8. Hukuk Dairesi 2018/14832 E. , 2019/427 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Değer Artış Payı Ve Katılma Alacağı
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
.K. A R A R
Davacı ... vekili, dava dilekçesinde sayılan mallar nedeniyle 20.000,00 TL alacağın davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep ve dava etmiş, 10.12.2014 tarihli dilekçesi ile talep miktarını 116.767,43 TL"ye yükseltmiştir.
Davalı ... vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüyle 116.767,43 TL alacağın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 Sayılı HMK mad. 33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, değer artış payı ve artık değere katılma alacağı isteğine ilişkindir.
1. Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Davalı vekilinin 102 ada 12 parsel ve 108 ada 18 parsel sayılı taşınmazlara yönelik temyiz itirazlarının incelemesinde;
Mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacağı hakkı vardır. Artık değere katılma alacağı; eklenecek değerlerden (TMK mad. 229) ve denkleştirmeden (TMK mad. 230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK mad. 219) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK mad. 231) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır (TMK mad. 236/1). Katılma alacağı Yasa"dan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur.
Artık değere katılma alacak miktarı hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malların, bu tarihteki durumlarına göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm (rayiç) değerleri esas alınır (TMK mad. 227/1, 228/1, 232 ve 235/1). Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir.
Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır. Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilir (TMK mad. 222).
Yukarıdaki değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır.
Somut olaya gelince; eşler, 22.12.2000 tarihinde evlenmiş, 20.11.2008 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, 04.03.2011 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK mad. 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK"nin yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 sayılı mad. TKM mad. 170), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı Yasa"nın mad. 10, TMK mad. 202). Tasfiyeye konu 102 ada 12 parsel ve 108 ada 18 parsel sayılı taşınmazlar davalı eşin babası Ahmet adına kayıtlı iken, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 19.11.2004 tarihinde satın alınarak davalı eş adına tescil edilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK mad.179).
İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait (HMK mad. 190, TMK mad. 6) olup, tarafların tüm delillerini (yemin dahil) dilekçeler aşamasında bildirmeleri gereklidir (HMK mad. 119/1-f,121,129/1-e, 129/2).
Yemin; bir tarafın mahkeme önünde belirli bir vakıanın doğruluğu konusunda yasanın öngördüğü şekilde yaptığı beyandır. İspat yükü altında bulunan taraf delil listesinde bulunması koşuluyla uyuşmazlığı çözüme bağlayıcı bir vakıa hakkında hasmına yemin teklifinde bulunabilir (HMK mad. 225 vd.).
Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca yapılan incelemede;
Tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde; Dairemizin yerleşmiş içtihatlarına göre, mal rejiminin tasfiyesinde anne ve baba gibi yakınlar tarafından eşlere yapılan temlik işlemleri resmi kayıtta bedelle yapılmış gibi gösterilse bile hayatın olağan akışına göre, karşılıksız kazandırma (TMK mad. 220/2) ve bir tür bağış işlemi niteliğinde olduğu; bu nedenle, eşe geçen bu malvarlığının onun kişisel malı olduğu kabul edilir. Kuşkusuz bu işlemin karşılıksız kazandırma olmadığı iddia eden tarafından ispatlanabilir (TMK mad. 6 ve HMK mad. 190). Tasfiyeye konu 102 ada 12 parsel ve 108 ada 18 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının incelenmesinde, davalı kocanın evlilik birliği içinde taşınmazları babasından devraldığı anlaşılmaktadır. Davalının babası tarafından satış gibi işlem yapılmış ve yapılan devir evlilik birliği içerisinde gerçekleşmiş ise de; bir fiili karine olarak, hayatın olağan akışına göre eşlerden birinin anne veya babası tarafından yapılan bu gibi malvarlığı devirleri karşılıksız kazandırma (bağışlama) olarak değerlendirildiğinden ve bu fiili karinenin aksini, yani parasını vererek gerçek anlamda satın alındığını, tasarrufun karşılıksız kazandırma olmayıp karşılığı verilerek elde edilmiş bir edinim, gerçek anlamda bir satış işlemi olduğunu iddia eden eş; başta satış bedelinin ödendiğine ilişkin ödeme kayıtları olmak üzere iddiasını güçlü ve inandırıcı delillerle de ispatlaması gerekir.Bu durumda, 102 ada 12 parsel ve 108 ada 18 parsel sayılı taşınmazların edinilmesinin karşılıksız kazandırma olmadığını ispat yükü davacı tarafa düşmektedir. Ayrıca davalı taraf delil listesi de sunmamıştır. O halde, davalı, ispat yükü kendisinde olmadığı ve delil listesi sunmadığı halde HMK"nin 227. maddesi gereğince davacı tarafa yemin teklifinde bulunması usulsüz olup bu yemin geçersiz; yani, davalı açısından bağlayıcı değildir (Prof. Dr. Baki Kuru, İstinaf Sitemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, Ağustos 2016 Baskı, s.388)
Tüm bu açıklamalara göre, Mahkemece, 102 ada 12 parsel ve 108 ada 18 parsel sayılı taşınmazların karşılıksız kazandırma yoluyla davalının edindiği kabul edilerek, bu parsellerle ilgili davacının talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, deliller hatalı değerlendirilerek bu taşınmazlar yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi hatalı olmuş, hükmün bu yönden bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2 bentte gösterilen sebeplerle 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA; davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının yukarıda 1. bentte gösterilen sebeplerle reddine, HUMK"un 440/I. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 16.01.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.