Abaküs Yazılım
12. Ceza Dairesi
Esas No: 2015/3970
Karar No: 2016/560
Karar Tarihi: 18.01.2016

Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2015/3970 Esas 2016/560 Karar Sayılı İlamı

12. Ceza Dairesi         2015/3970 E.  ,  2016/560 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi
    Dava : 466 sayılı Kanun gereğince tazminat
    Hüküm : 65.420.625 TL maddi ve 4.000 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine

    Davacının tazminat talebinin kısmen kabulüne ilişkin hüküm, davalı vekili ve davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü;
    Tazminat davasının 466 sayılı Kanun hükümlerine tabi olduğu ve süresinde açıldığı anlaşıldığından tebliğnamedeki görüşe iştirak edilmemiştir.
    Bozma ilamı üzerine yapılan incelemeye, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre davalı vekili ve davacı vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
    31.01.2004 gün ve 25363 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5083 sayılı Kanun"un 2. maddesi uyarınca Türk Lirası değerlerin Yeni Türk Lirasına dönüştürülmesinde bir milyon Türk Lirası (1.000.000 TL) eşittir bir Yeni Türk Lirası (1 YTL) değişim oranının esas alnacağı, yapılan işlemlerin sonuçlarında ve ödeme aşamalarında yarım Yeni Kuruş ve üzerindeki değerlerin bir Yeni Kuruşa tamamlanacağı ve yarım yeni kuruşun altındaki değerlerin dikkate alınmayacağı, yine aynı Kanun"un 3"üncü maddesi uyarınca Türk Lirasına veya liraya yapılan atıfların 2"nci maddede belirtilen değişim oranında Yeni Türk Lirasına yapılmış sayılacağı, 04.04.2007 tarihili ve 2007/11963 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının eki karar ile Türkiye Cumhuriyeti para birimindeki “Yeni” ibarelerinin 01.01.2009 tarihinden itibaren yürürlükten kaldırılacağı hükmü ve dönüştürmedeki ilkeler gözetilmeksizin tazminat miktarının eksi para biriminden tayin ve tespiti suretiyle icrada karışıklığa yol açılması,
    Kanuna aykırı olup, davalı vekili ve davacı vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda, aynı Kanunun 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden hükmün 2. fıkrasına (TL) ibaresinden sonra “65,42 TL” ibaresi ile VERİLMESİNE ibaresinden sonra “Tespit ve tayin edilen bu miktarların icra ve infazında 5083 sayılı kanunun 1, 2 ve 3 üncü madde hükümlerinin gözetilmesine” ibaresinin eklenmesi suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 18.01.2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

    MUHALEFET ŞERHİ

    Davacı vekili 07.08.2006 tarihli dilekçeleri ile müvekkili davacının 1996 yılında bir suç soruşturması nedeniyle tutuklu kaldığını ve yargılama sonunda da beraat ettiğini belirtip bu haksız tutuklamadan dolayı 5.000 lira maddi ve 15.000 lira manevi olmak üzere toplamda 20.000 lira tazminat talebinde bulunmuştur.
    Yapılan yargılama sonunda mahalli mahkeme; bilirkişinin asgari ücret üzerinden hesapladığı 65.420.625 lira maddi tazminatın 07.08.2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermiş ve kararın temyizi üzerine Dairemizce yapılan inceleme sonunda 5083 sayılı Kanun hükümleri nazara alınarak belirlenen maddi tazminat miktarından altı sıfır atılarak sonuç maddi tazminatın 65.42. lira olarak düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir. Kabul edilen maddi tazminatın miktarın adil olmadığını düşündüğümüzden sayın çoğunluğun bu tazminata ilişkin düşüncelerine katılmıyoruz.
    Şöyle ki:
    Davacı 170 gün tutuklu kalmıştır. 2016 yılı Ocak ayı itibariyle davacının eline geçecek miktar, bir aylık asgari ücretinin onda birine bile ulaşmamaktadır.
    Burada yapılması gerekenin aradan bu kadar uzun zaman geçmiş olması neredeyse tazminatı doğuracak bir yargılamada koruma tedbirleri nedeniyle ödenecek tazminatın belirlenmesinde dava tarihindeki asgari ücret miktarının esas alınması veyahut tutuklu kaldığı döneme ilişkin net asgari ücret üzerinden yasal faizin işletilmesidir.
    1-Tutuklu kalınan dönemde geçerli net asgari ücretin esas alınarak maddi tazminatın hesaplanması
    Davacının tutuklu kaldığı dönemde aylık asgari ücret 6.403.000 lira, yani asgari ücret kuruş hariç 7 rakamlı bir değerde, paradan altı sıfır atıldığı dönemde ise aylık asgari ücret 350.000.000 lira, yani asgari ücret yine kuruş hariç 9 rakamlı, Asgari ücretin 9 rakamlı olduğu bu döneme ait olmayan ve asgari ücretin aylık 6.403.0000 liradan hesaplanması sonucu bulunan 65.420.625 liradan altı sıfır atılması uygulamasının yapılmaması gerekir. Çünkü geriye dönük bu uygulamayı yaptığımızda ortaya kabul edilemez ve gerçeklikle ilgisiz bir rakam ortaya çıkmaktadır.
    Kısaca tutuklandığı tarihteki asgari ücret 6.403.000 lira 8 yıl sonraki asgari ücret ise bunun 55 katından fazla olan (350.000.000) TL nazara alınarak eski tarihe göre hesaplanan miktardan altı sıfır atılamaz.
    Bu durumda yapılması gereken mahalli mahkemenin hesapladığı 65.420.625 liranın davacının tutuklandığı 03.07.1996 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesidir. Paradan sıfır atılması durumu icra müdürlüklerinin infaz aşamasında hesaplama yaparken nazara alacak oldukları bir uygulama olmalıdır.
    Davacının faiz talebinin dava tarihinden başlatılması isteğinin ceza yargılaması bakımından hiçbir bağlayıcılığı yoktur. Davacı 5.000 lira için faiz talebini dava tarihinden işletilmesini istemiştir. Eğer tutuklandığı tarih için hesaplama yapıldığı belirtiliş olsaydı, tabi ki faizin tutuklama tarihinden başlatılmasını isteyeceği aşikârdır. Zira faiz işletilmesinden beklenen amaç davacıların zararlarının giderilmesine yardımcı olan bir uygulamadır. Ancak şunu da söyleyebilirim ki bu uygulama bile davacının zararlarını gidermede gerçekçi bir sonuç ortaya çıkarmamaktadır.
    2- Tercih edilmesi gereken ikinci bir yolda dava tarihi esas alınarak denkleştirici adaletin bir gereği olarak maddi tazminatın güncelleme yapılarak hesaplanması
    Yukarıda açıkladığımız uygulamadan farklı olarak da daha adil bir çözüme ulaşmak için dava tarihindeki asgari ücret miktarı esas alarak bir uygulama yapılmasıdır.
    Kıyas, Ceza Muhakemesi Hukukunda, kural olarak, yasak değildir. Onun yasak olduğu yer Ceza Hukukudur. Ancak, bu demek değildir ki, kıyas ceza muhakemesi hukukunda tamamen serbesttir. Yorumdan farklı olarak iki tür kıyas yasağı vardır. Bunlardan birincisi, sınırlayıcı hükümlerde kıyas yasağı, ikincisi ise istisnai hükümlerde kıyas yasağıdır. Gerçekten, yasak edilmeyen serbesttir; hukukun yasak getirmediği sınırlamadığı alanlarda kıyas yoluyla yasak getirmek mümkün değildir. Bu ilkenin hukuki dayanağı Anayasanın 12.maddesidir. Buna göre, insan, kural olarak hürdür. Bu hürriyetin sınırlanacağı durumlar tek tek gösterilmelidir. İstisnai hükümler de kıyasa konu olamaz. İstisnalar konuldukları durumlar içindir. Kısaca açıklanan istisnalar dışında, sanığın lehine de aleyhine de olsa, Ceza Muhakemesi Hukukunda kıyas serbesttir. Gerçekten de hiçbir hâkim, uygulanacak kural yok diyerek bir uyuşmazlığı çözmekten kaçınamaz. CMK’nın bir maddesinde yoksa CMK’nın diğer maddelerinden; onda da yoksa gerekirse Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’ndan yararlanarak bir sonuca ulaşmaya çalışacak, vatandaşın sorununun adil bir şekilde çözülmesini sağlayacaktır. (Kısaca sınırlayıcı ve yasaklayıcı hükümler hariç kıyas serbesttir.) (Bahri Öztürk, Durmuş Tezcan, Mustafa Ruhat Erdem, Özge Sırma, Yasemin F.Saygılar, Esra Alan, Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, s.40Ankara, 2009; Nur Centel, Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, İstanbul, s.49, Kasım 2010)
    O halde Ceza hâkimi adil bir sonuca varacak çözümü bulmak zorundadır. Hukuk yargılamasından yaralanılarak yapılacak uygulama denkleştirici adaletin bir gereğidir. Benzer uygulamalar hukuk davalarında da görülmektedir.
    Bu konuyla ilgili iki örneğe bakacak olursak:
    Örnek 1
    “Davacı, bedelini ödeyerek satın aldığı taşınmazın teslim edilmemesi üzerine fakirleşmiş, davalı bu bedel kadar sebepsiz zenginleşmiştir. Bu nedenle davacı verdiğini ifanın imkânsızlığı nedeniyle sebepsiz iktisap hükümlerine göre geri alabilecektir. Ancak, ülkemizde yaşanan yüksek enflasyon nedeniyle hukuki ilişkiler tasfiye edilir iken denkleştirici adalet kuralı hiçbir zaman gözardı edilmemelidir. Bu husus hem hakkaniyetin hem de gerçek adaletin bir gereğidir. Bu bakımdan iadeye karar verilirken satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve o şekilde iadeye karar verilmesi uygun olacaktır. Aksi takdirde kısmi iade durumu oluşacak, iade dışındaki zenginleşme, iade borçlusu yedinde haksız zenginleşme olarak kalacak, iade borçlularının iadede direnmelerine neden olacaktır. Ancak burada denkleştirme yapılırken bir hususa daha dikkat edilmelidir. (…) Hal böyle olunca, davacının ödediği bedelin ifanın imkânsız hale geldiğini öğrendiği tarih itibariyle enflasyon, tüketici eşya fiyat endeksi, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar gibi çeşitli ekonomik etkenlerin ortalamaları alınmak suretiyle ulaşacağı alım gücünün uzman bilirkişi kurulu raporu ile belirlenmesi gerekir. (3.HD, 25.09.2014/13225-12493)”
    Örnek 2
    “(…) ilke şu olmalıdır; zarar doğurucu eylem, zarar görenin malvarlığında ne miktarda bir azalmaya neden olmuş ise, zarar verenin tazminat borcu da, o miktarda olmalıdır. Öyle ise, oluşan gerçek zarar ne kadarsa, tazminat da o kadar olacaktır. Bir başka değişle, ödenecek tazminat o miktarda olmalıdır ki, eğer zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin malvarlığı ne durumda olacak idiyse, ödenecek tazminatla, aynı durum tesis edilebilsin ( Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 Esas, 2003/125 Karar sayılı ilamı ).
    Burada, iadenin gerçekleştiği andaki değil, iadenin talep edildiği andaki zenginleşme miktarı bu borcun kapsamını belirlemelidir (…) Hal böyle olunca, davacının 09.04.1991 yılında ödediği 10.500.000 ( Eski )TL ( Yeni 10,5 TL ) için mahkemece başlangıçtan itibaren geçersiz satışlarda uygulanması gereken denkleştirici adalet ilkesine göre endeks, döviz ve altın artış oranları esas alınarak hükmedilen 7.353,38 ( Yeni )TL"nin davacının gerçek zararını karşılamadığı ortadadır.
    Somut olayda, başlangıçta geçerli olarak kurulmasına rağmen daha sonra ortaya çıkan nedenler dolayısı ile imkânsızlaşan bir edim söz konusudur. Bu durumda mahkemece, davacının gerçek ve güncel müspet zararının yukarıda açıklanan ilkelere göre bilirkişi marifetiyle araştırılıp tespit edildikten sonra, buna hükmedilmesi gerekir. (Hukuk Genel Kurulu, 29.09.2010/386-427)”
    Görüldüğü gibi hukuk yargılamasında paranın ödendiği tarihteki miktarından altı sıfır atılması yerine, iadenin yapılmasının istendiği tarih esas alınarak denkleştirici adalet ilkesine göre ödenecek miktar “enflasyon, tüketici eşya fiyat endeksi, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar gibi çeşitli ekonomik etkenlerin ortalamaları alınmak suretiyle ulaşacağı alım gücü”ne göre belirlenmesi aranmaktadır. Yani peşinen ödenen para sözleşmenin feshi bildiriminin tebliği tarihine göre güncelleştirilerek denkleştirici adalet ilkelerine göre alıcıya faiziyle birlikte iade edilir. Ceza yargılaması bakımından baktığımızda ise elimizde daha güçlü bir veri vardır, o da talep tarihindeki asgari ücretin esas alınarak maddi tazminatın hesaplanmasıdır.
    Bu dosya bakımından baktığımızda tazminat talebinin yapıldığı 2006 yılı net asgari ücret esas alındığında aylık 380 TL x 170 gün =2.153,00 lira gibi bir rakama ulaşılmaktadır. Bulunan bu miktarın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesi gerekir. Bu hesaplama yukarıda açıkladığımız paradan altı sıfır atılmadan tutuklama tarihindeki geçerli para birimi üzerinden yapılan hesaplamadan daha adil ve hakkaniyete uygundur.
    Kanunlar sorunları çözmez. Sorunların çözümü için uygun kurallar manzumesini ortaya koyarlar. Sorunları çözecek olanlar, bu kuralların uygulayıcıları, yani karar vericilerdir.
    Sonuç olarak;
    Davacının 6216 sayılı Kanun"un 45-50. maddesi gereğince hak arama yolunun açık olduğunu hatırlatarak, 170 gün tutuklu kalan davacı için karar altına alınan ve inceleme tarihi itibariyle mevcut asgari ücretin aylık toplam miktarının onda ikisi gibi bir rakama ulaşmayan ve birkaç saatlik yakalanıp gözaltında kalanlar için verilen bir meblağın maddi tazminat olarak verilmesini, adil ve hakkaniyetli bulmadığımızdan mahalli mahkemenin kabul ettiği 65.420.625 liranın tutuklama tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline veya daha adil ve hakkaniyetli olan dava tarihindeki asgari ücret üzerinden hesaplanan 2.153,00. liranın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsili suretiyle hükmün düzelterek onanması gerektiğini düşündüğümüzden sayın çoğunluğun maddi tazminata ilişkin görüşüne katılmıyoruz.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi