1. Hukuk Dairesi 2015/11243 E. , 2016/2165 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL, TAZMİNAT
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil olmazsa tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından süresinde duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hakimi ..."ün raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi.Duruşma isteği değerden reddedildi.Gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmazsa tazminat istemine ilişkindir.
Davacı, kiracısı olan davalı..."ya 310 ada 1 parselde bulunan 41 nolu bağımsız bölümü satması için 16.05.2011 tarihli vekaletname verdiğini, vekilin aldığı vekaletname ile taşınmazı eşi olan diğer davalı ..."e satış aktiyle temlik ettiğini, davalıların kendisini zararlandırmak için ve muvazaalı olarak bu işlemi yaptıkların ileri sürerek tapunun iptali ile adına tesciline olmazsa tazminata karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, çekişmeli taşınmazın satışı hususunda davacının davalı ... ile anlaştığını ve satış parasının elden nakit olarak ödendiğini, ancak ..."nın ...vatandaşı olmasından kaynaklanan satış prosedürü nedeniyle devrin vekaletname yolu ile diğer davalı ..."e yapıldığını belirtip davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, muvazaanın ispatlanamadığı ve davacı tarafın yemin teklif etmediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 310 ada 1 parselde bulunan mesken niteliğindeki 41 nolu bağımsız bölüm ... vatandaşı davacı ..."ye ait iken aynı ülke vatandaşı davalı ..."ya verdiği 16.05.2011 tarihli vekaletname kullanılarak diğer davalı ..."e 31.05.2011 tarihli satış akti ile temlik edildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; 6100 sayılı HMK. nun 26. ve 33.(1086 sayılı HUMK.nun 74 ve 76.) maddeleri hükümleri gereğince davada vakıaları bildirmek taraflara; bildirilen vakıalara göre hukuki sebepleri belirlemek ve buna uygun yasa hükümlerini uygulamak hakime yüklenen bir görevdir.
Eldeki dava, Mahkemece,muvazaa hukuksal nedenine dayalı olarak nitelendirilmiş ise de; dava dilekçesinde belirtilen olgulardan ve ileri sürülen hususlardan, davanın vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal sebebine dayandırıldığı açıktır.Dilekçede ileri sürülen muvazaa sözcüklerinin bir bütün halinde temliki işlemlerin geçersizliğinin ileri sürülmesi amacına yönelik bulunduğu düşünülmelidir.
Mahkemece, belirtilen hukuki sebebe yönelik bir inceleme yapılmamıştır.
Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 6098 sayılı TBK" nun 506/2. (818 sayılı BK" nun 390/2.) maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi,ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Türk Medeni Kanunu"nun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne varki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Türk Medeni Kanunu"nun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) gözönünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Hâl böyle olunca; yukarıda açıklanan ilke ve olgular uyarınca araştırma ve inceleme yapılması, taraf delillerinin toplanarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken hatalı hukuki nitelendirme ve noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı biçimde hüküm tesisi isabetsizdir.
Davacı vekilinin bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile yerel mahkeme kararının (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.