
Esas No: 2017/4105
Karar No: 2017/6669
Karar Tarihi: 10.10.2017
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2017/4105 Esas 2017/6669 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, yersiz ödendiği Kurumca tespit edilen ölüm aylıklarının tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirttiği şekilde davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı Kurum, 22.10.2008-21.06.2014 tarih aralığında boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı öne sürülen davalıdan yapılan ödemelerin 5510 sayılı Yasa"nın 56 ve 96. maddelerine göre tahsilini talep etmiş olup, mahkemece davalı ve boşandığı eşinin 23.12.2010 tarihinden önce birlikte yaşadıklarına dair mevcut olmadığı, bu tarihten sonra da birlikte yaşadıklarının sabit olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmişse de, kabul edilen dönem yönünden edinilen kanaat yerinde ve isabetli olmakla beraber, 23.12.2010 tarihinden öncesine yönelik araştırma yetersiz ve hüküm kurmaya elverişli değildir.
Davanın yasal dayanağı olan 5510 sayılı Kanun"un 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 56. maddesinin ikinci fıkrasında, eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıklarının kesileceği, bu kişilere ödenmiş olan tutarların, 96. madde hükümlerine göre geri alınacağı yönünde düzenleme yapılmıştır. Anılan maddeye dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu aşamada, özellikle Anayasa"nın 20., 5510 sayılı Kanun"un 59., 100., 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun"un 28., 45., 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu"nun 3., 45 – 53., 4857 sayılı İş Kanunu"nun 32., 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 6., 24 – 33., 189., 190., 191., 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 6., 19., 20., maddeleri ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davacı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgah senetleri elde edilmeli, ilgili nüfus müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, özellikle ilgili nüfus müdürlüğünden adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, seçmen bilgi kayıtları getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, medula sisteminde kayıtlarda görülen adresler ilgili sağlık kuruluşlarından araştırılmalı, eşlerin boşanma sebebi, boşanma ilamında velayet, çocukla kişisel ilişki, nafaka, tazminat hükümleri varsa nasıl yerine getirildikleri belirlenmeli, boşanılan eş 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta ise ödeme için adına açılan banka hesabında kayıtlı yerleşim yeri saptanmalı, boşanan eşlerin kayıtlı oldukları bölge/bölgeler yönünden geniş kapsamlı Emniyet Müdürlüğü/Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, anılan mahallelerde görev yapmış/yapmakta olan muhtar ve azalardan istem hakkında düşünce edinmeye yetecek kadarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, böylelikle “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
5510 sayılı Kanun"un 59/2. maddesi uyarınca Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından düzenlenen tutanaklar aksi sabit oluncaya kadar geçerli olup, aksinin ancak eşdeğerde belgelerle ispatı gerektiği göz önünde tutularak mahkemece fiili birlikteliğe yönelik araştırmanın ihtilaf konusu dönemlere ilişkin yapılması gerekmektedir.
Dolayısıyla yukarıda belirtilen hususlar ve ilkeler çerçevesinde, mahkemece yapılacak iş; öncelikle kurum raporunun tüm ekleriyle birlikte celpedilip irdelenerek, tutanakta yer alan tanıkların 2010 ve öncesine ilişkin beyanları alınmalı, davacı ve boşandığı eşinin özellikle ihtilaflı dönem olan 23.12.2010 öncesine ilişkin olarak; ayrı ayrı Adres Bilgileri Geri İzleme Raporu, Nüfus Müdürlüğünden alınarak davacı ve eşinin kayıtlı adresleri talep konusu dönem yönünden irdelenmeli ve davacı ile boşandığı eşinin kayıtlı adresleri yönünden ayrı ayrı geniş kapsamlı, titizlikle ve gerekirse bilgi edinilen şahısların isim yada sıfatları da tutanağa eklenmek suretiyle yeniden kolluk araştırması yapılmalı, beyan edilen adreslerde fiilen oturup oturmadıkları, birlikte yaşayıp yaşamadıkları araştırılmalı; talep ve ihtilaf konusu dönem içerisinde davacı ve eşinin kayıtlı adreslerinde görev yapan mahalle muhtar ve azalarının kanaat edinmeye yetecek sayıda tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, çelişki oluşursa giderilmeye çalışılmalı; medula sisteminde davacı ve eşinin kayıtları araştırılmalı; dava konusu dönem esas alınarak, davacının ve eşinin ayrı ayrı kayıtlı adresleri itibariyle, ilgili oldukları seçim kurullarından talep sonuna kadar icra edilen seçimlere ilişkin ayrıntılı seçmen bilgi kayıtları dosya arasına alınarak adres, sandık, sıra noları karşılaştırılmalı; böylece “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun, 23.12.2010 tarihi öncesinde de mevcut olup olmadığı, olup olmadığı toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 10.10.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.