Ceza Genel Kurulu 2015/394 E. , 2018/694 K.
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 8. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 629-22
Sanık ... hakkında kıymetli damgada sahtecilik, resmî belgede sahtecilik ve mühürde sahtecilik suçlarından açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucu, sanığın eylemlerinin zincirleme şekilde resmî belgede sahtecilik suçunu oluşturduğu kabul edilerek TCK"nın 204/1, 43/1, 62/1 ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıl 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin Bolu 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 01.02.2010 tarihli ve 629-22 sayılı hüküm temyiz edilmediğinden bahisle 12.11.2013 tarihinde kesinleştirilmiştir.
Bu hükme yönelik Adalet Bakanlığının 23.06.2014 tarihli ve 42537 sayılı kanun yararına bozma talebi ve bu talep üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 18.12.2018 tarihli ve 239571 sayılı ihbarnamede;
"...Anılan kararın diğer sanık ... tarafından temyiz edilmesi sonucu bahse konu olayda zincirleme suç hükümlerinin uygulanamayacağı belirtilerek Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 23.09.2013 tarihli ve 30165-23057 sayılı ilâmı ile bozulmasına karar verildiği, bu nedenle bahse konu olayda zincirleme suç hükümlerinin uygulanamayacağı gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulmak suretiyle fazla ceza tayin olunmasında isabet görülmemiştir..." gerekçesiyle hükmün kanun yararına bozulmasının istenmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 19.01.2015 tarih ve 12-1183 sayı ile;
"...Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma istemine dayalı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden Bolu 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 01.02.2010 tarihli, 629-22 sayılı kararının CMK"nın 309. maddesi uyarınca bozulmasına, bozma nedenine göre hükmedilecek ceza miktarı itibarıyla kişiselleştirme nedenlerinin uygulanması ihtimaline binaen gereğinin mahallinde yapılmak üzere, dosyanın Adalet Bakanlığına gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine..." karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 16.02.2015 tarih ve 239571 sayı ile;
"...Özel Dairece, kanun yararına bozma isteminin kabulüne karar verilmesi yerindedir. Ancak buradaki bozma nedeni mahkûmiyet hükmünde 5237 sayılı TCK"nın 43. maddesinin birinci fıkrasının uygulanmaması suretiyle hükümlüye daha az ceza verilmesini gerektiren bozma nedeni olduğundan 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu"nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi kapsamında kalıp yeniden yargılama yasağı bulunması nedeniyle belirlenen hukuka aykırılığın, bizzat Özel Dairece, resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünde TCK"nın 43. maddesinin birinci fıkrasının uygulanmasına ilişkin düzenlemenin hükümden çıkarılması, hükmedilecek ceza miktarı itibarıyla kişiselleştirme nedenleri bulunduğu takdirde bunun da bizzat Özel Dairece uygulanması gerektiği gözetilmeden kararın bozulmasına, bozma nedenine göre müteakip işlemlerin mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine karar verilmesinin isabetli olmadığı..." görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesince 23.03.2015 tarih ve 4667-14876 sayı ile; itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; kanun yararına bozma nedeninin sanık hakkında iki yıldan az hapis cezası verilmesini gerektirmesi durumunda erteleme hükmünün uygulanması imkânının bulunması nedeniyle buna ilişkin değerlendirmenin Özel Dairece mi yoksa Yerel Mahkemece mi yapılacağının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle; Tebligat Kanunu’nun 35. maddesi uyarınca sanığa yapılan gerekçeli karar tebliğinin usulüne uygun olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık ...’nun kovuşturma evresinde 16.11.2009 tarihli oturumda ".....Esenler/İstanbul" adresinde ikamet ettiğini beyan ettiği, sanığın bilinen son adresinin bu adres olduğu ve 01.02.2010 tarihli hükmün sanığın yokluğunda verildiği,
Gerekçeli kararın ".....Esenler/İstanbul" adresine tebliğe çıkarıldığı, 11.02.2010 tarihinde bu adrese giden posta dağıtıcısı tarafından düzenlenen tebliğ mazbatasında; adreste bulunan ......’nun, sanığın cezaevinde olduğunu beyan etmesi nedeniyle evrakın tebliğ edilemediğinin belirtildiği,
Kalem personelince tutulan 18.02.2010 tarihli tutanakta; dosya içinde bulunan Bolu Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün 01.02.2010 tarihli yazısında sanık ..."nun 03.12.2009 tarihinde tahliye edildiğinin belirtildiği ve UYAP sorgulamasında da sanığın cezaevinde bulunmadığının tespit edildiği bilgilerine yer verildiği,
18.02.2010 tarihinde ".....Esenler/İstanbul" adresine 7201 sayılı Tebligat Kanunu"nun 35. maddesi gereğince çıkarılan tebliğe ilişkin tebliğ mazbatasında "Tebliğin mevzuu" kısmında "Resmi Belgede Sahtecilik" ibaresinin bulunduğu ve aynı mazbatada; tebliğ işleminin 24.02.2010 tarihinde 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 35. maddesi uyarınca yapıldığı, adreste bulunan Mehmet Şahin isimli şahsa haber bırakıldığı ve 6 nolu formülün kapıya yapıştırıldığının belirtildiği,
Sanığın Pınarhisar Kapalı Ceza İnfaz Kurumu aracılığıyla Bolu 2. Asliye Ceza Mahkemesine gönderdiği 07.05.2012 tarihli dilekçesinde; Bolu 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/629 esas sayılı dosyasından 6 ay tutuklu kaldığını belirtip tutuklu kalmış olduğu sürenin halen infazı devam eden cezasından mahsup edilmesini istediği,
Yerel Mahkemece 09.05.2012 tarih ve 2009/629 sayı ile Pınarhisar Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna yazılan müzekkerede; UYAP sorgulamasında sanığın bu dosyadan tutuklu kaldığına dair bilgiye rastlanmadığından ve dosya temyiz incelemesi nedeniyle Yargıtayda olduğundan mahsup konusunda karar verilemeyeceği hususu ile yazı ekinde gönderilen gerekçeli karar ve temyiz formunun sanığa tebliğ edilmesinin istendiği,
Dava dosyasının onaylı sureti kapsamında ve UYAP sorgulamasında, Yerel Mahkemenin istemi doğrultusunda sanığa gerekçeli kararın tebliğ edildiğine ilişkin herhangi bir belgenin bulunmadığı,
12.11.2013 tarihli kesinleşme şerhinde; hükmün kesinleşme tarihinin "03.03.2010" olarak belirtildiği,
Anlaşılmaktadır.
Tebligat tarihi itibarıyla Tebligat Kanunu’un "Adres değiştirmenin bildirilmesi mecburiyeti" başlıklı 35. maddesi;
"Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır.
Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve yeni adres tebliğ memurunca da tespit edilemediği takdirde tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi, tebliğ tarihi sayılır.
Bundan sonra eski adrese çıkarılan tebliğler muhataba yapılmış sayılır.
Daha önce tebligat yapılmamış olsa bile, taraflar arasında yapılan, imzası resmi merciler önünde ikrar olunmuş sözleşmelerde belirtilen adresler ile kamu kurum ve kuruluşları ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına, ticaret sicillerine ve esnaf ve sanatkârlar sicillerine verilen en son adreslerdeki değişiklikler hakkında da bu madde hükümleri uygulanır.",
"Tebliğ Mazbatası" başlıklı 23. maddesi;
"Tebliğ bir mazbata ile tevsik edilir. Bu mazbatanın:
1. Tebliği çıkaran merciin adını,
2. Tebliği istiyen tarafın adını, soyadını ve adresini,
3. Tebliğ olunacak şahsın adını, soyadını ve adresini,
4. Tebliğin mevzuunu,
5. Tebliğin kime yapıldığını ve tebliğ muhatabından başkasına yapılmış ise o kimsenin adını, soyadını, adresini ve 22 nci madde gereğince tebellüğe ehil olduğunu,
6. Tebliğin nerede ve ne zaman yapıldığını,
7. 21 inci maddedeki durumun tahaddüsü halinde bu hususlara mütaallik muamelenin yapıldığını ve imtina için gösterilen sebebi,
8. Tebliğ evrakı kime verilmiş ise onun imzası ile tebliğ memurunun adı, soyadı ve imzasını,
İhtiva etmesi lazımdır.",
"Tebliğ mazbatalı kapalı zarf" başlıklı 59. maddesinin birinci fıkrası ise;
"Kanunun 1 inci maddesinde yazılı mercilerden çıkarılacak tebliğ evrakı, tebliğ mazbatalı kapalı bir zarf içinde gönderilir." hükümlerini içermektedir.
Yine tebligat tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan Tebligat Tüzüğü"nün "Tebliğ imkansızlığı" başlıklı 28. maddesinin birinci fıkrası;
"Muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiç biri gösterilen adreste bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclisi üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir.",
"Değiştirilen adresin bildirilmesi mecburiyeti ve yapılacak muameleler" başlıklı 55. maddesinin ikinci fıkrası ise;
"...Adresini değiştiren kimse yenisini alakalı mercie bildirmez ve fakat çıkarılan tebligat üzerine tebliğ memuru 28 inci maddenin ilk fıkrasındaki usule göre yeni adresi tesbit ederse aynı maddenin üç ve dördüncü fıkraları mucibince ve son fıkrasındaki hal vaki ise 30 uncu maddeye tevfikan muamele yapar..." şeklinde düzenlenmiştir.
Tebligat tarihi itibarıyla Tebligat Kanunu"nun 35. maddesinin 1, 2 ve 3. fıkraları uyarınca yapılan tebliğin geçerli olabilmesi için; ilgilinin kendisine veya adına tebliğ yapılabilecek kimselere bu adreste kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olması, ilgilinin adresini değiştirmesine karşın yeni adresini yargı merciine bildirmemesi ve yeni adresin tebliğ memurunca da tespit edilememesi, 4. fıkra uyarınca yapılan tebliğin geçerli olabilmesi için ise; daha önce usulüne uygun tebligat yapılmamış olsa bile, ilgilinin adresini değiştirmesine karşın yeni adresini yargı merciine bildirmemesi, yeni adresin tebliğ memurunca tespit edilememesi ve tebligat yapılacak adresin maddede sayılan adreslerden olması gerekmektedir.
Ayrıca Tebligat Kanunu"nun 59. maddesinin birinci fıkrasında tebliğin konusunu oluşturan tebliğ evrakının tebliğ mazbatalı kapalı bir zarf içerisinde gönderilmesi ve aynı Kanun"un 23. maddesinin dördüncü fıkrasında ise tebligat işlemini belgelendirecek olan tebliğ mazbatasının tebliğin konusunu da içermesi gerektiği belirtilmiştir. Dolayısıyla tebliğ mazbatasında, tebliğin konusunu oluşturan ve zarf içerisinde bulunan tebliğ evrakının gösterilmesi gerekmekte olup bu durumda, tebliğ mazbatası da zarf içerisinde bulunduğu belirtilen evrakın tebliğ edildiği hususunu belgelendirme vasfına sahip olacak, diğer bir deyişle, tebliğ mazbatasında zarf içerisinde olduğu belirtilmeyen evrakın, aksi başka türlü ispatlanmadığı sürece zarf içerisinde olduğu ve tebliğ edildiği söylenemeyecektir.
Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;
Sanığın yokluğunda verilen hükme ilişkin olarak bir kamu kurumu olan adli merciye sorgusu sırasında bildirdiği en son adresine çıkartılan tebligatın bu adreste oturan ......"nun sanığın cezaevinde olduğunu ifade ettiğinden bahisle iade edilmesi üzerine yapılan UYAP sorgulamasında sanığın tebligat tarihi itibarıyla cezaevinde bulunmadığının tutanak altına alınması nedeniyle, sanığın mahkemeye bildirdiği adresini değiştirip değiştirmediğine, değiştirmiş ise yeni adresinin tespitine yönelik mahkemesince araştırma yapılarak yeni adresinin tespit edilememesi halinde gerekçeli kararın eski adrese tebligat tarihinde yürürlükte olan Tebligat Kanunu"nun 35. maddesi uyarınca tebliğ edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi nedeniyle yapılan tebliğ işlemi geçersizdir. Kaldı ki 24.02.2010 tarihli tebligata ilişkin olarak tebliğ mazbatasında tebliğin konusunu oluşturan gerekçeli kararın zarf içerisinde olduğuna dair bir kayıt bulunmadığının anlaşılması ve bu durumun başka türlü ispatlanamaması karşısında gerekçeli kararın usulüne uygun tebliğ edildiğinden de bahsedilemeyeceği kabul edilmelidir.
Ancak Yerel Mahkemece 09.05.2012 tarihinde ceza infaz kurumunda başka suçtan hükümlü olarak bulunan sanığa gerekçeli kararın tebliğ edilmesinin istenmesi, UYAP kayıtları ile dosya kapsamından ise bu tebligatın yapılıp yapılmadığının anlaşılamaması karşısında bu hususun ceza infaz kurumundan sorulması ve asıl dosyasından da araştırılmasından sonra Özel Dairece Yerel Mahkeme kararının kesinleşip kesinleşmediğinin, buna bağlı olarak da olağanüstü kanun yolu olan kanun yararına bozma yoluna gidilip gidilmeyeceğinin değerlendirmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile kabulüne, Özel Dairenin kanun yararına bozma isteminin kabulüne ilişkin kararının kaldırılmasına ve dosyanın Yerel Mahkemenin 09.05.2012 tarihli yazısı doğrultusunda gerekçeli kararın sanığa tebliğ edilip edilmediğinin ceza infaz kurumundan sorulması ve bu hususun asıl dosyasından da araştırılması için tevdi kararı verilmesi amacıyla Yargıtay 8. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle KABULÜNE,
2- Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 19.01.2015 tarih ve 12-1183 sayılı kanun yararına bozma isteminin kabulüne ilişkin kararının KALDIRILMASINA,
3- Dosyanın, Yerel Mahkemenin 09.05.2012 tarihli yazısı doğrultusunda gerekçeli kararın sanığa tebliğ edilip edilmediğinin ceza infaz kurumundan sorulması ve bu hususun asıl dosyasından da araştırılması için tevdi kararı verilmesi amacıyla Yargıtay 8. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 25.12.2018 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.