10. Hukuk Dairesi 2015/17961 E. , 2017/6675 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Davanın yasal dayanağı 1479 sayılı Yasanın 63.maddesi olup; bu tür rücu davalarında sağlıklı ve doğru bir sonuca ulaşabilmek için sözü edilen maddeden doğan rücu hakkının hukuki temelinin ne olduğunun bilinmesi gerekir. Rücu hakkının halefiyet esasına dayandığı düşünülebileceği gibi, kanundan doğan bağımsız bir hak olduğu da düşünülebilir. Öğretide, bu tür bağımsız rücu hakkına “basit rücu hakkı” veya “alelade rücu hakkı” da denilmektedir. Öte yandan, bir hakkın halefiyet esasına dayandığının kabulü, kanunlarda açık bir hükmün varlığına bağlıdır. Yani, kanunlarda yer alan halefiyete ilişkin hükümler istisnai nitelikte olup, genişletici yoruma tâbi tutulamayacakları gibi, kıyasa dahi esas olamazlar. İnceleme konusu Kanunun gerek 63. maddesinde, gerekse diğer maddelerinde rücu hakkının halefiyete dayandığına ilişkin bir hüküm bulunmadığı gibi, halefiyeti çağrıştıracak başka bir hüküm de yoktur. Böyle olunca da maddede yer alan rücu hakkının halefiyet ilkesine dayanmadığı, kanundan doğan bağımsız bir rücu (basit rücu) hakkı olduğu kabul edilmelidir. Bunun doğal sonucu olarak sigortalının veya hak sahiplerinin tazmin sorumlularından isteyebilecekleri tutar (dış tavan) hesaplanamayacağı gibi tazmin sorumlularının sigortalı veya hak sahiplerine yaptıkları ödemelerin Kurum zararından düşülmesi de olanaksızdır. Bundan başka, maddenin 2. fıkrasında yer alan “Ancak, Kurum, yapılan bu yardımların ilk peşin değeri için üçüncü kişilere, istihdam edenlere ve diğer sorumlulara rücu eder.” hükmü gereğince bağlanan aylığın ilk peşin değeri dışında, yapılan aylık artışlarının peşin değerleri istenemez. Aylıkların ilk peşin değerleri yönünden. açılan bu tür davalarda yapılması gereken şey; sigorta yardımları toplamına tazmin sorumlusunun kusuru uygulanmak suretiyle tazmin kararı vermekten ibarettir.
2-Hatır taşımacılığında yalnız yolcunun yararı söz konusu olduğu ve araç sahibi ivazsız bir şekilde hareket ettiği cihetle bu gibi hallerde 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 43-44. maddeleri (6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 51-52. maddeleri) uyarınca uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay içtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Hakim, hatır taşımacılığının sabit olması halinde, tazminattan mutlaka belli bir oranda indirim yapma zorunda değilse de; bunun dahi gerekçesini kararında tartışması ve nedenlerini göstermesi gerekir.
Yukarıda belirtilen husus ve ilkeler çerçevesinde somut olaya bakıldığında; mahkemece esas alınan kusur raporu doğrultusunda kabul edilen ve davalıya izafe edilen kusur oranı olan %75 üzerinden hüküm kurulması gerekirken, gerçek zarar hesabı yaptırılarak buna göre karar verilmesi ve ayrıca davalı tarafından iddia edilen hatır taşımacılığı hususu yeterince irdelenerek, mevcut olması durumunda bir miktar takdiri indirim uygulanması gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması yerinde görülmemiştir.
Mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki ilkeler uyarınca karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan davalının temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 10.10.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.