1. Hukuk Dairesi 2015/13600 E. , 2016/2409 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, 243 ada 148 parsel sayılı taşınmazda ... 38859/510880 pay sahibi iken vekili ... tarafından 04.07.1979 tarihli akitle ..."ya, 06.07.1979 tarihli akitle ... ve ..."a pay satışları yapıldığını, ancak tescil işlemi yapılırken ..."un uhdesinde kalan 5579 payın ipkaen tescili yapıldıktan sonra devredilen 30859 payın terkininin unutulduğunu, daha sonra terkini unutulan pay üzerinden yeni satışların yapıldığını, bu nedenle davalı şahıslar adına olan payların mükerrer olduğunun Teftiş Kurulunun 26.09.2007 tarihli raporu ile tespit edildiğini, davalılara mükerrer tescilin düzeltilmesi bakımından tebligat yapıldığı halde dava açmadıklarını ileri sürerek davalılar adına mükerrer olan tapu kayıtlarının iptali ile sicilden terkinine, tapu kaydının maddi ve hukuki gerçekliğe uygun hale getirilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, dava konusu taşınmazda tapu kaydına güvenerek bedelini ödemek suretiyle pay satın aldıklarını, kusurları olmadığını, tüm paydaşlara karşı davanın açılması gerektiğini, davacı ..."ın kendi arsasına üç katlı bina yaptığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, çekişme konusu taşınmazda bilirkişi raporunda açıklandığı şekilde davalılara ait payların mükerrer olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Çekişme konusu 243 ada 148 parsel sayılı taşınmazda davalılar ve dava dışı bir çok kişinin paydaş olduğu, davalıların paylarını satış suretiyle edindikleri ... vekili ..."ün 243 ada 148 parseldeki 30859/510880 payın ipkası ile 8000/510880 payı 04.07.1979 tarihli akitle ..."ya, satış suretiyle temlik ettiği, daha sonra 5579/510880 payın ipkası ile 17216/510880 payın ..."a, 8064/510880 payın ..."a 06.07.1979 tarihli akitle satış suretiyle temlik edildiği, bu satış işlemlerinden sonra tapu idaresinin 5579 payın ipkaen tescilini yaptığı, ancak temlike konu 30859 payın terkinin unutulduğu ardından 1979, 1980 ve sonraki yıllarda davalılara da pay satışlarının anılan pay üzerinden yapıldığı kayden sabittir.
Hemen belirtmek gerekir ki, Anayasa’nın 40 ncı maddesinin 3.fıkrasında “ kişinin resmi görevliler tarafından vaki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da kanuna göre Devletçe tazmin edilir.” hükmü öngörülmüş, 129. ncu maddenin 5. nci fıkrasında “ memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının ancak idare aleyhine açılabileceği” açıklanmıştır. M.K.nun 1007 nci maddesi bu bağlamda yorumlandığında, tapu sicillerinin tutulmasından ve bundan doğan zararlardan devletin sorumlu olacağı ilkesinin benimsendiği anlaşılmaktadır. Yasanın bu açık hükmünün kaynak olduğu devletin sorumluluğu tapu sicilinin tutulması sırasında, sicil memurunun hukuka aykırı işlemi ile sonuç arasında nedensellik bağının varlığı gerekli ise de eylem yada işlemin kusura dayanması gerekmez. Zira devletin sorumluğu kusursuz sorumluluktur. Anılan ilke 27.3.1957 tarih ve 1/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararı ile benimsenmiş, BK.nun 55 TBK"nun 66. maddesindeki sorumluluğun kusura dayanmadığı 22.6.1966 tarih 7/7 sayılı İnançları Birleştirme kararı ile de tekrarlanmıştır. Adam çalıştıran (somut olayda devlet) objektif özen eksikliğinin doğurduğu zarardan sorumludur. Çalışanın seçiminde, talimat vermede ve denetlenmesindeki eksiklik yada bozukluk nedeniyle çalışan çevre ve ilgililer için hakların kazanılması ve kullanılması açısından özel bir tehlike oluşturur. Kusursuz sorumluluk, tapu siciline bağlı çıkarların ve ayni hakların yanlış tescil sonucu sicile güven ilkesi yönünden değişmesi yada yitirilmesi bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır. Çünkü sicillerin doğru tutulmasını üstlenen ve taahhüt eden devlet, aykırı kayıtlardan doğan zararları da ödemeyi taahhüt etmektedir. Dayanıksız yada hukuksal duruma uymayan kayıtlar düzenlemek taşınmazın niteliğinde yanlışlıklar yapmak da aynı kapsamda düşünülmelidir.
Diğer taraftan Tapu Sicil memurlarının sicilin hatalı tutulmasından sorumlu bulunacakları ilkesi yanında, sicilde yapılması gereken işlemi yapmamaları suretiyle ortaya çıkan olumsuz eylemlerin de aynı kapsamda düşünülmesi gerekeceğinde kuşku yoktur.
Yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda somut olaya bakıldığında, tapu memurunun hatası nedeniyle yolsuz sicilin oluştuğu, ilgililere tebligat yapıldığı halde dava açmadıkları gözetildiğinde, davacı idarenin aktif dava ehliyetinin bulunduğu açıktır.
Öte yandan, dosya kapsamı ile mahkemece mahallinde keşif yapılarak bilirkişi raporu alınmış ise de, elde edilen bilirkişi raporunun hüküm vermeye yeterli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
Şöyle ki, 25.06.2013 tarihli harita mühendisi bilirkişi raporunda, tapu kayıtları ve pay satışları irdelenmek suretiyle dava konusu 243 ada 148 parsel sayılı taşınmazda davalılar ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ..."e ait payların mükerrer olduğu tespit edilmiş olmakla birlikte, belirlenen mükerrer payların iptal edilmesi halinde dava dışı paydaşların durumunun etkilenip etkilenmeyeceği, başka bir deyişle mükerrer olan payların terkin edilmesi halinde pay ve paydanın eşit olup olmayacağı saptanmış değildir.
Hal böyle olunca; dosya yeniden bilirkişiye tevdi edilmek suretiyle dava konusu taşınmazdaki davalılara ait mükerrer payların iptal edilmesi halinde dava dışı diğer paydaşların durumunun etkilenip etkilenmeyeceği, pay ve paydanın eşit olup olmayacağı bakımından bir inceleme yapılmasının sağlanması, bilirkişiden denetime elverişli rapor alınması, taşınmazın dava dışı paydaşlarının paylarının etkileneceğinin belirlenmesi halinde anılan paydaşların davada yer alması gerektiğinin dikkate alınması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
Davalıların bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.