11. Hukuk Dairesi 2013/10839 E. , 2014/476 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : YOZGAT 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/04/2013
NUMARASI : 2012/309-2013/216
Taraflar arasında görülen davada Yozgat 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 11/04/2013 tarih ve 2012/309-2013/216 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalıların her istendiği an geri ödeneceği ve yatırılan paralar karşılığı yüksek faiz verileceği garantisiyle binlerce kişiden para topladıklarını, bu kapsamda müvekkilinden de hisse senedi devir ve kabul sözleşmesi başlıklı belge karşılığında para alındığını, ancak müvekkilince istenmesine rağmen alınan paranın geri ödenmediğini, davalıların eylemlerinin hukuki dayanağının bulunmadığını, BK, TTK, Bankalar Kanunu ve SPK hükümlerinin ihlal edildiğini, anılan kanunlar uyarınca müvekkilinin şirket ortağı yapılmadığını, şirket yönetim kurulu üyelerinin yürütülen bu faaliyetler nedeniyle defalarca yargılandıklarını ve mahkum edildiklerini, yapılan bu yargılamalar neticesinde şirket defterlerinde bulunan kayıtların gerçeği yansıtmadığının tespit edildiğini, TTK"nın 336. maddesi uyarınca davalı D.. U.."ın da ortaya çıkan zarardan sorumlu olduğunu ileri sürerek, geçerli bir ortaklık ilişkisinin bulunmadığının tespitine, 62.525 EURO alacağın faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davacının müvekkili şirketin ortağı olduğunu, bu ortaklığın mevzuata uygun geçerli bir ortaklık niteliğinde bulunduğunu, müvekkili şirketin Sermaye Piyasası Kurulu kaydında olan, bu kurul ve diğer ilgili tüm resmi makamlar ile özel denetçiler tarafından faaliyetleri denetlenen çok ortaklı halka açık anonim şirket olduğu, TTK"nın 329. ve 405. maddeleri gereğince anonim şirket ortaklarının sermaye olarak şirkete verdiklerini geri isteyemeyeceklerini, müvekkili şirketin tasfiye halinde olmadığını, zamanaşımı süresinin dolduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve tüm dosya kapsamına göre, davacının davalı şirkete ortak olduğunun bilirkişi kurulu raporu ile sübut bulduğu, davacının şirket ortaklığını, hisse devralmak yoluyla kazandığı, davacıya hissesini devreden şirketin, devir tarihi itibariyle devre konu payların sahibi olduğu, SPK raporlarında ikincil kayıtlardan bahsedildiği ancak şahıs bazında ve somut olarak herhangi bir tespitin yapılmadığı, herhangi bir isme yer verilmediği, bu durumda davacının davalı şirketteki ortaklığının geçerli bulunduğu, 6762 Sayılı TTK"nın 405/2 maddesinin "pay sahipleri sermaye olarak şirkete verdiklerini geri isteyemezler; tasfiye payına mütaallik hakları mahfuzdur" şeklinde düzenlendiği, bu hüküm uyarınca sermaye şirketlerinde, sermaye olarak şirkete verilenin geri istenemeyeceği, davalı şirketin tasfiye halinde bulunmadığı, Türk Ticaret Kanunu"nun anonim şirketler ve pay sahiplerine ilişkin hükümleri karşısında davacının talebinin yerinde olmadığı, bir an için davacının davalı şirkete usulünce ortak yapılmadığı ve ortaklığının geçerli olmadığı düşünülse bile bu kez eylemin haksız fiil niteliğinde değerlendirilebileceği, davacının 31.07.2004 tarihinde davalı şirkete ortak edildiği gözetildiğinde haksız fiil tarihinin bu tarih olacağı, davalı tarafın süresi içinde zamanaşımı defi"nde bulunduğu, davalılar hakkında dolandırıcılıktan veya başka bir suçtan dolayı yapılmış herhangi bir ceza soruşturmasının bulunmadığı, ayrıca anonim şirket yönetim kurulu başkanı olan davalı D.. U.."ın şahsi sorumluluğunu gerektirir bir durumun da ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tesbiti, hukuka aykırı şekilde kurulan yatırım ilişkisinin hükümsüzlüğü ve davalılar tarafından tahsil edilen paranın istirdadına ilişkin olup davalılar, davacının şirket ortağı olduğunu ve TTK"nın 329-405. maddeleri gereğince ödediği parayı geri isteyemeyeceğini savunmuşlar ve mahkemece de Dairemizin emsal 2012/8533-16820 E.K. sayılı bozma ilamında belirtilen şekilde araştırma yapıldığı kabul edilerek davacının şirket ortağı olduğu, şirket ortaklığının geçerli biçimde kurulmadığının düşünülmesi halinde ise eylemin haksız fiil olarak değerlendirileceği ve bu halde de davanın zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Oysa, mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli olmadığı gibi mahkemenin kabulünün aksine emsal kabul edilen Dairemizin 2012/8533-16820 E.K. sayılı ilamında açıklanan hususların tamamına yönelik bir inceleme de yapılmamıştır.
Davalılar davacının ortak olmak amacıyla hisse senedi devir ve kabul sözleşmesi imzalamak suretiyle para verdiğini, kendisine hisse senedi verildiğini ve geçerli bir şekilde ortaklık ilişkisinin kurulduğunu savunduklarına göre evvelemirde davacının davalı şirketlere gerçekten ortak olup olmadığının tesbiti gerekmektedir. Bu itibarla, Dairemizden geçen emsal dosyalarda da belirtildiği üzere mahkemece bilirkişi kuruluna davalıların tüm ticari defter ve kayıtları ve ayrıca hisse devir tarihinden dava tarihine kadar davalı şirketlerin yapmış oldukları genel kurullara ait tutanaklar ve hazirun cetvelleri incelettirilmek suretiyle davacıya verilen hisse senedi ve kuponların bir değerinin bulunup bulunmadığı, bu hisselerin davalı şirketlerin sermayesinde temsil edilip edilmediği, genel kurullarda sermayenin ne şekilde temsil edildiği hususları açıklığa kavuşturulmalı ve bu inceleme sonucunda davacının ortaklığının sahih olmadığı, pay defterindeki kaydın diğer kayıtlarla örtüşmediği anlaşıldığı taktirde bu aşamadan sonra davacının zararından davalıların sorumlu olup olmadığı, haksız fiil sorumlulukları bulunup bulunmadığı üzerinde durularak her bir davalının hukuki durumunun buna göre tayin ve takdir edilmesi gerekirken davacının ortak olup olmadığı usulünce açıklığa kavuşturulmadan yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 10.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.