
Esas No: 2014/19392
Karar No: 2016/427
Karar Tarihi: 15.01.2016
2863 sayılı Kanuna aykırılık - Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2014/19392 Esas 2016/427 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Tebliğname No : 12 - 2014/116900
Mahkemesi : Tosya Asliye Ceza Mahkemesi
Karar tarihi : 18/12/2013
Numarası : 2012/151 - 2013/250
Suç : 2863 sayılı Kanuna aykırılık
2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanıkların beraatlerine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Katılan vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- 2863 sayılı Kanunun 6. maddesinde korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının örnekleyici şekilde sayıldığı, anılan madde kapsamına giren varlıkların, tescile tabi olmaksızın korunması gerekli niteliği haiz bulundukları, başka bir deyişle, taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları, “tespit ve tescil” işlemleri ile korunmaya değer nitelik kazanmayıp, sözü edilen işlemlerin, anılan varlıkların zaten sahip oldukları “korunması gerekli” özelliği açıklayıcı mahiyet taşıdığı, ilgili kamu kurumlarınca ülke genelinde mevcut taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının tespit ve tesciline yönelik çalışmalar sürdürülmekle birlikte, henüz tespit ve tescil edilmediği halde, tarihi veya tabii açıdan özellik gösterdiği aşikar olan varlıkların koruma dışı bırakılamayacağı, aksi takdirde, taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarına zarar verilmesi ve hatta anılan varlıkların yok edilmesi durumunun artarak devam edebileceği, bu kapsamda somut olay değerlendirildiğinde, sanıkların, sanık İ.. K.."nın yaptıracağı eve, sanık H.. T.."in iş makinesi ile temel açması hususunda anlaştıkları, çalışmanın yapılacağı yere giden yoldaki eski çeşmenin, iş makinesinin geçişini engellemesi nedeniyle, kitabe kısmı sökülüp muhafaza altına alındıktan sonra yıkılarak enkazının kaldırıldığı, dosya içerisinde mevcut uzman raporlarında, bahse konu çeşmenin, 2863 sayılı Kanunun 6. maddesi kapsamında korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olduğunun, kitabe üzerinde Hicri takvime göre yazılı olan “1251” tarihinin Miladi takvimde 1836 yılına tekabül ettiğinin belirtildiği, yine, çeşmenin kitabe kısmına ve tanık M.. Ö.. tarafından çekilen yıkılmadan önceki haline ait fotoğraflar incelendiğinde, alelade bir çeşme olmayıp, tarihi değeri haiz bir taşınmaz olduğunun tereddütsüz şekilde anlaşıldığı, kaldı ki, sanıkların da kitabe kısmını ayırıp geri kalanını yıkmış olmalarından, çeşmenin tarihi eser niteliği taşıdığını ya da taşıyabileceğini bildikleri sonucuna varılacağı, dolayısıyla, sanıkların birlikte hareket ederek, sanık İbrahim"in ev yaptıracağı yere giden yol üzerinde bulunup, iş makinesinin geçişine engel olan korunması gerekli kültür varlığı niteliğini haiz çeşmeyi kitabe kısmı hariç tamamen ortadan kaldırdıkları, bu nedenle, 2863 sayılı Kanunun 6498 sayılı Kanun ile değişik 65/1-1. cümlesi uyarınca her iki sanığın da mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, “eylemin suç olmaktan çıkarıldığı” şeklindeki isabetsiz gerekçe ve 6498 sayılı Kanun değişikliğine yönelik hatalı değerlendirme ile beraate dair hüküm tesisi kanuna aykırı,
2- Gerekçeli karar başlığında suç tarihinin “2011” şeklinde gösterilmesi,
İsabetsiz olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi gereğince beraate ilişkin hükmün isteme uygun olarak BOZULMASINA, 15/01/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.