8. Hukuk Dairesi 2016/20688 E. , 2019/472 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonucunda Mahkemece verilen davanın reddine dair kararın davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairenin 23.06.2016 tarihli ve 2014/19240 Esas, 2016/11076 Karar sayılı ilamı ile temyiz dilekçesinin reddine ve onanmasına karar verilmişti. Davacı üçüncü kişi vekili tarafından süresinde kararın düzeltilmesi istenmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
Davacı üçüncü kişi vekili; asıl davada 16.07.2013 tarihli haczin İİK"nin 99. maddesi gereğince yapılmış sayılması gerekirken İİK"nin 97. maddesi gereğince istihkak davası açma yükümlülüğünün müvekkiline verilmesinin usulsüz olduğunu belirterek, bu yöndeki müdürlük kararının kaldırılmasına, birleşen davada ise mülkiyeti müvekkiline ait mallar üzerindeki haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, dava konusu haczin ödeme emrinin ve itirazın iptaline ilişkin dava dilekçesinin tebliğ edildiği borçlu şirketin fiilen faaliyette bulunduğu adreste yapıldığını, dava konusu olmayan 05.02.2009 tarihli haciz esnasında borçlu şirket yetkilisi ...’ın hazır olduğu, yine bu tarihli haciz esnasında hazır olan üçüncü kişi şirket temsilcisinin “ ...bu binayı satın aldık, içindeki eşyaları da borçlu şirketten devraldık..” şeklinde beyanda bulunduğunu, İİK’nin 44. maddesinde yer alan prosedür yerine getirilmediği için, bu devrin alacaklılara karşı hükümsüz olduğunu, yine ticari işletmenin bir kısmının veya tamamının devrinin alacaklılara karşı hükümsüz olduğunu savunarak asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, takipte taraf olmayan davacı üçüncü kişi şirketin memur muamelesine yönelik şikayet başvurusunda bulunamayacağı, 16.07.2013 tarihli haczin ödeme emrinin tebliğ edildiği adreste yapıldığı, bu durumda İcra Müdürlüğünce İİK"nin 97. maddesi uyarınca işlem yapılmasının usul ve yasaya uygun olduğu, istihkak iddiasına konu malların aynı takip dosyasında aynı adreste 05.02.2009 tarihinde haczedildiği, haciz esnasında borçlu şirket yetkilisinin hazır olduğu, davacı üçüncü kişi şirket temsilcisinin de haciz mahallinde hazır olduğu, binayı satın aldıklarını, içindeki eşyaları da borçlu şirketten devraldıklarına ilişkin beyanda bulunduğu, dava konusu haczin ödeme emrinin tebliğ edildiği adreste yapıldığı, borçlu ile davacı üçüncü kişi arasındaki ilişki ticari işletme devri niteliği taşıdığından, İİK"nin 44. ve BK"nin 179. maddelerinin uygulanması gerektiği, anılan maddede öngörülen koşulların da yerine getirildiğinin ispatlanamadığı, borçlu şirket ve davacı 3. kişi şirket arasında yapılan devir işlemi alacaklının haklarını etkilemeyeceği gibi, devralan davacı üçüncü kişi şirketin de BK’nin 179. maddesi uyarınca işletmenin borçlarından sorumlu olduğu gerekçesi ile asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizin 23.06.2016 tarihli ve 2014/19240 Esas- 2016/11076 Karar sayılı ilamı ile asıl davaya yönelik olarak verilen kararın kesin nitelikte bulunduğundan davacı üçüncü kişi vekilinin temyiz dilekçesinin reddine, birleşen davaya yönelik olarak ise hükmün onanmasına karar verilmiş, davacı üçüncü kişi vekili tarafından karar düzeltme isteğinde bulunulmuştur.
Asıl dava, müdürlük muamelesini şikayete, birleşen dava ise üçüncü kişinin İİK"nin 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.
1.Davacı üçüncü kişi vekilinin asıl davaya yönelik karar düzeltme istemi yönünden;
Düzeltilmesi istenen Yargıtay ilamıyla bunda atıf yapılan mahkeme kararında yazılı gerekçeler ve dosyada mevcut belgeler karşısında karar düzeltme isteği yerinde görülmediği gibi HUMK"un 440. maddesinde yazılı dört halden hiç birine de uymadığından İİK"nin 366. ve HUMK"un 442. maddeleri uyarınca REDDİNE karar vermek gerekmiştir.
2.Davacı üçüncü kişi vekilinin birleşen davaya yönelik karar düzeltme istemi yönünden,
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere göre; dava konusu 16.07.2013 tarihli haczin, borçlu şirkete ödeme emrinin 18.10.2007 tarihinde tebliğ edildiği adreste yapıldığı,haciz adresinin aynı zamanda borçlu şirketin ticaret sicil kayıtlarında yer alan adresi olduğu anlaşılmıştır. Bu durumda mülkiyet karinesi borçlu dolayısıyla alacaklı lehine olup,mülkiyet karinesinin aksinin davacı üçüncü kişi tarafından inandırıcı ve güçlü delillerle ispat edilmesi gerekir.
Tapu kayıtlarına göre haciz adresinin 04.02.2009 tarihinde 3. kişi şirket adına tescil edildiği, borçlu şirket ile üçüncü kişi şirket arasında düzenlenen demirbaş satımına ilişkin 01.09.2008 tarihli fatura bedellerinin ödendiği hususunda taraflar arasında anlaşmazlık bulunmadığı gibi alacaklı tarafça üçüncü kişi şirket ile borçlu şirket arasında organik bağ olduğu ve muvazaalı işlemler yapıldığı da iddia edilmemiştir. Tüm bunların yanı sıra 05.02.2009 tarihli haciz esnasında işyeri içerisinde "Tuzcular A.Ş." ünvanının yazılı olduğu, içeride sadece bekçinin bulunduğu, işyerinin faal olmadığı, çağrılmakla haciz adresine gelen ..."ın ise Mahkeme gerekçesinin aksine borcun doğum tarihinden önce borçlu şirket ortaklığından ayrıldığı ve haciz tarihi itibarıyla yetkili olmadığı anlaşılmıştır.
Tüm bu açıklamalar karşısında üçüncü kişi şirketçe mülkiyet karinesinin aksinin ispat edildiğinin kabul edilmesi gerekmiştir.
Ayrıca devredilen işletmede haciz yapılabilmesi,devrin muvaazalı olduğunun iddia ve ispat edilmesine bağlıdır. Muvazaa iddiasının bulunmaması halinde alacaklının, tasarrufun iptali davası açarak alacağına kavuşma imkanı bulunduğu gibi, TBK ve TTK hükümlerine göre açılacak davalarda da devri yargılama konusu yapabilir.İİK"nin 44. maddesinde yer alan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi işletmenin devrini sakatlamaz. Anılan hükmün yalnız cezai yaptırımı vardır. (İİK 337/a md) Aktiflerin devredenin malvarlığından çıkmamış kabul edilmesini, yani haczedilmesini sağlayacak tek yol, muvazaanın iddia ve ispat edilmesidir.
O halde, Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözönüne alınarak, davacı alacaklının taraflar arasında muvazaalı devir-satış olduğu iddiasının bulunmadığı gözetilerek, davanın kabulü yerine, oluşa ve dosya içeriğine uygun düşmeyen gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekirken onandığı anlaşıldığından yukarda açıklanan onama kararının kaldırılarak hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı üçüncü kişi vekilinin asıl davaya ilişkin karar düzeltme isteminin REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı üçüncü kişi vekilinin birleşen davaya ilişkin karar düzeltme isteminin kabulü ile; Dairemizin 23.06.2016 gün, 2014/19240 Esas 2016/11076 Karar sayılı onama kararının kaldırılmasına, hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle İİK"nin 366 ve 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde karar düzeltme isteyene iadesine, 16.01.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.