1. Hukuk Dairesi 2016/1801 E. , 2016/2277 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU KAYDINDA DÜZELTİM
Taraflar arasında görülen tapu kaydında düzeltim davası sonunda; yerel mahkemece, davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla; dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..." ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Dava, tapu kaydında düzeltim istemine ilişkindir.
Davacı, murisi ..." in, maliki olduğu 224 ada 23 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydında murisinin isminin ... oğlu ... olarak yanlış yazıldığını ileri sürerek, tapu kaydında yazılı “...” isminin, nüfus kaydına uygun olarak olarak “...” şeklinde düzeltilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, iddianın ispatlandığı gerekçesiyle düzeltim isteğinin kabulüne karar verilmiştir.
Bilindiği gibi; taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin adı, soyadı, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme taleplerinin kaynağını oluşturur. Bu tür işlerde kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir.
Bu tür işler, 6100 sayılı HMK’nin 382/9-ç maddesi gereğince çekişmesiz yargı usulüne göre sulh hukuk mahkemesinde ve taşınmazın aynına ilişkin bulunduğundan, aynı kanunun 12. maddesi uyarınca taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde görülür ve işin niteliği itibarıyla maktu harç alınır.
Tapuda kayıt düzeltilmesi ve tespit taleplerini, tapu maliki ile mirasçıları isteyebilir.
Bunun yanı sıra, 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanununun 702. maddesinin son fıkrası gereğince; ortaklardan her birinin topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabileceği ve bu korumadan bütün ortakların yararlanabileceği öngörüldüğünden elbirliği mülkiyetinde, ortaklardan her hangi biri de tek başına tapuda murisin kimlik bilgilerinin düzeltmesini isteyebilir. Ayrıca bu işlerin, bir başka dava nedeniyle verilen yetkiye dayanılarak açılması da mümkündür. Böyle bir yetki verildiğinde yetkiye dayanarak talep eden kişinin takip yetkisi vardır.
HMK"nin geçici 1. maddesi gereğince “Bu Kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümleri, Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmayacağından” kanunun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra yapılan taleplerin tapu müdürlüğüne ilgili sıfatıyla yöneltilerek yapılması gerekir.
Bu tür işlerde mahkemece sağlıklı bir inceleme yapılmalı ve kayıt maliki ile ismi düzeltilecek kişinin aynı kişi olduğu kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır. Bu saptama yapılırken de aşağıda açıklanan yöntem izlenmelidir:
1-Kimlik bilgilerinde düzeltme yapılması veya tespiti istenen talep konusu taşınmazların tapu kayıtları (ilk tesis ve tedavülleriyle) ve kadastro tutanakları (tespit ve tescile esas alınan tüm dayanak belgeleriyle) ayrıca taşınmazlar kadastrodan sonra edinilmişse buna ilişkin tüm belgeler ile birlikte getirtilmelidir.
2-Nüfus müdürlüğünden, talep konusu taşınmazların tapu kayıtlarında malik olarak görünen kişi ile aynı kimlik bilgilerine sahip bir başka kişi veya kişilerin nüfus kayıtlarında bulunup bulunmadığı araştırılmalı, mevcut ise bu kişi veya kişiler duruşmaya çağrılarak talep konusu taşınmazlarda mülkiyet hakkı iddiaları bulunup bulunmadığı kendilerinden sorulmalı, kaydı düzeltilecek kişilerin nüfus kayıtları, tapu kayıtları ve dayanakları ile bağlantı kurulacak şekilde incelenmelidir.
3-Taşınmazın bulunduğu yerleşim yerinde zabıta aracılığı ile kayıt maliki ile aynı ismi taşıyan başka kişi veya kişilerin bulunup bulunmadığı da araştırılmalıdır.
4-İstem konusunda tanıklar dinlenmelidir.
5-Tüm bu araştırmalar sonucu hâlâ kesin bir kanaat oluşmamış ise mahallinde keşif yapılarak; tanıklar ve varsa tespit bilirkişileri taşınmaz başında dinlenmelidir.
Açıklanan bu hususlar çerçevesinde taşınmazda yapılacak inceleme ve araştırma sonucu, tapu ve nüfus bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlandığında talebin kabulü yoluna gidilmesi gerekmektedir.
Talebin niteliği gereğince, yargılama harcı ve vekâlet ücreti maktu olarak belirlenmelidir.
Tapu müdürlüğü ilgili sıfatıyla yasal hasım olduğundan yargılama giderlerinden ve yargılama giderlerinden olan vekalet ücretinden sorumlu tutulmamalıdır.
Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; dava konusu arsa vasfında olan 224 ada 23 parsel sayılı taşınmazın, 10/05/1989 tarihli imar uygulaması sonucunda 1995 ada 6 parsel numarasını aldığı, kayıt maliki...oğlu ..." in taşınmazı 16/11/1982 tarih, 6960 yevmiye sayılı resmi senetle satış yolu ile temlik ettiği, resmi senette alıcı ..." in, ..., 939,..., hane no:1 şeklinde kimlik bilgilerinin yer aldığı, ilgili tapu müdürlüğünce yapılan araştırmada, kayıt malikinin kimlik belgesine ulaşılamadığının bildirildiği, dosyada mevcut ... Nüfus Müdürlüğü"nün 27/01/2015 tarihli yazısında, ... oğlu, 01/07/1923 doğumlu ... in diğer adının ... olduğunun anlaşıldığının belirtildiği, ancak, söz konusu yazının mahkemece istenmeyip, davacı tarafından haricen temin edilerek mahkemeye sunulduğu, mahkemece, nüfus kayıtlarında...oğlu... isimli birinin kayıtlı olup olmadığını araştırılmadığı anlaşılmıştır.
Hâl böyle olunca, tapu kaydında yazılı olduğu şekilde ... oğlu ... isimli birinin varlığının araştırılması, tespit edilmesi halinde hayattaysa kendinin, ölmüşse mirasçılarının tespit edilerek duruşmaya çağrılması ve dava konusu taşınmazda mülkiyet iddialarının bulunup bulunmadığı sorularak, gerçekte kayıt malikinin kim olduğunun açıklığa kavuşturulması, mahallinde keşif yapılarak taşınmazın zilyetlik durumunun tespit edilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 29.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.