4. Ceza Dairesi 2012/38097 E. , 2014/7103 K.
"İçtihat Metni"Tebliğname No : 2 - 2011/311573
MAHKEMESİ : Reyhanlı Sulh Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 15/02/2011
NUMARASI : 2010/696 (E) ve 2011/79 (K)
SUÇ : Hakaret
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1-Hakaret fiilinin cezalandırılmasıyla korunan değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı üzerindeki hakları olup, bu suçun oluşabilmesi için fiilin, gerçek bir kişinin belirtilen kişilik haklarını rencide edecek şekilde işlenmesi gerekmektedir. Hakaret suçu, Anayasanın 24 ila 30. maddeleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 9 ve 10. maddelerinde düzenlenen ifade hürriyetinin sınırlarını oluşturmaktadır. Suçu oluşturan eylem bakımından failin ifade hürriyeti, mağdur yönünden ise onur, şeref ve saygınlığı ile din, vicdan ve kanaat hürriyetine ilişkin temel kişilik hakları çatışmaktadır. Uyuşmazlığın çözümü, sözü edilen karşılıklı hakların dengelenmesini gerektirmektedir. Ancak, ileri sürülen bir düşünceyle bağlantısı bulunmayan, esasında düşünce açıklaması vasfında da görülemeyen sövme niteliğindeki fiillerin ifade özgürlüğünden yararlanamayacağı açıktır.Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), içtihatlarında Sözleşme bağlamında ulusalüstü insan hakları hukukunu yorumlarken, kamu görevlilerinin görevlerini yerine getirirken fonksiyonlarını etkilemeyi ve saygınlıklarına zarar vermeyi amaçlayan aşağılayıcı saldırılara karşı korunmalarının zorunlu olduğunu (AİHM Busuioç-Moldova kararı, 2004, prg. 64), bununla birlikte görevlerini yerine getirirken icra ettikleri eylem ve sözlerine yönelik eleştirilere karşı daha fazla hoşgörü göstermeleri gerektiğini (bkz; AİHM Steur-Hollanda kararı, 2003, prg. 39) belirtmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ayrıca, fiil isnadına dayanmayan ve ispat gerektirmeyen değer yargılarından ibaret sözlerin sarsıcı olsa bile eleştiri hakkı ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilebileceğini kabul etmektedir (bkz; AİHM Hriko- Slovakya kararı, 2004, prg. 40, 45; Jeruselam-Avusturya kararı, 2001, prg. 44; Sokolowski-Polonya kararı, 2005, prg. 47; Paturel-Fransa kararı, 2005, prg. 37; Harris/Boyle/Bates/Buckley, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Hukuku, Ankara 2013, sy.518-520). İncelenen dosyada, hakimin sözlü talimatı üzerine sanığa telefon edip denetimli serbestlik tedbirine uyulmaması konusunda bir mazereti olup olmadığını soran zabıt katibine “adam mı öldürdük lan” diyen sanığın kaba hitap tarzı niteliğindeki bu sözlerinin, muhatabın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmaması nedeniyle hakaret suçunun öğelerinin oluşmadığı gözetilmeden, mahkumiyet hükmü kurulması,
2- Kabule göre ise;
5275 sayılı Yasanın 108/6. maddesi gözetilmeden, hapis cezasının infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilmesi ile yetinilmesi yerine, denetimli serbestlik tedbiri için 1 yıl süre belirlenmek suretiyle infazın kısıtlanmasına yol açılması,
Kanuna aykırı ve sanık H.. G..’un temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnamedeki düzeltilerek onama düşüncesinin reddiyle HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 04/03/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.