1. Hukuk Dairesi 2016/1334 E. , 2016/2211 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar bir kısım davalılar vekilleri tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 21.10.2014 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden ... vd. vekili Avukat ..., davalılar Meri Uyanık vd. vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden davalılar ... vd. vekili Avukat, davalılar ... vd. vekili Avukat, davalı ... vekili Avukat, diğer davalı asiller ve temyiz edilen vekili Avukat gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı,... Köyü ... Kurulu Kararı ile mülkiyeti... ait bazı taşınmazların köy yerleşim genişleme alanı olarak belirlendiğini ve parselasyon sonucu oluşan taşınmazların 3367 sayılı Yasa kapsamında dağıtımlarının yapılması için gerekli yerlerden izin ve olurların alınmasından sonra çekişmeye konu 113 adet taşınmazın her birinin ayrı ayrı 1.- TL"den davalılara satılarak tescillerinin yapıldığını, dava dışı kişilerin... Mahkemesi"nin 2007/598 Esas, 2007/1799 Karar sayılı dosyasında açtıkları dava neticesinde 19.04.2005 tarihli hak sahipliği listesinin iptal edildiğini, yine aynı Mahkeme"nin 2006/302 Esas, 2007/1800 Karar sayılı kararı ile 113 adet parselin temlik ve tesciline ilişkin ...Valiliği Köye Yönelik Hizmetler Biriminin 02.05.2005 tarihli, ve 123/4019 sayılı kararının iptal edildiğini, her iki kararın da ... tarafından onandığını, dağıtımda kişisel çıkar sağlandığı iddiası ile dönemin muhtarı ve köy ihtiyar heyeti ve o dönemin bilirkişi heyeti hakkında görevi kötüye kullanma suçundan ceza davası da açıldığını, idari yargının iptal kararı ile davalıların yasal anlamda mülkiyet haklarının kalmadığını ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile ... Muhtarlığı adına tescile karar verilmesini istemiştir.
Bir kısım davalılar, iyiniyetli olduklarını, idari yargı kararlarında taraf olmadıklarını, kaldı ki dayanılan idari yargı kararında 22 kişinin yasal şartları taşımadığından bahsedildiğini, taşınmazların geri istenebilme şartlarının yasada tek tek düzenlendiğini, onun dışında geri istenemeyeceğini, devirden sonra bir kısım taşınmazlar üzerine yapılar yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuşlar, bir kısım davalılar ise karşı dava dilekçeleri ile; taşınmazlar üzerine iyiniyetli yapılaştıklarını, yıkımlarının fahiş zarar doğuracağını, daha önce taşımazlar için ödedikleri bedellerin mahsup edilerek uygun bir bedel karşılığı adlarına tescilini istediklerini, öte yandan taşınmazlar üzerine yaptıkları işlerin nitelik ve değerlerinin saptanarak, zararlarının tazminine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Mahkemece, Bir kısım davalılar vekilinin karşı dava yolu ile açmış olduğu davasının tefrikine, asıl dava yönünde ise, çekişmeye konu taşınmazların tesciline dayanak işlemlerin idari yargı yerinde iptal edilmesi ile tescillerin yolsuz duruma düştüğü gerekçesi ile davanın kabulüne, davalıların özel hukuka yönelik haklarının saklı tutulmasına, ayrıca Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 327. maddesi gözetilerek karar ilam harcı dışında kalan yargılama giderlerinin hatalı işlemleri neticesinde davanın açılmasına sebebiyet veren davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki, bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten, son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun (HUMK) 388. (6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 298.) maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu HUMK"un 389., yine HMK"nin 297/2. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.
Ne var ki, uygulamada HUMK"un 381.maddesinin son fıkrasının (HMK"nin 294.maddesinin) getirdiği imkândan faydalanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağı geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK"nin yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum oluşturur. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
Somut olayda, değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa kararın (D) maddesinde; ""Davacı iş bu davayı açmakla lüzumsuz masraf çıkarttığı kanaatine varılarak tüm yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına "" şeklinde hüküm kurulduğu ve yargılama giderleri arasına yargılama harçları da girdiği halde, gerekçeli kararın (C) maddesinde ayrıntılı gösterilen ""karar ilam harçlarının davalılardan alınarak hazineye gelir kaydına"" denilmek suretiyle, kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir.
İşin esasına yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden,... Köyünde 3367 sayılı Kanuna göre yapılan ""Köy Yerleşme ve Gelişme Alanı"" uygulaması sonucunda, dava konusu taşınmazların davacı Köy Tüzelkişiliği adına tescil edildikten sonra 3367 Sayılı Kanunun Ek 15. maddesi ve dayanak Yönetmelik kapsamında köy ihtiyar heyetince hak sahibi olduğu belirlenen davalılara belli bir bedel karşılığında tahsis edildiği, evrak arasına alınan tapu kayıtlarına göre taşınmazların Samandağ, Koyunoğlu Mahallesinde kayıtlı oldukları anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki; 25.02.2011 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6111 sayılı Yasa"nın 187. maddesi ile 442 sayılı Köy Kanununun geçici 1. maddesindeki düzenleme ile "".... 31.12.2009 tarihinden önce belediye haline dönüşmek veya başka bir belediyenin sınırlarına dahil olmak suretiyle tüzelkişiliğini kaybeden köylerde, kendilerine bu Kanunun ek 13. maddesine göre taşınmaz satışı yapılan hak sahipleri hakkında satış bedelinin ödenmesi kaydıyla ek 13. maddede öngörülen diğer şartlar uygulanmaz. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla henüz kesinleşmemiş davalarda da bu madde hükümleri uygulanır." hükmüne yer verilmiştir.
Hâl böyle olunca; yukarıda belirtilen yasal düzenleme çerçevesinde işin esasının değerlendirilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.
Bir kısım davalılar vekillerinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün belirtilen nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.12.2013 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz edenler vekilleri için 1.100.00."er-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, 25.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.