Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2011/1061 Esas 2013/1594 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
11. Ceza Dairesi
Esas No: 2011/1061
Karar No: 2013/1594
Karar Tarihi: 05.02.2013

Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2011/1061 Esas 2013/1594 Karar Sayılı İlamı

Özet:

Mahkeme, sanığın sahte belge düzenlemek suçundan mahkumiyetine yeterli delil bulunmadığı gerekçesiyle beraat kararı vermemiş ve zincirleme suça ilişkin hükümlerin uygulanmayacağından bahisle, sanığın suçu zamansal olarak ayrı işlemiş olması sebebiyle mahkumiyetine karar verilmesine hükmetmiştir. Kararın gerekçesinde, belgelerde sahtecilik suçlarında kast, zarar vermek bilinci ve iradesi gerektiği, mağdurun rızası ise kastın ortadan kalkması için fiilin işlenmesinden önce açıklanması zorunlu olduğu açıklanmıştır. Mahkeme kararında geçen kanun maddeleri ise Türk Ceza Kanunu'nun 43. ve 204. maddeleridir.
11. Ceza Dairesi         2011/1061 E.  ,  2013/1594 K.
  • RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK
  • ZARAR VERME BİLİNÇ VE İRADESİ
  • MAĞDURUN RIZASI
  • ZİNCİRLEME SUÇ
  • TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 43
  • TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 204

"İçtihat Metni"

1-Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 30.03.1992 gün ve 80/98 sayılı kararında açıklandığı ve Dairemizin benzer birçok kararında vurgulandığı üzere: belgelerde sahtecilik suçlarında kast, zarar vermek bilinci ve iradesi olarak kabul edilmelidir. Mağdurun önceden verdiği rıza üzerine onun imzasını taklit ederek kullanan failde mağdura zarar vermek bilinci bulunmayacağından kastın varlığı ileri sürülemez. Ancak doğal olarak, rıza üzerine başkasının imzasını taklit eden failin, mağdura herhangi bir zarar vermeyeceği kanısı ile hareket ettiği sabit olmalıdır. Mağdurun rızasının kastı ortadan kaldırabilmesi için fiilin işlenmesinden önce açıklanması zorunludur. Mağdurun rızası açık olabileceği gibi zımni de olabilir. Özellikle iki kişi arasındaki ilişkiler, böyle bir rızanın varlığını ciddi olarak kabule elverişli olduğu takdirde, bu rızaya dayanarak başkasının imzasını atan kimse de suç kastının varlığı kabul olunamaz.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; sanığın aşamalarda değişmeyen biçimde suça konu senetleri müştekinin bilgisi ve önceden verdiği rızası dâhilinde kendisinin düzenleyip imzaladığını savunması, tanık Emriye ’nin yeminli beyanının savunmayı doğrulaması ve mahkemenin oluşa ilişkin kabulünün de bu yönde olduğunun anlaşılması karşısında, sanığın zarar verme bilinciyle hareket ettiği yönünde mahkûmiyetine yeter delil bulunmadığından manevi unsuru oluşmayan suçtan beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde mahkûmiyetine hükmolunması,
2-Kabule göre de; 5237 sayılı TCK"nun 43. maddesinde, 765 sayılı TCK"nun 80. maddesinden farklı olarak “değişik zamanlarda” denilmesi karşısında, aynı anda işlenen eylemlerde zincirleme suça ilişkin hükümlerin uygulanma olanağı bulunmadığından, sanığın suça konu senetleri sahte olarak düzenleyip, daha önce kullandığı krediye teminat olarak aynı anda bankaya verdiği olayda; 5237 sayılı TCK"nun 43. maddesi kapsamında teselsül koşullarının oluşmadığının gözetilmemesi,
Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 05.02.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Bu web sitesi, sisteminin bir üyesidir.