8. Hukuk Dairesi 2016/4953 E. , 2019/469 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : İstihkak
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı 3. kişi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı alacaklı vekili, 25.02.2014 tarihli haciz esnasında borçlu şirkete ait menkullerin haczedildiğini, haciz esnasında 3. kişi şirketin yetkilisi olduğunu beyan eden ...’ın borçlu şirkette de çalıştığını, haciz adresinde borçlu şirkete ait birçok evrak bulunduğunu belirterek haksız istihkak iddiasının reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı 3. kişi vekili, hacze konu mahcuzların müvekkiline ait olduğunu, haciz adresi ile borçlu şirketin bir ilgisi olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu haczin borçlu şirketin adresinde yapıldığı, borçlu şirket ile 3. kişi şirket arasında organik bağ bulunduğu, bu durumda 3. kişi şirket ile borçlu şirketin mahcuzları birlikte ellerinde bulundurdukları, istihkak iddia eden 3. kişi şirketin karinenin aksini ispat ile yükümlü olduğu, İcra Müdürlüğünce İİK’nin 96. ve 97. maddeleri uyarınca işlem yapılması gerekirken İİK’nin 99. maddesine göre alacaklıya dava açması için süre vermesinin yerinde bir işlem olmadığı gerekçesi ile şikayetin kabulü ile davalının İİK"nin 99. maddesine istinaden yapmış olduğu istihkak iddiasının kaldırılmasına, takibin devamına, karar verilmiş, kararı, davalı 3. kişi vekili temyiz etmiştir.
1. 6100 sayılı HMK’nin 33. maddesi uyarınca, Türk hukukunu resen uygulamakla yükümlü olan hâkim, tarafların ileri sürdükleri maddi olay ve netice talepleri ile bağlı olup, onların hukuki nitelendirmesi ile bağlı değildir. 04.06.1958 tarih, 1958/16-5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı"nda da kabul edildiği gibi, taraflarca ileri sürülen iddia ve maddi olayların hukuki tavsifini yapmak mahkemeye ait olup, hakim olaya uyan ilgili yasa maddelerini re’sen gözetmek, bulmak ve uygulamak zorundadır. Eş anlatımla, olayların hukuksal açıdan değerlendirilmesi ve nitelendirilmesi mahkeme hakimine aittir. Bu ilke ışığında, dava dilekçesindeki anlatım ve talep sonucu dikkate alındığında uyuşmazlığın, alacaklı tarafından İİK’nin 99. vd. maddesine dayalı 3. kişinin istihkak iddiasının reddi talebine ilişkin olduğunun kabulü gerekir.
2. Yargıtayın ve Dairemizin istikrar kazanan uygulamasına göre; borçlunun, istihkak iddiasına karşı tutumu belirli ise davada taraf olarak gösterilmesi gerekli değildir. Ne var ki, somut olayda yokluğunda alınan haciz kararlarından haberdar edilmeyen, 103 davet kağıdı da tebliğ edilmeyen borçlunun, istihkak iddiasına karşı tutumu belirlenememiştir. Bu nedenle borçlunun davalı sıfatı ile davaya katılmasının sağlanması için, davacı alacaklıya süre ve imkan verilerek taraf teşkilinin sağlanması gerekir.
3. Bu durumda, yukarıdaki bentlerde anlatılan ilke ve kabullere göre Mahkemece yapılacak iş, borçlu da davaya dahil edilerek, takip miktarı veya mahcuzun değerinden hangisi az ise, o değer üzerinden nispi harç tamamlattırılıp çekişmenin istihkak davası prosedürüne göre çözümlenerek sonucuna göre bir karar vermek olmalıdır. Anılan bu hususlar dikkate alınmadan eksik inceleme ve yazılı şekilde hatalı değerlendirme ile talebin İİK’nin 97. ve 99. maddelerinin uygulanmasına ilişkin şikayet başvurusu olarak kabulü ve buna göre karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1), (2) ve (3) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle hükmün İİK"nin 366 ve 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca
BOZULMASINA, taraflarca İİK"nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine,
peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 16.01.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.