11. Hukuk Dairesi 2013/18084 E. , 2014/272 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSKİLİP ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/04/2013
NUMARASI : 2013/54-2013/159
İskilip Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 16/04/2013 tarih ve 2013/54-2013/159 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi ihtiyati haciz kararına itiraz eden vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
İhtiyati haciz kararına itiraz eden vekili, bankanın G. Kuyumculuk Gıda Tav. Ür. Paz. Tic. San. Ltd. Şti."ne genel kredi sözleşmesine dayalı olarak kredi kullandırdığını, müvekkilinin ise kredi sözleşmesini müteselsil kefil olarak imzaladığı, kullanılan kredinin hesap kat ihtarnamesi çekilmesine rağmen geri ödenmediği gerekçesiyle müvekkili aleyhine de ihtiyati haciz kararı verildiğini, ihtiyati haciz kararının gerekçe kısmında müvekkilinin isminin geçmediğini, hesap kat ihtarnamesinin müvekkiline tebliğ edilmediğinden borcun muaccel olmadağını, sözleşmeye banka görevlisi tarafından yanıltılarak ipotekli taşınmazın kaydındaki ipoteğin fekkine karşılık imza attığını, müteselsil kefil olarak imzalamadığını ileri sürerek; ihtiyati haciz kararına itiraz etmiş, ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İhtiyati haciz isteyen vekili, ihtiyati haciz kararına itirazın reddini istemiştir.
Mahkemece, dosya kapsamına göre; talepte bulunanın ihtiyati haciz kararında müteselsil borçlu ve kefil olduğunun sehven belirtilmediği anlaşılmış ise de, kararın başlık kısmında ihtiyati haciz kararı verilen borçlular arasında itiraz edenin de bulunduğu, alacaklı banka tarafından 06/03/2013 tarihinde sözleşmede tanınan hak uyarınca hesabın kat edilerek borçlu ve müteselsil borçlu ve kefillere ihtarname gönderildiği, borcun muaccel hale gelebilmesi için kredi hesabının kat edilmesinin yeterli olduğu, ihtarnamenin borçlu veya kefile tebliğinin zorunlu olmadığı, müteselsil kefil olarak sözleşmenin imzalanmadığına dair iddiaların ihtiyati hacize itirazda ileri sürülemeyeceği, bu yönlü esasa ilişkin itirazların alacaklı bankanın açacağı dava veya takipte ileri sürebileceği gerekçesiyle, ihtiyati haciz kararına itirazın reddine karar verilmiştir.
Kararı ihtiyati haciz kararına itiraz eden vekili temyiz etmiştir.
1- Talep, ihtiyati haciz kararına itiraza ilişkindir. İhtiyati haciz kararına itiraz, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu"nun 265 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre, borçlu ihtiyati haciz kararını temyiz edemez ancak, ihtiyati haciz kararını veren mahkemeye verilecek dilekçe ile ihtiyati haciz kararına itiraz edebilir. İhtiyati haciz kararını veren mahkeme yetkisiz bile olsa, itiraz yine o mahkemeye yapılır ve itiraza ilişkin usulü işlemler, ihtiyati haciz dosyası üzerinden devam eder. Ayrıca ihtiyati hacze itiraz, esasa ilişkin bir dava olarak da görülemeyeceğinden bir dava gibi kabul edilerek mahkemenin esas defterine kaydı yapılamaz. İhtiyati haciz kararının verildiği şekilde, mahkemenin "Değişik İş" esasından kaydı devam eder.
Somut olayda, mahkemece yukarıda açıklanan yasal uygulamalar gözetilmeyerek, ihtiyati haciz kararına itiraz isteminin, ihtiyati haciz kararının verildiği dosya üzerinden değil, ihtiyati haczin kaldırılması davası olduğu kabul edilerek, mahkemenin esas defterine kaydı yapılarak asıl dava gibi sonuçlandırılması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
2- Kabule göre de, alacaklının müteselsil kefile başvurma koşullarının düzenlendiği 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK)"nın 586. maddesine göre, kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesiyle ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir. (Uygur, Turgut; 6098 Türk Borçlar Kanunu Şerhi, Ankara, Nisan 2012, Cilt II, s. 2541).
Madde metninden de açıkça anlaşılacağı üzere TBK"nın yürürlüğe girmesinden önce asıl borçluya başvurulmadan müteselsil kefile gidilebilmesi mümkün iken, TBK"nın anılan düzenlemesi ile bunun artık mümkün olmadığı, müteselsil kefile başvurulabilmesi için asıl borçluya ve alacak teslime bağlı taşınır rehni veya alacak rehni ile güvenceye alınmışsa öngörülen hallerin bulunduğu ileri sürülüp kanıtlanmamışsa doğrudan doğruya kefile başvurulamaz.
Buna göre, borçlunun ifada gecikmesi tek başına yeterli olmayıp ifada gecikmiş olan borçluya ihtar gönderilmesi ve bunun da sonuçsuz kalması gerekmektedir. Ancak borçlunun ödeme güçsüzlüğü içinde bulunması halinde diğer şartların aranmasına gerek yoktur. Ayrıca kanunda müteselsil kefile ihtar çekilmesi şartı aranmamaktadır. Müteselsil kefile ihtar çekilmesi, sadece onun takipten önce temerrüde düşürülmesi ile ilgili bir sorundur. Başka bir anlatımla, müteselsil kefil hakkında icra takibine girişilebilmesi için diğer koşulların yanında ayrıca müteselsil kefile de ihtar gönderilmesi gibi bir koşul yasada yer almamaktadır. Bu itibarla, hem asıl borçluya, hem de müteselsil kefile aynı anda ihtar gönderilip borçluya gönderilen ihtarın tebliğine rağmen verilen süre içinde borcun ödenmemesi üzerine yasada belirtilen koşullar gerçekleşmiş olacağından bu durumda müteselsil kefil aleyhine takibe girişilebileceği ve aynı anda gönderilen ihtarnamelerin tebliğ tarihleri gözetildiğinde müteselsil kefile yapılan tebligatın asıl borçluya yapılan tebligattan sonra olması durumunda TBK"nın 586/1 maddesindeki "borçluya gönderilen ihtarın sonuçsuz kalması" şartı gerçekleşmiş olacağından, müteselsil kefil yönünden temerrüt tarihinin kefile gönderilen ihtarnamenin tebliği ya da ihtarda belirtilen ödeme süresinin sonundan başlayacağı, ancak müteselsil kefile yapılan tebligatın borçlununkinden önceki bir tarihte olması halinde, TBK"nın 586/1 maddesindeki koşul gerçekleşmeden kefile ihtarname tebliğ edilmiş olacağından ve şart gerçekleşmeden gönderilen ihtarname sonuç doğurmayacağından müteselsil kefilin temerrüdünün böyle bir durumda takiple başlayacağının kabulü gerekir. (Saraç, Şükrü; Yargıtay Kararları Işında Banka Kredi Kartları Uyuşmazlıkları, Ankara 2013, s. 219-221)
Yukarıda anlatılanların ışığında somut olaya dönüldüğünde, ihtiyati haciz isteyen alacaklı Banka tarafından, borçlu ile müteselsil kefillere keşide edilen kat ihtarnamesi borçluya tebliğ edilmeden, ihtarnamenin düzenlenme tarihinden bir gün sonra ihtiyati haciz talebinde bulunulmuş, mahkemece ihtiyati haciz kararı verilmiştir. Bu durumda, talep tarihinden yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 586/1 maddesi uyarınca müteselsil kefiller hakkında ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için borçluya çekilen ihtarın sonuçsuz kalması ve borçlunun ifada gecikmesinin gerekmesine, borçluya çekilen ihtarın tebliğinin kanıtlanamamış olmasına göre aleyhine ihtiyati haciz istenen müteselsil kefil Z.. Ç.."nin itirazının kabulü ile ihtiyati haciz kararının bu kefil yönünden kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi de doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, ihtiyati haciz kararına itiraz eden vekilinin itirazlarının kabulü ile kararın ihtiyati haciz kararına itiraz eden yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden ihtiyati haciz kararına itiraz edene iadesine, 08/01/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.