3. Hukuk Dairesi 2021/621 E. , 2021/8089 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında birleştirilerek görülen alacak davalarının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı birleşen davada davalı; asıl davada, Kurum mensuplarına verdiği hizmetlere dair aralarındaki sözleşmeye uygun olarak kuruma teslim ettiği fatura bedellerinin toplam 591.974,92 TL olmasına rağmen 461.899,00 TL sinin ödendiğini, bakiye 130.075,92 TL fatura bedelinin ödenmediğini, 130.075.92 TL"nin faturaların teslim tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiş, birleşen davada da uzman Dr. ...""ın 10.02.2006 günü görevden ayrıldığını, aynı gün 10.02.2006 tarihinde Uzman Dr. ..."in görevi üstlendiğini ve ... Kaymakamlığı İlçe Sağlık Grup Başkanlığına ruhsat verilmesi için müracaat edildiğini, ayrıca hekim değişikliğinin faks yoluyla kuruma bildirildiğini, ancak evrakı bulamadıklarını, öncelikle birleşen davanın zaman aşımı nedeniyle reddini, aksi halde davanın esastan reddini dilemiştir.
Davalı; asıl davanın sözleşmeye aykırı davranılmış olması nedeni ile reddini dilemiş, birleşen davada, davalı firmada radyoloji uzmanı olarak görev yapan Dr. ..."ın 07/02/2006 tarihinde görevinden ayrıldığını, yerine aynı gün Dr. ..."in başladığını ve adı geçen hekime ilişkin bilgi ve belgelerin 06/07/2006 tarihinde kurumlarına iletildiğini, taraflar arasındaki 2006 yılı sözleşmesinin konuyla ilgili 4.20 maddesinde “sözleşme içeriğinde tanımlı işlemlerinin bir bölümü veya tamamını gerçekleştirmekle yükümlü hekimin geçici veya kalıcı olarak merkezdeki faaliyetinden ayrılması ve merkezden ayrılan hekimin sözleşmede tanımlı işlemleri gerçekleştirebilecek tek hekim veya adına ruhsat düzenlenen hekim olması durumunda, bu durumun merkez tarafından 24 saat içiresinde faks ya da otomasyon sistemi ile kuruma bildirilmesi gerektiğini, hekimin ayrıldığı günden, kuruma bildirim yapılana dek geçen süre de, sözleşmeden kaynaklanan işlemlerinin merkez tarafından gerçekleştirilmesi halinde, işlem sonrası düzenlenecek faturaların kurum tarafından ödenmeyeceği” hükmünün bulunduğunu, sözleşmenin bu hükmü gereğince Uzm. Dr. ... adıyla düzenlenmiş 242.373,93 TL tutarında fatura tespit edildiğini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla bu fatura bedellerinin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Mahkemece; davacının taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı davranmış olması nedeniyle cezai koşul olarak belirtilen miktarı ödemek zorunda olduğu ve davacı alacağından bu miktarın da mahsup edildiği anlaşıldığından davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyizi üzerine; Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin, 03/04/2013 tarihli, 2013/6550 esas, 2013/8556 karar sayılı ilamıyla "...İstanbul 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/233 esaslı dava dosyasında temyize konu dava ile birleştirme kararı verildiğine göre, o dosyanın birleştirme kararı kesinleştikten sonra dosya içerisine celbi ile birlikte incelenerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekir..." gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece, bozmaya uyulduğu belirtilerek, asıl dosyada, davacının taraflar arasında düzenlenen sözleşme hükümlerine aykırı hareket ettiği, hekimin ayrılışına ilişkin bilgilerin 24 saat içinde davalı kuruma bildirilmesi gerekirken bildirilmediğini, davacının cezai koşul olarak belirtilen miktarı ödemek zorunda olduğunu ve davacı alacağından bu miktarın da mahsup edildiği için davanın reddine, birleştirilen İstanbul 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/354 esas sayılı dosyasında davalı şirketin alacağından 130.075,92-TL"nin mahsup edildiği anlaşıldığından davanın kısmen kabul kısmen reddi ile 44.913,74-TL"nin dava tarihi olan 29/06/2009"dan itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık ( Ahde Vefa-Pacta Sund Servanda ) ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Eş söyleyişle, sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile değişmiş olsa bile, borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir. Ancak bu ilke özel hukukun diğer ilkeleriyle sınırlandırılmıştır. Sözleşme yapıldığında karşılıklı edimler arasında mevcut olan denge sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde tarafların biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulabilir. İşte bu durumda sözleşmeye bağlılık ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalmak adalet, hakkaniyet ve objektif hüsnüniyet kaidelerine aykırı bir durum yaratır hale gelir. Hukukta bu zıtlık (Clausula Rebüs Sic Stantibus -beklenmeyen hal şartı- sözleşmenin değişen şartlara uydurulması) ilkesi ile giderilmeye çalışılmaktadır. İşte bu bağlamda hakim, somut olayın verilerine göre alacaklı yararına borçlunun edimini yükseltmeye veya borçlu yararına onun tamamen veya kısmen edim yükümlülüğünden kurtulmasına karar verebilir ve müdahale ederek sözleşmeyi değişen koşullara uyarlar. Bununla birlikte her talep vukuunda sözleşmeyi değişen hal ve şartlara uydurmak mümkün değildir. Aksi halde özel hukuk sistemimizde geçerli olan "irade özgürlüğü","sözleşme serbestisi" ve "sözleşmeye bağlılık" ilkelerinden sapma tehlikesi ortaya çıkar. Sözleşmeye müdahale müessesesi istisnai, tali (ikinci derecede) yardımcı nitelikte olup, ancak uyarlama kurumunun şartlarının mevcudiyeti halinde anılan kurumun uygulanması gündeme gelebilecektir. BK"nın 19. maddesindeki buyurucu hükümlere aykırı olmamak koşuluyla irade hürriyeti ve akit serbestisi sınırları içinde taraflar diledikleri gibi sözleşme yapabilirler. Sözleşme ilkesine egemen olan ve öncelikle uyulması ve uygulaması gereken hükümler sırasıyla, amir hükümler ve amir hükümlere aykırı olmamak kaydıyla tarafların kendi kararlaştırmalarıdır. Sözleşmeyi geçersiz saymak tarafların amacına aykırı düşer.
Sözleşme serbestisi ve sözleşmeye bağlılık ilkeleri ile cezai işlemin dayanağı olan taraflar arasındaki sözleşmenin 4.20. maddesinde yer alan “Sözleşme içeriğinde tanımlı işlemlerin bir bölümü veya tamamını gerçekleştirmekle yükümlü hekimin geçici veya kalıcı olarak merkezdeki faaliyetinden ayrılması ve merkezden ayrılan hekimin sözleşmede tanımlı işlemleri gerçekleştirebilecek tek hekim veya adına ruhsat düzenlenen hekim olması durumunda, bu durum merkez tarafından 24 saat içerisinde faks veya otomasyon sistemi ile Kuruma bildirilir. Hekimin ayrıldığı günden, Kuruma bildirim yapılana dek geçecek sürede, sözleşmeden kaynaklanan işlemlerin Merkez tarafından gerçekleştirilmesi halinde, işlem sonrası düzenlenecek faturalar Kurum tarafından ödenmez” hükmü birlikte değerlendirildiğinde davacının doktor değişikliğini Kuruma bildirdiğini ispatlayamaması karşısında, değişikliğin bildirilmediği 10.02.2006 tarihinden 06.07.2006 tarihine kadar Dr. ... adına Kuruma faturalandırılarak laboratuvar tarafından tahsil edilen hizmet bedellerinin ne kadar olduğuna dair uzman bir bilirkişi heyetinden detaylı inceleme yapılan bir rapor alınmamıştır. Hastane yöneticisi, emekli sayıştay denetçisi ve taraflar arasındaki sözleşmeler ile SUT hükümlerinden anlayan bir biyokimya uzmanı doktor tarafından oluşan üç kişilik bilirkişi heyetinden uyuşmazlık tarihindeki Kurum kayıtları ile davacının kayıtları incelenerek tereddüde yer vermeyecek şekilde, ayrıntılı, açıklayıcı, hüküm kurmaya elverişli ve Yargıtay denetimine uygun, tarafların itirazlarını karşılayacak şekilde Kurumun alacak miktarının gerekçeleriyle değerlendirildiği bir rapor alınarak hüküm kurulması gerekirken, itiraza uğramış bilirkişi raporu benimsenerek, yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmiş olması doğru görülmemiş, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de; asıl davanın reddine karar verilmiş olmasına rağmen AAÜT’ye aykırı şekilde davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmiş olması da doğru değildir.
2-Bozma nedenine göre tarafların sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen asıl ve birleşen davadaki hükmün taraflar yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle tarafların sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının talep halinde asıl davanın davacısı birleşen davanın davalısına iadesine, 6100 sayılı HMK"nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09/09/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.