14. Hukuk Dairesi Esas No: 2010/2823 Karar No: 2010/3702 Karar Tarihi: 05.04.2010
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2010/2823 Esas 2010/3702 Karar Sayılı İlamı
14. Hukuk Dairesi 2010/2823 E. , 2010/3702 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 21.05.2007 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 25.09.2009 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı genel yola çıkışı bulunmayan 879 parsel sayılı taşınmazı lehine davalılara ait 875 ve 876 parsel sayılı taşınmazlardan geçit hakkı kurulmasını istemiştir. Davalılar davanın reddine savunmuşlardır. Mahkemece fen bilirkişisinin 15.09.2008 tarihli rapora ekli krokisine göre 879 parsel sayılı taşınmaz lehine, 875 parsel sayılı taşınmazdan, zeminde açık yol olarak belirtilen, sarı renk ile gösterilen yerden 23,00 m eninde 48 m uzunluğunda toplam 144.00 m2"lik kısmı üzerinden 720,00 TL bedel karşılığında ve 876 parsel sayılı taşınmazdan aynı krokide sarı renk ile gösterilen yerden 3,00 m eninde 55.00 metre uzunluğunda toplam 165.00 m2.lik kısmı üzerinden 825,00 TL bedel karşılığında geçit hakkı tesis edilmesine karar verilmiştir. Hükmü davalılardan ... temyiz etmiştir. Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesine dayanılarak açılmış geçit hakkı kurulması istemine ilişkindir. Geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira, geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit gereksiniminin nedeni, taşınmazın niteliği ile bu gereksinimin nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakarlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır. Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazların kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi olanaklı değil ise bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir. Eldeki davada, davacı taşınmazının mutlak geçit ihtiyacı bulunmaktadır. Ancak mahkemece bu ihtiyacı karşılamak için üzerinde geçit kurulan 876 ve 875 parsel sayılı taşınmazların kullanım bütünlüğü bozularak geçit hakkı tesis edilmesi doğru olmamıştır. Mahkemece, yukarıda açıklanan nedenlerle teknik bilirkişinin 18.04.2008 tarihli raporunda belirlediği diğer geçit alternatifleri incelenmeli, geçit oluşturulurken üzerinden geçit irtifakı kurulacak parsellere ait tapu kayıtlarından parsel malikleri tespit edilmeli, davada yer almayan bu parsel maliklerinin hakkında dava açılıp birleştirilerek davada yer almaları sağlanmak üzere davacıya imkan verilmeli, yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda üzerinden geçtiği taşınmazın kullanım bütünlüğünü bozmayacak şekilde geçit kurulmalıdır. Yukarıda açıklanan hususlar gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiş, bozma nedenine göre davacının temyiz itirazının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, 05.04.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.