Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2014/508
Karar No: 2017/22

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2014/508 Esas 2017/22 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2014/508 E.  ,  2017/22 K.

    "İçtihat Metni"



    Kararı veren
    Yargıtay Dairesi : 3. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Asliye Ceza
    Günü : 21.03.2012
    Sayısı : 418-437

    Kasten yaralama suçundan sanık ..."nün 5237 sayılı TCK"nun 86/1, 87/1-c-son, 29 ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin, Aydın 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 21.03.2012 gün ve 418-437 sayılı hükmün sanık ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 3. Ceza Dairesince 06.05.2014 gün ve 32248-17642 sayı ile; kanunda öngörülen süreden sonra yapıldığı gerekçesiyle sanık ..."nün temyiz isteğinin reddine karar verilerek, katılan vekilinin temyiz isteği ile sınırlı olarak yapılan incelemede;
    "...Sanık ... hakkında kurulan hükümde 5237 sayılı TCK"nin 62. maddesinde yer alan indirimin uygulanıp uygulanmayacağı hususunun mahkemenin takdirinde olduğu ve hükümde açıkça "Başkaca artırıma ve indirime kanunen ve takdiren yer olmadığına" şeklindeki fıkraya yer verilmesi karşısında bu husustaki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir..." açıklamasıyla, hükmün TCK"nun 53. maddesi yönünden düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 17.06.2014 gün ve 187652 sayı ile;
    "...1) Tahrik nedeniyle cezadan yapılan indirim oranı düşük tutulmuştur. Sanık ile mağdur daha önceden tanışmamaktadır. Mağdur, aracını yanlışlıkla minibüs durağına park etmek üzere olan ve sonradan aracını o yerden çekmek isteyen sanığa, eşinin yanında hakaret etmiş, bununla da yetinmeyerek, aksi ispatlanamayan iddiaya göre sanığın üzerine yürüyerek fiili kavgaya neden olmuştur.
    Bu durumda, hakaret olayı olmasaydı bile fiili kavgaya kimin neden olduğunun belirlenememesi ya da mağdurun sebep olması nedeniyle ve mağdurun sanığa, eşinin yanında hakaret etmesi nedeniyle tahrik hükümlerinin tatbikini gerektiren ayrı ve yoğun sebepler bulunmakla tahrik nedeniyle cezadan yapılacak indirim oranının asgari had aşılarak yapılması uygun olacaktır. Bu hususun gözetilmemesi bozma nedenidir.
    2) Savunması talimat yoluyla alınıp, dosyaya olumsuz bir tutumu yansımayıp, yoğun tahrik altında kalan, kamuda memur (astsubay) olan sanık hakkında TCK.nun 62. maddesi tatbikinin uygun olacağının gözetilmemesi de bozma nedenidir.
    Sonuç olarak;
    a) TCK.nun 62. maddesinde düzenlenen takdiri indirim nedeninin tatbiki hakimin takdirine bırakılmıştır. Ancak, şahsi haller gözetilerek değerlendirilip, kullanılacak olan bu hakkın kullanımı Yargıtay denetimine tabidir. Takdir hakkının kullanımı ya da kullanılmaması makul ölçüler dahilinde olmalıdır. Mahkeme kararlarının bütün yönleriyle birlikte üst mahkemede denetime tabi tutulabilmesi adil yargılamanın temel prensiplerinden olmalıdır.
    b) Yüksek Daire kararında, hükümde, açıkca "Başkaca artırıma ve indirime kanunen ve takdiren yer olmadığına" şeklindeki düşünceye yer verildiğinden bahisle bozma düşüncesine iştirak edilmediği belirtilmiş ise de, belirtilen husus bir hüküm olup, bu hüküm yeterli gerekçeye bağlanmamıştır. Oysa Anayasamız gereği ve CMK.nun 34. maddesi gereğince bütün hükümlerin yeterli gerekçeye bağlanması gerekmektedir" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Dairenin düzeltilerek onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
    5271 sayılı CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesince 24.06.2014 gün ve 24560-25263 sayı ile, itiraz nedenleri yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanık ... hakkında kasten yaralama suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü, Özel Dairece temyiz isteminin reddine karar verilmesi, sanıklar ... ve ... hakkında hakaret suçundan kurulan ceza verilmesine yer olmadığına dair hükümler ise, onanmak suretiyle kesinleşmiş olup, itirazın kapsamına göre inceleme, sanık ... hakkında kasten yaralama suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
    1- Sanık ... hakkında haksız tahrik nedeniyle indirim yapılırken uygulanan indirim oranının somut olaya uygun olup olmadığı,
    2- Takdiri indirim hükmünün uygulanmamasının isabetli olup olmadığı,
    Noktalarında toplanmaktadır.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Sanık ... hakkında Aydın Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen 29.12.2010 tarihli raporda; geçici raporunda alın bölgesinde künt travmatik sıyrıklar, burun ve sol el bilekte travmatik ağrılar olduğu belirtilen sanığın, yumuşak doku lezyonuna neden olan yaralanmasının, basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğunun bildirildiği,
    Katılan ... hakkında Aydın Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen 26.04.2011 tarihli raporda; üst dudak sağda, vücut eksenine paralel uzanan, iyileşmesini tamamlamış 1.5x0.2 cm ebatlarındaki düzensiz kenarlı yaranın, yüzde sabit iz niteliğinde olduğunun belirtildiği,
    Sanığın adli sicil ya da arşiv kaydının olmadığı,
    İzmir İl Jandarma Komutanlığında jandarma astsubay çavuş olarak görev yapan sanığa talimat mahkemesince çıkarılan davetiyenin tebliğ edilememesi üzerine, hakkında düzenlenen yakalama emrine istinaden savunmasının alındığı,
    Yerel mahkemece, sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nun 29. maddesi uygulanırken dörtte bir oranında haksız tahrik indirimi yapıldığı, hüküm fıkrasında “Başkaca artırıma ve indirime kanunen ve takdiren yer olmadığına” şeklinde bir ibare yazılarak, bunun dışında gerekçe kısmında ya da hüküm fıkrasında 5237 sayılı TCK’nun 62. maddesinin uygulanmamasına ilişkin herhangi bir açıklamaya yer verilmediği,
    Anlaşılmaktadır.
    Katılan ... aşamalarda; şehir içi yolcu taşımacılığı yapan minibüste şoför olarak çalıştığını, olay günü sevk ve idaresindeki minibüsle seyir halinde iken yolcu indirmek için durağa yaklaştığı sırada, durakta sanığın park halindeki aracını gördüğünü, durağa yanaşabilmek için korna çaldığını, bunun üzerine sanığın aracının içerisinden kafasını çıkarıp “ne var a...k...” diyerek küfrettiğini, aralarında tartışma çıktığını, duraktan çıkması için tekrar korna çalması üzerine sanığın aracından inerek yanına geldiğini, minibüsün kapısını açtığını, kendisinin de aşağı indiğini, sanığın “bana el kol hareketi yapma” diyerek yüzüne kafa attığını, kendisinin de sanığı ittirdiğini, sanığa küfretmediğini,
    Tanık ... kollukta; dolmuş şoförü olarak çalıştığını, olay günü sevk ve idaresindeki minibüsle durağa yanaştığı sırada, önünde katılan ...’ın kullandığı minibüsün durduğunu, bu sırada sanığın aracından inerek katılanın aracının kapısını açtığını ve katılana bağırıp çağırarak “senin a...k...” dediğini, katılanın da aşağıya indiğini, tartışma sırasında sanık ...’nin katılanın yüzüne kafa attığını, kendisinin de aracından inerek kavgayı ayırdığını,
    Mahkemede ise; katılanın aracını durdurup yolcu almaya başladığı sırada sanığın, katılanın kapısına gelip katılanı aşağı çektiğini, katılan ile sanığın yanına vardığında katılanın dudağının kanadığını gördüğünü, kendisi daha aracından inmeden sanığın katılana küfrettiğini, ancak küfrü tam olarak duyamadığını,
    Tanık ... kollukta; sanık ..."nin eşi olduğunu, dolmuş durağının yanına park ettikleri sırada arkadan bir korna sesini geldiğini, kendilerine korna çalan katılanın araçlarının yanına geldiğini ve eşine “ne duruyorsun burada kardeşim” dediğini, eşinin de “görmüyor musun, önümde araç var çıkamıyorum” şeklinde cevap verdiğini, bunun üzerine katılanın araçlarının sol kapısının üst kısmına eli ile sert bir şekilde vurarak “in arabadan a...k...çocuğu” demesi nedeniyle eşinin araçtan aşağıya indiğini, ortalığın birden karıştığını, katılan ile eşi arasında bir arbede olduğunu, olayın şoku ile kimin kime ne şekilde vurduğunu göremediğini,
    Mahkemede ise; katılanın araçlarının arkasından gelip korna çalmaya başladığını, önlerinde araç olduğu için kendilerinin duraktan çıkamadığını, katılanın ısrarla korna çalmaya devam ettiğini, daha sonra da katılanın dolmuştan inerek araçlarının yanına geldiğini, eşinin de araçtan dışarıya çıktığını, önce katılanın eşine bir yumruk attığını, bunun üzerine eşinin de katılana karşılık verdiğini ve eşi ile katılanın karşılıklı birbirlerine küfretmeye başladıklarını,
    Beyan etmişlerdir.
    Sanık kollukta; olay günü yanında eşi ve çocuğu ile birlikte, yıllık izin dönüşü İzmir’e seyir halinde iken Aydın ilinde mola verdiğini, aracını park etmek istediği sırada katılanın, minibüsünden inip yanına gelerek aracına yumrukla vurduğunu, ardından açık olan pencere camından yakasına yapışarak gözüne yumrukla vurduğunu, bunun üzerine kendisinin araçtan indiğini, bu sırada minibüs şoförü olduğunu düşündüğü 5-10 kişinin üzerine saldırdıklarını,
    Mahkemede ise; aracı ile yanaştığı yerin dolmuş durağı olduğunu fark etmesi üzerine aracını geri çekip çıkmak istediği sırada katılanın minibüsü ile arkasına yanaştığını, önünün de dolu olması nedeniyle duraktan çıkamadığını, katılanın uzun süre korna çalarak “i...herif, dolmuş durağına neden park ediyorsun” dediğini, ardından da minibüsten aşağıya inerek aracının yanına geldiğini ve “niye çıkmıyorsun hâlâ, insene aracından” diyerek aracına yumruk atıp kaportasını yamulttuğunu, daha sonra yine “o...çocuğu” diyerek küfrettiğini, bunun üzerine aracından dışarı çıktığını ve katılanı ittirdiğini, 3-4 dolmuş şoförünün daha gelerek üzerine çullandıklarını, katılana küfür etmediğini ve vurmadığını savunmuştur.
    Uyuşmazlık konularının sırayla değerlendirilmesinde yarar bulunmaktadır.
    1) Sanık hakkında haksız tahrik nedeniyle indirim yapılırken uygulanan indirim oranının somut olaya uygun olup olmadığı;
    "Haksız tahrik", 5237 sayılı TCK’nun 29. maddesinde;
    “Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir” şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak hüküm altına alınmıştır.
    Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik; kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu halde fail suç işleme yönünde önceden bir karar vermeksizin, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısında meydana getirdiği karışıklığın bir sonucu olarak suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan bir nedendir. Başka bir anlatımla haksız tahrik halinde failin iradesi üzerinde bir zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmış bulunmaktadır. (İzzet Özgenç, Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi, Genel Hükümler, s. 412)
    Yerleşmiş yargısal kararlar ve doktrinde yer alan baskın görüşlere göre, 5237 sayılı TCK’nun 29. maddesinde yer alan haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için şu şartların birlikte gerçekleşmesi gereklidir:
    a) Tahriki oluşturan bir fiil bulunmalı,
    b) Bu fiil haksız olmalı,
    c) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
    d) Failin işlediği suç, bu ruhi durumun tepkisi olmalı,
    e) Haksız tahrik teşkil eden eylem, mağdurdan sadır olmalıdır.
    5237 sayılı TCK"nda tahrikle ilgili olarak, 765 sayılı TCK’nda yer alan ağır tahrik-hafif tahrik ayırımına son verilmiş ve tahriki oluşturan fiilin, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilmesi ve sanığın iradesi üzerindeki etkisi göz önüne alınarak maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda indirim yapılması şeklinde bir düzenlemeye gidilmiştir.
    Ceza Genel Kurulunun çeşitli kararlarında tartışmasız olarak benimsendiği üzere, tahrik nedeniyle yapılacak indirimin oranı belirlenirken, haksız tahriki oluşturan hareketin işleniş şekli, yeri, niteliği, zamanı, yöresel şartlar ve tahrik eden ile edilenin durumları gözönüne alınıp değerlendirilmelidir.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Olay tarihinde yanında eşi ve çocuğu da bulunan sanığın aracı ile Antalya ilinden İzmir iline seyir halinde iken Aydın ilinde mola vermek istediği, sanığın aracını bulvar üzerindeki şehir içi dolmuş durağına park ettiği sırada arkasından minibüs şoförlüğü yapan katılanın aracı ile geldiği ve korna çalarak sanığın aracının arkasına yanaştığı, katılanın ısrarla korna çalması nedeniyle çıkan tartışmada sanık ile katılanın karşılıklı birbirlerine hakaret ettikleri ve araçlarından inerek kavga ettikleri, kavga sonucunda katılanın yüzünde sabit ize neden olacak şekilde, sanığın ise basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte yaralandığı olayda; katılanın minibüs durağına park eden sanığın aracının arkasına yanaşarak ısrarla korna çalması, bilahare çıkan tartışmada eşinin ve çocuğunun yanında sanığa hakaret etmesi ve sanığın da katılan tarafından yaralanmış olması hususları birlikte değerlendirildiğinde, olayın gelişim biçimine ve katılandan kaynaklanan haksız hareketlerin ulaştığı boyuta göre, haksız tahrik nedeniyle TCK’nun 29. maddesi uyarınca asgari orandan uzaklaşılmak suretiyle makûl oranda bir indirim yapılması gerekirken, asgari oranda indirim yapılmasının adalet ve nasafet kurallarına uygun düşmediği kabul edilmelidir.
    Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı bu uyuşmazlık yönünden yerinde olup itirazın kabulüne karar verilmelidir.
    2- Sanık hakkında TCK’nun 62. maddesinin uygulanmamasının isabetli olup olmadığı;
    5237 sayılı TCK"nun “Takdiri indirim nedenleri” başlıklı 62. maddesi;
    “Fail yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı halinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine, müebbet hapis; müebbet hapis cezası yerine, yirmibeş yıl hapis cezası verilir. Diğer cezaların altıda birine kadarı indirilir.
    Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurulabilir. Takdiri indirim nedenleri kararda gösterilir” şeklinde düzenlenmiştir.
    5237 sayılı TCK’nun 62. maddesinin ikinci fıkrasında takdiri indirim nedenleri sayıldıktan sonra “gibi” denilmek suretiyle takdiri indirim nedenlerinin kanunda sayılanlarla sınırlı olmadığı, aksine bunların örnek olarak belirtildiği açıkça vurgulanmıştır. Burada sayılan “failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri” gibi nedenler, uygulamada hâkimi sınırlayıcı değil yol gösterici nitelikteki gerekçelerdir. Bunun sonucu olarak da 5237 sayılı TCK’nun, takdiri indirim nedenleri yönünden sınırlayıcı sistemi değil, serbest değerlendirme sistemini benimsediği kabul edilmektedir.
    Serbest takdir sisteminin bir gereği olarak da olayda sanık yararına takdiri indirimin uygulanmasını gerektiren nedenlerin varlığını veya yokluğunu belirleme yetkisi yargılamayı yapan hâkime ait olacaktır. Zira yargılama süreci boyunca maddi gerçeğe ulaşma ve adaleti sağlama yolunda çaba harcayan hâkim, sanığı birebir gözlemleyen ve bu bağlamda takdiri indirim nedenlerinin varlığı ya da yokluğunu en iyi tespit edebilecek konumdaki kişidir. Hâkim; “failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri”nin yanında, her somut olaya göre değişebilecek ve önceden öngörülemeyecek nedenleri de birlikte değerlendirerek bu hususta hak, adalet ve nasafet kurallarına uygun biçimde uygulama yapacaktır.
    07.06.1976 gün ve 3–4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile bu doğrultudaki birçok Ceza Genel Kurulu kararında açıkça vurgulandığı üzere; kanun koyucu, hâkime takdiri indirim hükmünün uygulanması konusunda geniş bir takdir yetkisi tanıyarak uygulamada çıkabilecek olan ve önceden öngörülme imkanı bulunmayan çeşitli halleri kapsayacak bir kalıp bulmanın zorluğu karşısında hâkimin bu yetkisini sınırlamaktan özenle kaçınmış, bu tavrını 5237 sayılı TCK’nda da devam ettirmiştir.
    Ancak hâkimin bu konudaki takdir yetkisi sınırsız değildir. Bütün kararlarda olduğu gibi takdiri indirimin uygulanmasına veya uygulanmamasına ilişkin kararlar da gerekçeli olmalıdır. Bununla birlikte gösterilen gerekçelerin hak, adalet ve nasafet kuralları ile dosya içeriğine uygunluğunun Yargıtay denetimine tâbi olacağında da şüphe bulunmamaktadır.
    Anayasamızın 141 ve 5271 sayılı CMK"nun 34. maddeleri uyarınca bütün mahkeme kararlarının gerekçeli yazılması zorunludur. Gerekçe, verilen hükmün dayanaklarının akla, hukuka ve dosya içeriğine uygun olarak izah edilmesidir. Yasal ve yeterli olmayan, dosya içeriğine uymayan bir gerekçeyle karar verilmesi hem kanun koyucunun amacına uygun düşmeyecek, hem de tarafları tatmin etmeyerek keyfiliğe yol açacaktır.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Yerel mahkemece TCK’nun 62. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağına ilişkin olarak, sanığın geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları ve cezanın sanığın geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar değerlendirilmeden, sadece hüküm fıkrasında yer verilen “başkaca artırıma ve indirime kanunen ve takdiren yer olmadığına” şeklindeki bir açıklamanın, kanun koyucunun aradığı anlamda yasal ve yeterli bir gerekçe niteliğinde olmadığı kabul edilmelidir.
    Belirtilen nedenlerle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı bu uyuşmazlık yönünden yerinde olup itirazın bu gerekçeyle kabulüne karar verilmelidir.
    Öte yandan, TCK"nun 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca 53/1-c bendindeki "Velayet hakkından; vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksunluğun" sadece sanığın kendi altsoyu yönünden koşullu salıverme tarihine kadar süreceği, altsoy haricindekiler yönünden ise yoksunluğun hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edeceği gözetilmeden “altsoy ayrımı yapılmaksızın” diğer kişiler açısından da koşullu salıverme tarihine kadar sürmesine karar verilmesi kanuna aykırı olup, hükümden sonra 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün ve 140-85 sayılı kararı uyarınca, yerel mahkemece sanık hakkında belirtilen maddenin uygulanması bakımından yeniden değerlendirme yapılmasında da zorunluluk bulunmaktadır.
    Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının her iki uyuşmazlık yönünden de kabulüne, Özel Dairenin düzeltilerek onama kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün;
    a) Olayın gelişim biçimine ve katılandan kaynaklanan haksız hareketlerin ulaştığı boyuta göre, sanık hakkında haksız tahrik nedeniyle TCK’nun 29. maddesi uygulanırken, asgari orandan uzaklaşılmak suretiyle makûl bir indirim yapılması gerekirken, asgari oranda indirim yapılmak suretiyle fazla ceza tayini,
    b) Yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeden sanık hakkında TCK"nun 62. maddesinin uygulanmaması,
    c) TCK"nun 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca 53/1-c bendindeki "Velayet hakkından; vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksunluğun" sadece sanığın kendi altsoyu yönünden koşullu salıverme tarihine kadar süreceği, altsoy haricindekiler yönünden ise yoksunluğun hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edeceği gözetilmeden “altsoy ayrımı yapılmaksızın” diğer kişiler açısından da koşullu salıverme tarihine kadar sürmesine karar verilmesi kanuna aykırı olup, hükümden sonra 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün ve 140-85 sayılı kararı uyarınca, yerel mahkemece sanık hakkında belirtilen maddenin uygulanması bakımından yeniden değerlendirme yapılmasında da zorunluluk bulunması,
    Nedenlerinden bozulmasına karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
    2- Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 06.05.2014 gün ve 32248-17642 sayılı düzeltilerek onama kararının KALDIRILMASINA,
    3- Aydın 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 21.03.2012 gün ve 418-437 sayılı sanık ... hakkında kasten yaralama suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün;
    a) Olayın gelişim biçimine ve katılandan kaynaklanan haksız hareketlerin ulaştığı boyuta göre, sanık hakkında haksız tahrik nedeniyle TCK’nun 29. maddesi uygulanırken, asgari orandan uzaklaşılmak suretiyle makûl bir indirim yapılması gerekirken, asgari oranda indirim yapılmak suretiyle fazla ceza tayini,
    b) Yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeden sanık hakkında TCK"nun 62. maddesinin uygulanmaması,
    c) TCK"nun 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca 53/1-c bendindeki "Velayet hakkından; vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksunluğun" sadece sanığın kendi altsoyu yönünden koşullu salıverme tarihine kadar süreceği, altsoy haricindekiler yönünden ise yoksunluğun hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edeceği gözetilmeden “altsoy ayrımı yapılmaksızın” diğer kişiler açısından da koşullu salıverme tarihine kadar sürmesine karar verilmesi kanuna aykırı olup, hükümden sonra 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün ve 140-85 sayılı kararı uyarınca, yerel mahkemece sanık hakkında belirtilen maddenin uygulanması bakımından yeniden değerlendirme yapılmasında da zorunluluk bulunması,
    Nedenlerinden BOZULMASINA,
    4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 24.01.2017 tarihinde yapılan müzakerede her iki uyuşmazlık yönünden oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi