Hukuk Genel Kurulu 2017/2207 E. , 2020/435 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayalı boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Şanlıurfa 1. Aile Mahkemesince verilen davanın kabulüne dair karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda kısmen bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı kadın vekili dava dilekçesinde; davalının davacıya kötü davrandığını, onur kırıcı davranışlarda bulunduğunu, müşterek hanenin ihtiyaçlarını karşılamadığını, davacı ve müşterek çocuklarla ilgilenmediğini, psikolojik şiddet uyguladığını ileri sürerek tarafların boşanmalarına, ortak çocukların velâyetinin müvekkiline verilmesini, aylık 300,00’er TL tedbir-iştirak nafakası, 400,00TL tedbir-yoksulluk nafakası ile yasal faiziyle 50.000,00TL maddi ve 50.000,00TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı erkek vekili cevap dilekçesinde; dava dilekçesindeki iddiaların doğru olmadığını, ekonomik anlamda sıkıntılar başlayınca aile içerisinde huzursuzlukların çıktığını, davacının çocuklarla kendisini terk ettiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. Şanlıurfa 1. Aile Mahkemesinin 12.11.2013 tarihli ve 2012/1119 E., 2013/1009 K. sayılı kararı ile; davalının davacıya şiddet uyguladığı, müşterek hanenin ihtiyaçlarını karşılamadığı, davacı ve müşterek çocuklarla ilgilenmediği, evlilik birliğinin devamı için çaba sarf etmediği, aile birliğinin sarsılmasında kusurlu bulunduğu gerekçesiyle tarafların boşanmalarına, ortak çocukların velayetinin davacıya verilmesine, kişisel ilişki tesisine, aylık 150,00’şer TL tedbir-iştirak nafakasına, davacı lehine 250,00TL tedbir-yoksulluk nafakasına, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları dikkate alınarak davacı yararına 2.500,00TL maddi ve 2.500,00TL manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmiş, hükmün taraf vekillerince temyizi üzerine Özel Dairece 30.06.2014 tarih, 2014/3010 E. ve 2014/14863 K. sayılı kararı ile (davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra); "...Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat azdır. Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanunu’nun 50 ve 52. maddesi hükmü dikkate alınarak daha uygun miktarda maddi (TMK m.174/1) ve manevi (TMK m. 174/2) tazminat takdiri gerekir. Bu yönler gözetilmeden hüküm tesisi doğru bulunmamıştır.…" gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiş, mahkemece bozma ilamına uyularak 23.12.2014 tarih, 2014/663 E. ve 2014/937 K. sayılı karar ile; hak ve nesafet kuralları, kusur durumu, paranın satın alma gücü dikkate alınarak davacı lehine boşanma davasının kesinleştiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile 20.000,00TL maddi, 20.000,00TL manevi tazminata karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Şanlıurfa 1. Aile Mahkemesinin 23.12.2014 tarih, 2014/663 Esas 2014/937 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 2. Hukuk Dairesince 06.04.2015 tarihli ve 2015/6577 E., 2015/6639 K. sayılı kararı ile;
"…Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı tarafından kusur belirlemesi, davacı yararına hükmedilen tazminatların miktarı ile ziynet alacağı yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Mahkemece bozmaya uyularak verilen ikinci hükümde davacı lehine hükmolunan manevi tazminat miktarı tarafların ekonomik ve sosyal durumları dikkate alındığında çok yüksek olduğu gibi, verilen bu karar Yargıtay bozma ilamı ile ulaşılmak istenen amacı da karşılamamaktadır. Mahkemece, davacı kadın lehine daha uygun miktarda manevi tazminat takdiri gerekirken, bu yönler dikkate alınmadan hüküm tesisi doğru bulunmamıştır…" gerekçesiyle hüküm 2. bentte gösterilen sebeple manevi tazminatın miktarı yönünden bozulmuş, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümler ise 1. bentte gösterilen sebeple onanmıştır.
Direnme Kararı:
9. Şanlıurfa 1. Aile Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli ve 2015/519 E., 2015/763 K. sayılı kararı ile; davalının davacıya sürekli şiddet uyguladığı, müşterek haneyle ve çocuklarla ilgilenmediği, davacının ve müşterek çocukların ihtiyaçlarının hayır derneklerince karşılandığı, davalının esrar kullandığı, erkek arkadaşlarını müşterek haneye getirdiği, davacının ise gündelik işlerde çalışarak müşterek hanenin, kendisinin, müşterek çocukların ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştığı ve evlilik süresi de dikkate alınarak davacı lehine boşanma davasının kesinleştiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile 20.000,00TL manevi tazminata hükmedildiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı yasal süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, mahkemece davacı lehine hükmolunan manevi tazminat miktarının tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı da dikkate alındığında fazla olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili kanun maddelerinin incelenmesinde yarar görülmektedir.
13. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166/I-II. maddesi;
“Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir” hükmünü içermektedir.
14. Anılan maddenin birinci fıkrası gereğince evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmaya karar verilebilmesi için başlıca iki şartın gerçekleşmiş olması gerekmektedir. İlki, evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması, diğeri ise ortak hayatın çekilmez hâle gelmiş bulunmasıdır. Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş, birçok konuda evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime takdir hakkı tanımıştır. Dolayısıyla olayın özellikleri, oluş biçimi, eşlerin kültürel, sosyal, eğitim ve mali durumları ile eşlerin birbirleri ve çocuklarıyla ile olan ilişkileri, yaşadıkları çevrenin özellikleri, toplumun değer yargıları gibi hususlar dikkate alınarak evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı tespit edilecektir.
15. Öte yandan, söz konusu hüküm uyarınca evlilik birliği, eşler arasında ortak hayatı çekilmez duruma sokacak derecede temelinden sarsılmış olduğu takdirde, eşlerden her biri kural olarak boşanma davası açabilir ise de, Yargıtay bu hükmü tam kusurlu eşin dava açamayacağı şeklinde yorumlamaktadır. Çünkü tam kusurlu eşin boşanma davası açması tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki birlik artık sarsılmış diyerek boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer (TMK m.2).
16. Bu durumda anılan madde hükmüne göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olunması gerekmeyip daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu hâlin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır (TMK m. 166/2).
17. Yine aynı yasanın “Maddi ve manevi tazminat ” başlıklı 174. maddesi;
“Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir.
Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.” hükmünü içermektedir.
18. Bozucu yenilik doğuran bir karar niteliğinde olan boşanma kararının kesinleşmesiyle birlikte talep hâlinde boşanmanın eşler bakımından mali sonuçlarından olan maddi ve manevi tazminat talepleri gündeme gelmektedir.
19. Kusur ilkesi Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 174. maddesinde düzenlenen maddi ve manevi tazminat talepleri bakımından da önemli bir role sahiptir.
20. Anılan maddeye göre, manevi tazminat istenilebilmesi için öncelikle bir boşanma kararı, tazminat yükümlüsünün kusurunun varlığı, bu kusurun tazminat isteyen eşin kişilik haklarına saldırı niteliği taşıması ve talep gerekmektedir.
21. Yine boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf lehine manevi tazminata hükmedilebilmesi için tarafın kusursuz ya da daha az kusurlu olması gerekmektedir.
22. Manevi zarar, insan ruhunda kişinin iradesi dışında meydana gelen acı, ızdırap ve elem olarak ifade edilmektedir. Manevi tazminat ise bozulan manevi dengenin yerine gelmesi için kanunun öngördüğü bir telafi şeklidir. 22.06.1966 tarih, 1966/7 E. ve 7. K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği üzere manevi tazminat bir yönüyle de insanlardaki kırgınlık ve kızgınlığı, hatta intikam duygusunu tatmin etme aracıdır. Amacı, olaydan duyulan acı, ızdırap, elem ve kızgınlığı kısmen olsun dindirmek, olayı unutturarak tekrar normal hayata dönüşü sağlamaktır. Bu nedenlerle de manevi tazminatın bir taraf için zenginleşme diğer taraf için de fakirleşme aracı olarak görülmemesi gerekir. Manevi tazminat miktarı belirlenirken tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kusurları ve varsa kusur derecesi, eylemin ağırlığı, olayın özelliği dikkate alınmalıdır. Hâkim, manevi tazminatın miktarını belirlemeye yönelik takdir hakkını kullanırken TMK’nin 4. maddesinde yer alan hakkaniyet ilkesi gereği tüm bu unsurları nazara alarak bir karara varacaktır.
23. Tüm bu hususlarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece davalıya yüklenen ve kesinleşen kusurlu davranışlara göre davalının davacıya fiziksel şiddet uyguladığı, müşterek hanenin ihtiyaçlarını karşılamayarak birlik görevlerini yerine getirmediği, ailesi ile ilgilenmediği ve birliğin devamı için çaba sarf etmediği, boşanmaya sebep olan olaylarda kusurlu bulunduğu, tarafların boşanmalarına ilişkin hükmün 09.09.2014 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. Davalıdan kaynaklı boşanmaya sebebiyet veren olaylar davacının kişilik haklarına saldırı niteliği taşımakta ise de; tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kusur belirlemesi, eylemin ağırlığı ve hakkaniyet ilkesi de gözetildiğinde davacı lehine takdir edilen manevi tazminatın miktarı fazla olup Özel Dairenin 30.06.2014 tarih, 2014/3010 E. ve 2014/14863 K. sayılı ilamı ile ulaşılmak istenen amaca da uygun düşmemektedir.
24. O hâlde, yukarıda açıklanan nedenlerle Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 17.06.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.