Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2014/449
Karar No: 2017/32

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2014/449 Esas 2017/32 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2014/449 E.  ,  2017/32 K.

    "İçtihat Metni"

    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 15. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Asliye Ceza
    Günü : 28.04.2009
    Sayısı : 115 - 365

    Sanık ..."nin dolandırıcılık suçundan 5237 sayılı TCK’nun 157/1, 52, 53 ve 54. maddeleri uyarınca 2 yıl hapis ve 4.000 Lira adli para cezası; kasten yaralama suçundan aynı Kanunun 86/2 ve 53. maddeleri uyarınca 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve müsadereye ilişkin, İzmir 23. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 28.04.2009 gün ve 115-365 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 15. Ceza Dairesince 06.05.2014 gün ve 8722-8814 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 30.05.2014 gün ve 283208 sayı ile;
    “5271 sayılı CMK’nın 193. maddesinin birinci fıkrasında, "Kanunun ayrık tuttuğu hâller saklı kalmak üzere, hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılmaz. Gelmemesinin geçerli nedeni olmayan sanığın zorla getirilmesine karar verilir" hükmü bulunmakta bu kuralın istisnaları da aynı maddenin 2. fıkrası, 194/2, 195, 196, 200/1, 204. maddelerinde düzenlenmektedir.
    Ceza yargılamasının temel ilkelerinden biri olan "yüzyüzelik-doğrudanlık" ilkesinin istisnalarından birini oluşturan 1412 sayılı CMUK’nın 226/4. maddesindeki; "Duruşmadan vareste tutulmasını talep etmese bile, davanın görüldüğü yer mahkemesinin yargı çevresi dışında başka bir suçtan tutuklu veya cezası infaz edilmekte olan sanığın sorgusu bulunduğu yerdeki mahkeme aracılığı ile yaptırılabilir" şeklindeki hükme karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı CMK’nın 196. maddesinde yer verilmemiş olması nedeniyle, 1412 sayılı Usûl Yasamızdan farklı olarak davanın görüldüğü yer mahkemesinin yargı çevresi dışında başka bir suçtan cezası infaz edilmekte olan sanığın bizzat mahkemede hazır bulundurulması gereklidir. Diğer bir ifadeyle, bu sanığın mahkemede hazır bulundurulması zorunludur.
    Kaldı ki, sanığa duruşmada vareste tutulma hakkı hatırlatılmamıştır. Sanığın hazır bulunması sadece bir ödev değil, aynı zamanda bir haktır. Bu bakımdan "doğrudan doğruyalık-vasıtasızlık" ilkesinin istisnalarından biri olan CMK’nın 196/5. maddesindeki,
    "(5) Hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir hastahane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın, sorgusu yapılmış olmak koşuluyla, hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece karar verilebilir." şeklindeki hükmün bile, "sanık hazır bulunmayı açıkça istemedikçe" diye yorumlanması gerekir. Ayrıca anılan maddede bazı oturumlara "getirilmemeden" söz edildiğine göre, yasa koyucunun 1412 sayılı CMUK’nda olduğu gibi 5271 sayılı CMK’nda da amacının tutuklu sanığın hükümde hazır bulunmasını sağlamak olduğu da anlaşılmaktadır. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 19.04.2005 gün 2005/19-40 ile 15.03.2005 gün ve 2005/20-27 sayılı kararları başta olmak üzere bir çok kararında bu ilkeler vurgulanmıştır.
    Bu nedenlerle;
    5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca yürürlükte bulunan CMUK’nun 326. ile birlikte yukarıdaki hükümler değerlendirildiğinde davanın görüldüğü yer mahkemesinin yargı çevresinde başka bir suçtan cezası infaz edilmekte olan ve duruşmadan vareste tutulma isteği bulunmayan sanığın duruşmada hazır edilmeden mahkûmiyet kararı verilmesi savunma hakkının açıkça kısıtlanması olup hükmün öncelikle bu usuli nedenlerle bozulmasına karar verilmesi gerektiği ” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 15. Ceza Dairesince 10.06.2014 gün ve 12556-11530 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yargılama aşamasında başka bir suçtan hükümlü olarak ceza infaz kurumunda bulunan ve duruşmadan bağışık tutulma isteği bulunmayan sanığın, duruşmaya katılımı sağlanmadan hüküm verilmesinin savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya içeriğinden;
    İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 28.02.2007 günlü iddianamesi ile sanık hakkında dolandırıcılık ve kasten yaralama suçlarından cezalandırılması talebiyle kamu davası açıldığı,
    Davanın görüldüğü mahkemenin yargı çevresindeki İzmir Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda başka bir suçtan hükümlü olarak bulunan sanığın sorgusunun, 28.02.2008 tarihinde yargılamayı yapan mahkemece gerçekleştirildiği, sorgu sırasında sanığın duruşmadan bağışık tutulmak istediği yönünde herhangi bir beyanda bulunmadığı,
    Sanığın, 18.04.2008 tarihinde Uşak E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna sevk edilmesi nedeniyle, 01.05.2008 tarihli oturuma getirilemediği; 08.07.2008, 08.10.2008, 30.12.2008 ve 10.03.2009 tarihli oturumlarda da sanığın yokluğunda duruşmaya devam edildiği, 28.04.2009 tarihli oturumda ise Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşünü açıkladığı ve duruşmanın bitirilerek hüküm verildiği,
    Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden sanığın tutukluluk bilgilerinin incelenmesinde; sanığın, başka bir suçtan hükümlü olarak bulunduğu Uşak E Tipi Ceza İnfaz Kurumundan, 31.10.2008 tarihinde İzmir Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna sevk edildiği, yerel mahkemece mahkûmiyet hükmünün verildiği 28.04.2009 tarihinde İzmir Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunduğu,
    Anlaşılmaktadır.
    Sanık hazır olmaksızın duruşma yapılamayacağı kuralını düzenleyen 5271 sayılı CMK’nun “Sanığın duruşmada hazır bulunmaması” başlıklı 193. maddesinin birinci fıkrası; “Kanunun ayrık tuttuğu hâller saklı kalmak üzere, hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılmaz. Gelmemesinin geçerli nedeni olmayan sanığın zorla getirilmesine karar verilir” hükmünü amir olup, bu kuralın istisnai halleri ise aynı maddenin ikinci fıkrasında; “Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda bitirilebilir”,
    194. maddenin ikinci fıkrasında; “Sanık savuşur veya ara vermeyi izleyen oturuma gelmezse, önceden sorguya çekilmiş ve artık hazır bulunmasına mahkemece gerek görülmezse, dava yokluğunda bitirilebilir”,
    195. maddede; “Suç, yalnız veya birlikte adlî para cezasını veya müsadereyi gerektirmekte ise; sanık gelmese bile duruşma yapılabilir. Bu gibi hâllerde sanığa gönderilecek davetiyede gelmese de duruşmanın yapılacağı yazılır”,
    200. maddenin birinci fıkrasında; “Sanığın yüzüne karşı suç ortaklarından birinin veya bir tanığın gerçeği söylemeyeceğinden endişe edilirse, mahkeme, sorgu ve dinleme sırasında o sanığın mahkeme salonundan çıkarılmasına karar verebilir”,
    204. maddesinde; “Davranışları nedeniyle, hazır bulunmasının duruşmanın düzenli olarak yürütülmesini tehlikeye sokacağı anlaşıldığında sanık, duruşma salonundan çıkarılır. Mahkeme, sanığın duruşmada hazır bulunmasını dosyanın durumuna göre savunması bakımından zorunlu görmezse, oturumu yokluğunda sürdürür ve bitirir. Ancak, sanığın müdafii yoksa, mahkeme barodan bir müdafi görevlendirilmesini ister. Oturuma yeniden alınmasına karar verilen sanığa, yokluğunda yapılan işlemler açıklanır” şeklinde gösterilmiştir.
    Uyuşmazlık konusunun çözümüne ışık tutan “Sanığın duruşmadan bağışık tutulması” başlıklı 196. maddesi ise;
    “(1) Mahkemece sorgusu yapılmış olan sanık veya bu hususta sanık tarafından yetkili kılındığı hâllerde müdafii isterse, mahkeme sanığı duruşmada hazır bulunmaktan bağışık tutabilir.
    (2) Sanık, alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar hariç olmak üzere, istinabe suretiyle sorguya çekilebilir. Sorgu için belirlenen gün, Cumhuriyet savcısı ile sanık ve müdafiine bildirilir. Cumhuriyet savcısı ile müdafiin sorgu sırasında hazır bulunması zorunlu değildir. Sorgusundan önce sanığa, ifadesini esas mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediği sorulur.
    (3) Sorgu tutanağı duruşmada okunur.
    (4) Yukarıdaki fıkralar içeriğine göre sanığın aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle sorgusunun yapılabilmesi olanağının varlığı hâlinde bu yöntem uygulanarak sorgu yapılır.
    (5) Hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir hastahane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın, sorgusu yapılmış olmak koşuluyla, hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece karar verilebilir.
    (6) Yurt dışında bulunan sanığın, belirlenen duruşma tarihinde hazır bulunmasının zorluğu halinde, bu tarihten önce duruşma açılarak veya istinabe suretiyle sorgusu yapılabilir” biçiminde düzenlenmiştir.
    Maddenin birinci fıkrasında, mahkemece sorgusu yapılmış olmak şartıyla sanığın veya bu hususta sanık tarafından yetkili kılındığı hallerde müdafiinin istemi ile duruşmada hazır bulunmaktan bağışık tutulabileceği kabul edilmiş,
    Beşinci fıkrasında ise, hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir hastane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın, sorgusu yapılmış olmak şartıyla, hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece karar verilebileceği düzenlenmiştir.
    Her iki fıkrada da sanığın sorgusunun yapılmış olması hali bağışık tutulmanın şartı olarak belirtilmiş, ancak sanığın sorgusunun ne şekilde yapılacağı hususunda iki fıkrada da herhangi bir açıklamaya yer verilmemiş olup, bu konu maddenin ikinci fıkrasında düzenlenmiştir.
    Bu düzenlemeye göre, alt sınırı beş yıldan az hapis cezasını gerektiren bir suçtan yargılanan sanığa, sorgusundan önce ifadesini esas mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediği sorulduktan sonra istinabe suretiyle sorguya çekilebilecektir. Alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı ise sanıkların sorgusunun mutlaka yargılamayı yapan mahkemece gerçekleştirilmesi zorunludur.
    Sorgusundan önce sanığa, ifadesini yargılamayı yapan mahkeme huzurunda vermek isteyip istemediğinin sorulmaması veya sorulması üzerine duruşmadan bağışık tutulmak istemediğini belirtmesine karşın istinabe ile alınan ifadesiyle yetinilmesi savunma hakkının sınırlanması sonucunu doğuracaktır.
    Sanığın duruşmada hazır bulunabilmesi, yükümlülük yönü olmakla birlikte öncelikle kendisi açısından bir hak olup, bu hak adil yargılanma hakkının temel unsurlarından birini oluşturmaktadır. Tarafı olduğumuz ve onaylamakla iç hukuk mevzuatına dahil ettiğimiz Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması Sözleşmesinin “Adil yargılanma hakkı” başlıklı 6. maddesinin üçüncü fıkrasının (c) bendinde, sanığın en azından kendi kendini savunma hakkı bulunduğu belirtilmekle, mahkeme huzurunda doğrudan savunmasını yapabilmesi için duruşmada hazır bulunma hakkının varlığı da zımnen kabul edilmiştir.
    Kendisi yönünden hak olarak düzenlendiği kabul edilen bir hususta sanığın, bu hakkı ne şekilde kullanacağı konusunda hiçbir insiyatifinin olmadığının kabulü halinde hakkın varlığından da söz edilemeyecektir.
    Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 12 Şubat 1985 tarihli Colozza ve Rubinat/İtalya ile 25 Kasım 1997 tarihli Zana/Türkiye kararlarında, sözleşmeyle garanti altına alınan bir hakkın kullanılmasından vazgeçilmesinin, bunun açıkça söylenmesiyle mümkün olabileceği belirtilmiş olup, buna göre sanığın duruşmada hazır bulunma hakkından feragat etmesi de ancak bu hususu açıkça söylemesiyle mümkün olacaktır.
    Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Aynı yargı çevresinde yer alan ceza infaz kurumunda başka bir suçtan hükümlü olarak bulunan ve esas mahkemesince yapılan sorgusu sırasında duruşmadan bağışık tutulma isteğinde bulunmayan sanığın yokluğunda duruşmaya devamla, davanın bitirilmesi ve hüküm verilmesi savunma hakkının sınırlandırılması niteliğindedir.
    Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına, diğer yönleri incelenmeyen hükmün saptanan bu usuli nedenle bozulmasına karar verilmelidir.
    SONUÇ :
    Açıklanan nedenlerle,
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
    2- Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 06.05.2014 gün ve 8722-8814 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
    3- İzmir 23. Asliye Ceza Mahkemesinin 28.04.2009 gün ve 115-365 sayılı hükmünün, öncelikle saptanan usul yanılgısı nedeniyle diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
    4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 31.01.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi