Abaküs Yazılım
18. Hukuk Dairesi
Esas No: 2014/7895
Karar No: 2014/13747
Karar Tarihi: 30.09.2014

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi 2014/7895 Esas 2014/13747 Karar Sayılı İlamı

Özet:


Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen bir dava sonucunda, annesi ile babası boşanmış olan Elif'in soyadının annesi olan Ö... olarak değiştirilmesi talebi mahkemece kabul edilmiştir. Ancak, Nüfus Müdürlüğü tarafından yapılan temyiz başvurusu sonucunda Yargıtay 18. Hukuk Dairesi kararıyla davanın reddedilmesi gerektiğine karar verilmiştir. Kararda, Soyadı Kanunu'nun çocukların soyadı belirleme hükümleri ile ilgili düzenlemeleri detaylı bir şekilde açıklanmıştır. 2525 sayılı Soyadı Kanunu'nun 4. maddesinde yer alan düzenleme, Anayasaya aykırılığı nedeniyle iptal edilmiştir. Bu nedenle, çocuğun soyadının annenin soyadı ile değiştirilmesi için boşanma nedeniyle velayetin anneye verilmiş olması yeterli bir sebep değildir ve çocuğun evlilik içinde doğmakla kazandığı meşru statüye ve onun yüksek menfaatlerine zarar verecektir. Türk Medeni Kanunu'nun 321. maddesinde yer alan düzenlemeyle çocuklar ailenin soyadını taşımaktadır. Bu nedenle, bir çocuğun soyadını değiştirmek için annesi veya babası velayet hakkına vs. nedenlere dayanarak bir dava açamamaktadır. Ancak, çocuk ergin olduktan sonra Türk Medeni Kanunu'nun 27. maddesine göre soyadını de
18. Hukuk Dairesi         2014/7895 E.  ,  2014/13747 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesi
    TARİHİ : 22/01/2014
    NUMARASI : 2013/466-2014/29

    Dava dilekçesinde, velayeti annede olan Elif"in soyadının Ö..olarak değiştirilmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı Nüfus Müdürlüğü tarafından temyiz edilmiştir.

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
    Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının eski eşinden boşanmasının ardından küçüğün velayetinin davacı anneye verildiğini, boşanmadan dolayı annenin soyadı ile çocuğun soyadının farklı hale geldiğini ve bu durumun çocuğu ruhsal olarak rahatsız ettiğini, onun her türlü ihtiyacını karşılayan annesini de resmi işlemlerde zora soktuğunu bu sebeplerle ve dayanak olarak Anayasa Mahkemesinin 08.12.2011 tarihli 2010/119 Esas, 2011/165 Karar sayılı, 2525 sayılı Nüfus Kanununun 4.maddesinin ikinci fıkrasını Anayasa"ya aykırı bularak iptal eden kararını esas alarak haklı sebebin de oluştuğu gerekçesi ile küçük E.. D.."nın, annesi-davacının soyadı olan Ö... şeklinde değiştirilmesini istemiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden; küçüğün babasının Sedat D.., annesinin Hatice Ö... olduğu, E.. D.."nın velayetinin davacı olan annesi Hatice"ye bırakıldığı anlaşılmaktadır.
    2525 sayılı Soyadı Kanunu"nun 4. maddesinin ikinci fıkrasının “evliliğin feshi veya boşanma hallerinde çocuk anasına tevdi edilmiş olsa bile babasının seçtiği veya seçeceği soyadı alır” şeklindeki birinci cümlesinin Anayasa Mahkemesince iptal edilmesinden sonra bilhassa boşanmalar sebebiyle somut olayda olduğu gibi zaruri nedenlerle velayetin anneye bırakılması hallerinde velayet hakkına sahip annelerin çocuklarına kendi soyadlarını vermek amacıyla bu tür soyadı değişikliği davalarını açtıkları görülmektedir.
    2525 sayılı Kanunun 4.maddesindeki düzenlemenin, Yasanın genel gerekçesinden de anlaşılacağı gibi ilk defa soyadı alınması ile ilgili olduğu ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 321. maddesindeki hüküm karşısında, bu kuralın günümüzde sadece bazı istinai durumlarda uygulanabilmesinin söz konusu olduğu Anayasa Mahkemesince de kabul edilmektedir. Yüksek Mahkeme sözü edilen maddeyi Türk Medeni Kanunu"nun 335 ve 336. maddeleriyle Anayasa"nın 10. ve 41. maddelerine aykırılığı nedeniyle iptal etmiştir. Tüm bu maddeler, velayet hakkının kullanılmasında kadın ve erkeğin birbirlerine eşit oldukları ilkesini ön plana çıkarmaktadır. Eski 743 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun eşitliğe aykırı hükümleri, bu yasanın yürürlükten kaldırılmasıyla son bulmuştur.
    Birleşmiş Milletler Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesi hükümleri ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarında da çok geçerli nedenlerin varlığı dışında yalnızca cinsiyete dayalı bir farklı muamelenin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 14. maddesinde düzenlenen ayrımcılık yasağını ihlal ettiği kabul edilmektedir. Eşitlik ilkesi, Anayasa Mahkemesinin kararında da değinildiği gibi aynı konumda bulunan kadın ve erkeğin yasalar önünde eşit haklara sahip olmasını gerektirmekte, diğer bir ifadeyle kadın veya erkeğin kendi lehine bir üstünlük yarışına girmesine hukuk düzeni izin vermemektedir. Anayasa Mahkemesince iptal edilen yasa maddesi Kanunun kabul edildiği 21.06.1934 tarihinin koşullarına göre misyonunu tamamlamış bulunmaktadır. Esasen aradan geçen zaman içinde yukarıda kısmen değinilen hukuki gelişmeler karşısında iptalinden başka bir çare de kalmamıştır. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 321. maddesindeki “Çocuk, ana ve baba evli ise ailenin soyadını taşır." hükmünün Anayasaya aykırı olmadığına karar vermiştir. Buradaki “aile” deyiminden babanın anlaşılacağı Anayasa Mahkemesince de kabul edilmiştir (Anayasa Mahkemesinin 02.07.2009 gün ve 2005/114-2009/105 sayılı kararı). Buna karşılık Türk Medeni Kanununun sözü edilen bu maddesindeki “evli değilse ananın” ibaresi Anayasanın 10 ve 41. maddelerine aykırı bulunarak baba lehine iptal edilmiştir. Bu maddenin iptalinden önce anne ve babanın sonradan evlenmesi (Türk Medeni Kanunu"nun 292. maddesi) ya da aynı Kanunu"nun 27. maddesine bağlı haklı nedenlerden dolayı soyadının değiştirilmesi halleri dışında çocuğun babanın soyadını alma imkanı bulunmamaktaydı.
    Yukarıdaki açıklamalar ışığında bir çocuğa soyadı verilmesi için o çocuğun doğum tarihinde annesi ile babasının evli olup olmadığına bakmak gerekir. Doğum gününde anne ve baba evli ise çocuk babanın, diğer bir anlatımla ailenin soyadını alacaktır. Çocuğun soyadı bu surette belirlendikten sonra, onun soyadını velayet hakkına vs. nedenlere dayanarak değiştirmek Türk Medeni Kanununun 321. maddesindeki düzenleme karşısında mümkün değildir. Ancak çocuk, ergin olduktan sonra Türk Medeni Kanununun 27. maddesindeki koşulların varlığı halinde soyadını her zaman değiştirmek hakkına sahiptir. Velayet hakkı anne ve baba için normal şartlarda çocuğun ergin olmasına yani onsekiz yaşını tamamlamasına kadar devam eden geçici bir haktır. Boşanma nedeniyle velayet hakkının sırf anneye verilmiş olması çocuğun soyadının değiştirilmesi için haklı bir neden sayılmadığı gibi hukuki mevzuat da buna cevaz vermemektedir. Bir an için mevzuatın böyle bir duruma izin verdiği kabul edilse dahi sonradan gelişen sebeplerden dolayı çocuğun yararı açısından velayetin babaya yeniden verilmesi hallerinde bu kez baba, velayet hakkına dayanarak tekrar çocuğun soyadını değiştirmek isteyecektir. Madem ki velayet kimde ise çocuk onun soyadını taşıyacaktır, o halde baba bu haktan mahrum edilemez. Böyle bir uygulamanın nüfus kayıtlarının güvenilirliğini ve istikrarını zedeleyeceği ve asıl bu gibi uygulamaların çocuğun ruh hali üzerinde çok derin ve etkili travma yaratacağı açıktır. Yargı mercilerinin bu durumu ve çocuğun yüksek yararını gözeterek anne ile babanın ya da ailelerin hukuken oluşmuş statüleri değiştirmeye çalışmalarına izin vermemesi gerekir.
    Somut olaya gelince; soyadının değiştirilmesi istenen Elif"in evlilik içinde doğduğu ve Türk Medeni Kanunu"nun 321.maddesine göre ailenin, diğer bir deyimle babanın soyadını aldığı anlaşılmıştır. Böylece bu çocuk reşit oluncaya veya baba Türk Medeni Kanunu"nun 27. maddesindeki koşulları kanıtlayarak soyadını değiştirmedikçe soyadını değiştirme konusu yasal olarak kapanmıştır. Çocuğun anne ve babasının boşanmış olması, sadece boşanma ve velayet hakkı nedeniyle anneye böyle bir dava açma hakkı bahşetmez. Davacı tarafın dilekçesinde ileri sürdüğü iddiaların ve gerekçelerin hukuki bir dayanağı bulunmadığı gibi soyadı değişikliğinin çocuğun evlilik içinde doğmakla kazandığı meşru statüye ve onun yüksek menfaatlerine zarar vereceği gerçeği karşısında mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü doğru görülmemiştir.
    Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 30.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.


    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi