/24858 K. sayılı "BOZMA” kararının kaldırılması, 5271 sayılı CMK"nın 35. maddesi gereğince suçtan doğrudan zarar gören Hazine"ye gerekçeli kararın tebliği ile verildiği takdirde temyiz dilekçesi eklendikten sonra yasa yolu incelemesi yapılabilmesi için dava dosyasının gönderilmesine karar verilmesi,
İtirazen arz ve talep olunur." isteminde bulunulması üzerine dosya Dairemize gönderilmekle, incelenerek gereği düşünüldü:
II- İTİRAZIN KAPSAMI
İtiraz, tefecilik suçundan sanık ... hakkında verilen mahkumiyet kararının bozulmasına dair, Dairemizin 21.12.2011 tarihli kararına ilişkindir.
III- KARAR
Dairemizin 20.06.2013 tarih ve 2012/28183 esas, 2013/19837 sayılı kararı ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı yerinde görülerek, Dairemizin 21.12.2011 tarih ve 2010/1246 esas, 2011/24858 sayılı kararının kaldırılmasına karar verildiği ve duruşmalara çağrılmayan Hazineye gerekçeli kararın tebliği için dosyanın mahalline iade edildiği, Mahkemesince mal müdürlüğüne yapılan tebligat üzerine, Hazine vekilinin yasal süresi içerisinde sanık aleyhine temyiz başvurusunda bulunduğu anlaşılmakla,
Ceza Genel Kurulu’nun 19.06.2012 tarih ve 2012/2–638- 2012/238 sayılı kararı da gözetilerek, 5271 sayılı CMK’nın 237 vd. maddeleri uyarınca katılma iradesini ortaya koyan müşteki Hazinenin, davaya katılmasına karar verilerek, Alaçam Asliye Ceza Mahkemesi"nce verilen 15/05/2008 tarih ve 2007/109 esas, 2008/72 karar sayılı hükmün yeniden incelenmesinde;
./..
-3-
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Sanığa yükletilen tefecilik eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı; böylece olaylara ilişkin sorunlarda gerekçenin yeterli bulunduğu,
Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,
Cezanın yasal bağlamda uygulandığı,
Anlaşıldığından, sanık ... müdafii ile katılan Hazine vekilinin ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, itiraz yazısı ve tebliğnameye uygun olarak, temyiz davasının esastan reddiyle HÜKMÜN ONANMASINA, 06.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.