Esas No: 2006/8859
Karar No: 2007/803
Karar Tarihi: 14.02.2007
Hak Yoksunluğu - Müdafi Tayini - Resmi Belgede Sahtecilik - Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2006/8859 Esas 2007/803 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Murat isimli kişi resmi belgede sahtecilik suçundan mahkum edilmiştir. Ancak yapılan incelemede, savunma hakkının kısıtlanması ve münferit ceza yasasının yanlış uygulanması sebebiyle mahkumiyet kararı bozulmuştur. Uyarlama yargılaması sırasında esasa ilişkin bir yargılama yapılmadığı için, zorunlu mütalaat veya vekillik gibi hükümler uygulanmamıştır. Kararda geçen kanun maddeleri ise şu şekildedir: 5237 S. Türk Ceza Kanunu [ Madde 53 ], 5237 S. Türk Ceza Kanunu [ Madde 204 ] ve 5271 S. Ceza Muhakemesi Kanunu [ Madde 150 ].
11. Ceza Dairesi 2006/8859 E., 2007/803 K.
11. Ceza Dairesi 2006/8859 E., 2007/803 K.
- HAK YOKSUNLUĞU
- MÜDAFİ TAYİNİ
- RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK
- 5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 53 ]
- 5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 204 ]
- 5271 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [ Madde 150 ]
"İçtihat Metni"
Resmi belgede sahtecilik suçundan hükümlü Murat"ın bozma üzerine yapılan yargılaması sonunda, mahkumiyetine dair (Ankara Dördüncü Ağır Ceza Mahkemesi)"nden verilen 18.02.1999 gün ve 1998/83 Esas, 1999/12 Karar sayılı kesinleşmiş hükmün, 5237 sayılı Yasa"nın 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmesini müteakip yeniden değerlendirilmesi sonucu aynı mahkemece duruşma açılarak verilen 05.10.2006 gün ve 2006/229-341 sayılı kararın süresi içinde Yargıtay"ca incelenmesi hükümlü ve müdafii tarafından istenilmiş olduğundan, dava evrakı C.Başsavcılığı"nın bozma isteyen 13.12.2006 tarihli tebliğnamesi ile Daireye gönderilmekle incelenerek gereği görüşüldü.
I-Hükümlüye yüklenen resmi belgede sahtecilik suçunun cezasının üst sınırının beş yıl hapis olduğu ve 5271 sayılı CMK"nın 150/3. maddesi uyarınca son duruşmada müdafii hazır bulundurulması sağlanıp esas hakkında savunma olanağı tanınması gerektiği gözetilmeden, müdafii olmadan mahkumiyet kararı verilmesi suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,
II-5252 sayılı Yasa"nın 9/3. maddesi uyarınca olay tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı Yasa ile sonradan yürürlüğe giren 5237 sayılı Yasa"nın olaya ilişkin tüm hükümleri uygulanarak sonucun karşılaştırılması suretiyle Lehe yasanın tespiti gerektiği ve anılan Yasa"nın 6. maddesi ile de ağır hapis cezasının hapse dönüştürüldüğü, 5237 sayılı Yasa ile uygulama yapıldığında
kararda gösterilmese bile 53. madde uyarınca hak yoksunluğuna karar verileceği gözetilmeden her iki yasada düzenlenen cezaların üst sınırının değişerek 5237 sayılı Yasa ile sanık lehine düzenleme yapıldığı ve 5237 sayılı Yasa ile verilen cezanın ertelenmesinin mümkün olduğundan bahisle yazılı şekilde 765 sayılı Yasa"nın sanık lehine olduğunun kabulü,
Yasaya aykırı, hükümlü ve müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, sair yönleri incelenmeyen hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasa"nın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi uyarınca istem gibi (BOZULMASINA), 14.02.2007 gününde üyeler K. T. ile H. E."nin 1 nolu bozmaya karşı oyları ve oyçokluğuyla, diğer yönlerden oybirliği ile karar verildi.
KARŞI OY
Ayrıntıları Ceza Genel Kurulu"nun 04.07.2006 gün ve 2006/10-128-177 ile 11.07.2006 gün 2006/5-182-182 sayılı kararlarında da açıklandığı gibi, uyarlama yargılaması, 5237 sayılı TCK"nın 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmesi nedeniyle, bu tarihten önce kesinleşen ve infaz aşamasında olan mahkumiyet hükümlerinde lehe yasanın belirlenmesi, yeni düzenlemenin lehe olması halinde de bu doğrultuda hüküm kurulması ile sınırlı kendine özgü bir yargılama sürecidir.
Uyarlama yargılaması konusunda yöntemi belirleyen 5252 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun"un 9/1. maddesi, bu yargılamanın duruşma açılmadan, dosya üzerinde yapılmasını dahi olanaklı kılmaktadır.
Sözü edilen yargılamada ancak zorunlu olduğu ölçüde genel yargılama esasları uygulanacaktır. Zira, önceden olay yargılaması yapılmış, muhakeme süreci tamamlanmış, yasa yolları tüketilmiş ve suçu işlediği kesinleşen hükümlünün cezasının infazı aşamasına geçilmiştir.
Kesinleşmiş hükümle ilgili uyarlama yargılaması sırasında, yargılamanın yenilenmesine konu olacak şekilde yeni kanıt ileri sürülmesi veya yeniden kanıt toplanması ya da bu doğrultuda araştırma ve inceleme yapılması olanaklı değildir. Örneğin; önceki davada müdahale isteminde bulunulmamış ise, artık bu aşamada aynı istemde bulunulmayacaktır. Kısaca bu yargılamada esasa yönelik bir değerlendirme olmadan sadece hukuki bir değerlendirme söz konusu olacak, sürecin sonunda yeniden hüküm kurulurken kesinleşmiş mahkumiyetten daha fazla ceza da verilemeyecektir.
Sonuç olarak uyarlama yargılamasında, esasa ilişkin yargılama sürecine ait bir kurum olan zorunlu müdafilik ve vekillik ile ilgili hükümlerin uygulanması gerekmemektedir. Bununla birlikte, tarafların kendilerini bir müdafii veya vekil aracılığı ile temsil ettirmelerine de yasal bir engel bulunmamaktadır.
Açıkladığımız nedenlerle ve hükümlünün eylemi gözetildiğinde, Sayın çoğunluğun, "hükümlüye yüklenen resmi belgede sahtecilik suçunun cezasının üst sınırı 5 yıl hapis olduğu ve 5271 sayılı CMK"nın 150/3. maddesi uyarınca son duruşmada müdafii hazır bulundurulması sağlanıp esas hakkında savunma olanağı tanınması gerektiği gözetilmeden, müdafii olmadan mahkumiyet kararı verilmesi suretiyle savunma hakkının kısıtlanması" gerekçesine dayanan 1 nolu bozma düşüncesine katılmıyoruz.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.